- payment method
lalisa, jennie'nin kahvaltı teklifinden tertemiz bir şekilde kurtulup gösterişli iğrenç evinden ayrılabildiğinde -ortalık o kadar karışıktı ki kimse fark etmemişti bile- kendini dünyanın en özgür insanı falan hissediyordu. hatta vücudundaki bu iğrenç ağrılar olmasa ya da ceketini -ve onunla birlikte telefonu ve anahtarlarını da- yerim'de unuttuğunu fark edip de kendine küfürler ediyor olmasaydı bu konu hakkında uzunca bir felsefe bile yapabilirdi ama kendisinde alışılmış yorgun ve yavaş adımları evine yönelikti işte. kapıyı annesi açacak olduğu için çok mutluydu, onu uzun zamandır görmüyordu kendisini özlemiş olmalıydı(!)
sonunda eve varabildiğinde yerde tutmayı tercih ettiği bakışlarını kapıya çevirdiği bakışları, kapıda kendisini bekleyen yerim'le karşılaşmayı beklemiyordu. kapının önündeki üç basamaklık merdivende oturmuş kendisine bakıyordu; bakışları yorgundu, gözleri şişmişti ve altları mordu. söylemesi garipti ama lalisa kendisine bakıyor gibi hissetmişti.
bu görüntü yerim'de alışıldık bir şey değildi. yerim'i bu denli çökmüş bir şekilde görmek mümkün olmuyordu çünkü yerim genelde canı ne kadar yanıyorsa o kadar parlak bir gülümseme takınırdı. yerim her zaman parçalara ayrılırdı ama kırık yerlerini kapatacak yeni parçalar illa ki bulurdu. kendine ait olmadığı belli olan ama yine de onu sapasağlam gösteren parçalardı bunlar.
bu yüzden kalkan kaşlarını engelleyemeyen lalisa, ilerleyip tam karşısına dikildiğinde yerim de ayağa kalkıp lalisa'nın ceketini uzatmıştı.
"teşekkür ederim."
kırılmış sesini gizlemeye çalışması ve yüzünde yer edinen gülümseme o kadar beceriksizceydi ki, ceketi elinden alan lalisa'nın yanından geçip gidecekken kolundan tutulması onu şaşırtmadı.
"neyin var senin?" şaşkınlıktan kalkmış kaşları şimdi çatılmıştı lalisa'nın. yerim ise gülmüştü çünkü ona neydi ki? ne zaman umursamıştı da bugün bu kadar önemliydi bütün bunlar onun için?
"hiçbir şeyim yok, manoban! mükemmelim görmüyor musun?" jennie'nin o gece yerim gelmeden önce lalisa'ya seslenişini taklit etmişti. bunu yaparken lalisa'dan hiçbir tepki alamayacağını zaten biliyordu, o yüzden cümlesini bitirir bitirmez kolunu lalisa'dan kurtarıp ilerlemişti.
lalisa ise başına daha çok saplanan ağrıyla baş başa birkaç dakika orada öylece kalmıştı. lalisa kullandığı maddenin tesiri altındayken yaşadığı hiçbir şey için bu kadar düşündüğünü hatırlamıyordu ama bu kez farklı olan şeyler vardı. mesela daha önce hiç birinin yatağında çıplak bir şekilde uyanmamıştı. sabahları yorgun bedeniyle kendisi baş etmek zorunda kalmamıştı, hep yerim olurdu. banyonun zemininde uyuşturduğu bedenini yerden o kaldırırdı onu kendine o getirirdi.
yerim... o zaten bugün garipliğin tanımı görevini üstleniyordu. lalisa yerim'in bu hallerini umursamamayı seçti çünkü insanların üzüntüleriyle uğraşacak gibi hissetmiyordu. zaten lalisa kimseyle uğraşmazdı değil mi? evet öyleydi ve öyle de oldu.
lalisa hiçbir şey düşünmeden evine girdi, evin en çok kullandığı bölümü olan banyoda vücudunu dinlendirecek bir duştan sonra giyinip annesinin salonda bulduğu uyuyan bedeninin yanından parasını alıp dışarıya tekrar çıktı.
yavaş adımları derslerine oldukça geç kaldığı okuluna kaygısızca yürüyordu ki amacı okula gitmek falan da değildi. jennie'yi bulmayı ve parasını verip pakedinin geri kalanını da alıp, jennie'nin aptal imalarından kurtulmayı amaçlıyordu.
okul bahçesine girdiğinde öğleden sonraki bir dersinin henüz bittiğinin farkına varmıştı ve bu yüzden kim jennie'nin bölümünü, ders saatlerini ve onu nerede bulacağını bilemeyen adımları okulun içine doğru yöneldi.
partide yaptığı gibi yanından geçen bir kızı kolundan tutarak durdurduğunda kim jennie'yi aramanın bile kendisini rahatsız hissettirdiğinin farkındaydı.
"kim jennie'yi nerede bulabilirim?"
lalisa manoban'ın kendisini durdurduğunun ve şuan kendisiyle konuşuyor olduğunun şaşkınlığını yaşayan genç kız açıklama yapmakta biraz zorlanmıştı.
"ş-şey... büyük ihtimalle kantindelerdir ama orada bulamazsan arka bahçede kesin bulabilirsin." lalisa kıza hiçbir şey söylemeden başın salladı ve kim jennie'yi bulmak için kantine yöneldi.
kızın söylediği gibi oradaydı. köşedeki masada partideki gibi bir grupla oturuyordu. yanlarına vardığında, tam jennie'nin önünde durduğunda, jennie'nin bakışları bae joohyun'dan kendisine döndü ve lalisa da cebinden çıkardığı parayı masanın üzerinden jennie'ye doğru ittirdi.
"pakedimin geri kalanıyla birlikte beni rahat bırakmanı istiyorum. senin aptal zevk zırvalıklarında uğraşacak doğru kişi değilim, kim." onun kendi soyadıyla hitap etmesine gönderme yaptığında jennie'nin dudağının yana doğru kıvrılmaması gerekiyordu. ona ne cürretle soyadıyla hitap edebildiğini bağırıp, onu masasının önünden iğrenerek kovması falan gerekiyordu. ama öyle olmamıştı, jennie parayı lalisa'ya geri ittirirken doğrulup dudağını bile yalamıştı.
"ödemenin bu şekilde yapılmadığı konusunda ciddiydim manoban. pakedinin kalanını istiyorsan, beni memnun etmelisin."
çooook kısa oldu biliyorum ama o kadar tıkanığım ki şu sıralar... kafamda bir milyon şey var,
bir de sen varsın. Jenniesexual_
sevgililer günün tekrardan kutlu olsun, bebeğim:"