lalisa, banyonun soğuk zemininde duygularını dondurmaya çalışırdı her gece. düşünür, ağlar, kendisinden nefret eder ve daha sonra da uykuya dalardı.
diğer sabah uyandığında bir uçurumdan aşağıya bırakmak istediği vücudunu bazen kilitlediği banyo kapısının kenarında, bazense soğuk suyla dolu küvetinin içinde bulurdu.
sabahları uyanabiliyor olmak diğer insanlar gibi kutsal görünmezdi gözüne. bunun için tanrı'ya teşekkürlerini sunmaz ve hatta ona olan nefretlerini düzenli olarak dile getirirdi her sabah.
aldığı saçma ilaçlar gün boyu yaşadığı her şeyi unuttururdu ki lalisa da bunu umursamazdı. sabahleyin neler yaptığını annesi hesap sormak için odasına geldiğinde öğrenir, annesinin aşağılayıcı nefret cümleleri ile kendisine bahşettiği tokadını alır ve banyosuna çekilirdi.
annesi lalisa'nın gecelerinin nasıl geçtiğinden habersizdi fakat lalisa bazı gecelerde annesinin inlemelerini duyardı.
duymak istemezdi.
kulaklarını elleriyle kapatır, titreyen vücudunun geçirdiği krizden mi yoksa banyonun soğuk zemininden mi olduğunu bilemese de ilaçlarıyla vücudunu dindirirdi.
o gecelerin sabahında, banyo zemininden zar zor kaldırdığı bedenini odasından da çıkardığında, annesinin çıplak baygın bedenini evin başka başka yerlerinde bulur ve üzerine bırakılmış paranın yarısını alıp evden çıkardı.
lalisa'nın her lanet günü böyle geçerdi. fakat jennie'nin lanet okuduğu tek bir günü bile olmazdı.
geceleri bedeni lalisa'nınki gibi soğuk bir banyo zeminini üzerinde değil, istediği herhangi bir bedenin üzerinde olurdu.
yorgun bedenini her gece delicesine eğlenmiş bir şekilde bırakırdı yatağına. şikayet edebileceği tek bir şeyi bile yoktu. yaşamayı severdi, sevişmeyi ve sarhoş olmayı da.
ailesini umursamaz, aptal kavgaları ve aptal nasihatleri onda pek bir anlam ifade etmezdi. aile kavramından çok uzaktı.
hiçbir şey onu yaralayamazdı. hayatına herkesi kolayca almazdı fakat hayatındaki herkese acımaksızın kolayca yol verebilirdi.
fakat kimse hayatının ne yönde değişebileceği hakkında en ufak dahi olsa bir fikir yürütemezdi.