- facing the past
"cursed by the love that i received."
(sufjan stevens-mystery of love)hayatın gerçekten bir anlamı var mıydı? bütün bu insanlar, gün içinde hangi anlam için koşturuyor veya geceleri yarına uyanma umuduyla hangi anlam için uyuyorlardı? hayata bir anlam bulmak bu kadar kolay mıydı?
lalisa küçüklüğünden beri aklında dolanan bu soruları yeniden misafir ediyor oluşuna şaşırmıyordu. hayatının bir anlamı yoktu, bunu artık biliyordu fakat ilk zamanlarda kendine bir anlam bulmaya çalışırken ne kadar zorlandığını hatırlıyordu. babası ve küçük sevgilisi onu terk ettiğinde ve annesinin nefretiyle başbaşa kaldığında yaşamanın onu ne kadar zorladığını unutamıyordu.
uyuşturucu bir maddeyle ilk tanıştığı ana kadar, vücudunda hissettiği bütün ağrıların onu intihara sürüklediği bir hayat yaşıyordu fakat hala daha hayatına anlam arayan biri olarak intihar etmek o kadar kolay görünmüyordu gözüne.
bu yüzden uyuşturucuya başladığında işlerinin kolaylaştığını biliyordu. kristal ise kullandığı her seferde onu ölüme taşıyan en etkili ilaç olduğunu belli ediyordu. vücudunda oluşmaya başlayan yaraları görmek onu engelleyemediği bir hazzın içinde süzülmeye itiyordu ve lalisa daha önce ölüme bu kadar yakın olmayı, bu kadar canlı hissettiğini hatırlamıyordu.
birkaç gündür kendini kapısına gelmeye ikna etmeye çalıştığı kızın evinin önündeyken, kendine bulduğu mazereti buydu. bu yüzden kapıyı çalmaya tereddüt etmedi. kapıyı açan yüz bu sefer onu tanıdığı için onu içeriye aldığında şaşırmamış, aksine rahatlamıştı.
"buyrun, bayan kim de sizi bekliyordu. fakat kendileri akşam yemeği yiyorlardı. biraz beklerseniz kendisine haber vereyim." önce şaşkınlıkla kaşlarını kaldırsa bile sonradan jennie'nin kendini beğenmiş ifadesini hatırladığında kaşları yerine döndü fakat gözlerinin devrilmesine engel olamadı. jennie kim, o sözleri boşuna söylemiyordu ve istediği şeyi elde etme konusunda takıntılı bir insandı. fakat lalisa'nın geç fark ettiği şeyse şuydu ki, kaybedecek hiçbir şeyi yoktu. jennie'nin tavırları onu rahatsız etse bile katlanmamak için hiçbir sebebi de yoktu bu yüzden.
kendisine bakan hizmetliye omuz silktiğinde uzaklaşan kadının arkasından baktı ve açık kapının iç kısmında beklemeye devam etti. birkaç dakika orada bekledikten sonra kaşlarını çatarak gelmesine rağmen gözlerindeki keyfi saklamayan siyah saçlı kız görüş alanına girdi.
"günlerdir bekliyorum fakat sikeyim ki zamanlaman mükemmel manoban. geri dönmek için ailemle yemek yediğim bir akşamı seçtiğin için teşekkür ederim." sesinde hem alay hem de bariz bir öfke hissediliyordu. lalisa ise sadece umursamazdı.
"rica ederim. ne yapıyoruz? burada mı sevişiyoruz?" jennie yüzüne yayılmasını engelleyemediği sırıtışıyla lalisa'ya bakarken, lalisa'nın arkasından gelen yüksek sesle yoğun bakışmaları sona ermişti.
"lalisa!"
annesinin sarhoş bedeni açık kapıdan göründüğünde lalisa suratına yansıyan şaşkınlığı gizlemedi. birkaç gündür görmediği kadın eskisinden daha berbat -o artık mümkün bir şeyse- bir halde karşısında duruyordu, ve tanrı aşkına jennie'nin evini nerden biliyordu?
"ne yapıyorsun burada?!" kendisine hala bağırmakta olan kadını kolundan tutup dışarıya çıkarırken bir yandan da kısık bir sesle, "asıl sen ne yapıyorsun burada? buraya nasıl geldin?" annesini sorguluyordu.
sarhoş kadın, zaten vücudunun kontrolünü sağlayamadığından lalisa'nın adımlarına yalpalayarak uyum sağlamaktan başka bir şey yapamıyordu. "o kız... lanet olsun, o kızla mı yatıyorsun sen?!"