"what does this family mean?"

176 13 10
                                    

- "what does this family mean?"

dünyada aktif olarak konuşulan
yedi binin üzerinde dil vardı. bu milyarlardan daha fazla kelime ve milyarlardan daha fazla ifade biçimi anlamına geliyordu. her dilin farklı bir duruma ait özgün ifade biçimi vardı ve bir insan ne kadar çok dil biliyor olursa olsun, dünya üzerinde ne kadar çok kelime var olursa olsun; kelimelerin yetemeyeceği bir sürü duygu ve durum yaşanıyor, ifade edememek bir insanı her şeyden daha fazla zorluyordu.

boğazında bir yumruyla dikildiği kapının önünde elindeki paketlerin içerisinden çıkardığı teneke birayı yudumlayan yerim için en ifade edilebilir durum buydu; ifade edemedikleri yüzünden kanıyordu ve kanamasını durdurabilecek bir çareyi yakın bir gelecekte bulabileceğini de hiç zannetmiyordu.

kapıyı çalmak için bir gayret göstermese bile açılan kapıyla, kapıda gezdirdiği gözleri karşısında şaşkınlıkla kendisine bakan bedene çıktığında yüzünde sadece büyük bir ifadesizlik yer alıyordu.

"yerim?" kendisinden bir geri dönüt bekleyen kıza verdiği ilk iletişim belirtisi dudağının kıvrılan kenarıydı.

"birlikte içeriz diye düşünmüştüm." elinde gevşekçe tuttuğu poşeti vücudundan çekilmiş enerjisiyle zar zor kaldırdığında sooyoung üzerindeki şaşkınlıktan bir türlü kurtulamıyordu. elinde tutuyor olduğu poşetlerde birkaç kutunun boşalmış olduğunu, poşetlerin içerisine bakmadan tahmin edebiliyor olmasının nedeni yerim'in odağı olmayan baygın gözleri ve yıkılmaya oldukça müsait görünen bedeniydi. bu yüzden bir şeyleri sorgulamadan önce yerim'in bedenini içeriye taşıyıp koltuğuna oturtmayı beklemişti.

"neler oluyor, yerim?" koltuğun karşısındaki sehpaya oturduktan bir dakika sonra sorabilmişti çünkü bu sürede yavaş ve ifadesiz bir yüzle birasını yudumlayan yerim'i izlemiş, bir şeyler anlatmasını beklemişti. karşısında oturan kızın kim olduğunu bilmiyordu; gün içerisinde neler yaşadığını, hayatının nasıl ilerlediğini, onu bu hale getiren şeyin tam olarak ne olduğunu bilmiyordu. sadece bunları ona sormaya henüz haddinin olmadığını biliyordu fakat bir kez olsun bu kızın gerçek bir mutluluğa sahip olmasını istiyordu.

ifadesiz gözler kendininkini bulduğunda, o an gözlerine bir pırıltının dağılmasının ona ne kadar yakışacağını düşünüyordu. "bir şeyler olmuyor, sooyoung. garip bir şekilde hiçbir şey olmuyor. değişen çok fazla şey var; bir şeyler sürekli hareket ediyor, ilerliyor, devam ediyor ama bende hiçbir şey olmuyor." bunları söylerken yüzünde kıpırdayan tek şey kuru dudaklarıydı. yerim o an bomboş bir bedenden ibaretti, bir ölüden hiçbir farkı yoktu. sooyoung bu yüzden hafif çatılmış kaşlarıyla söylediklerinden bir anlam çıkartmaya çalıştı ama bir sonuç alamadı.

yavaşça, "bana bunu düzgün bir şekilde anlatmak ister misin?" dediğinde, bunu o kadar yumuşak bir şekilde söylemişti ki karşısında ifadesizce bir yerleri izleyen, ve artık içmeyi bile bırakan, beden gözlerini ona değdirdiğinde küçücük bir ifadenin hızlıca gözlerinden geçip gittiğini görebilmişti. ve daha sonra gözlerine gerçek bir merak yerleşti ve aynı durgun sesle şu soruyu sordu,

"aile ne demektir, sooyoung?" buraya geldiği andan beri koltuğuna yayılmış yorgun bedenden ayırmadığı gözlerini gelen soruyla kaçırdığında sooyoung, bedeninde büyük bir duraksama vardı. buna verecek bir cevabı yoktu çünkü aile herkes için farklı anlama gelebilecek çok geniş bir kavramdı. hem böyle bir soruyu neden soruyordu?

"bana tam olarak neyi sormak istiyorsun?"

yerim derin bir nefes aldı. bu soruda algılayamadığı ne vardı ki?

"bir ailenin var olması nasıl hissettirir? eğer bir aileye sahip olsaydım," boştaki eli yavaşça göğsünün üzerine düştüğünde devam etti. "yine de... böyle eksik hissetmeye devam eder miydim?" sehpada oturan kişi sonunda soruyu gerçek anlamıyla duyduğunda bunu duymak istediğinden o an için emin olamıyordu çünkü bu yorgun bedenin bu kadar çok kırıklara ve boşluklara sahip olmasını kaldıramamıştı. yerim'in, dışarıdan ne kadar ifadesiz veya güçlü görünse bile aslında içinde bir yerlerde hâlâ saçlarının okşanmasını isteyen birini gizlediğini de o an fark etti. bu yüzden yanına, koltuğa, oturmaya karar verdiğinde yerim de kafasını koltuğun yaslanma yerine bırakıp olduğu yerden sorusunun yanıtlanmasını bekliyordu.

drugHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin