4

927 150 25
                                    

✦

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


Holün ışığı salonu hafifçe aydınlatırken Minho loş ışıkta, bir saat kadar önce atmaya karar verdiği koltuğun tam ortasında oturuyordu. Korkunç bir his karmaşası yaşıyordu.Kafasında binbir düşünce, yarısı korkulu rüyalarının esiri elbette. Tüyleri diken diken olmuş vaziyette ama düşünmemek için çaba harcamıyordu bile. E düşünsün, başka ne yapabilirdi ki zaten?

Kulağı kapı sesinde yeri seyrediyordu. Yerdeki halı bile Seungmin'i hatırlatıyordu ona. Delirecekti. Aklını kaybetmiş gibi hissediyordu. Daha önce hiç bu kadar çaresiz hissetmemişti, babasını kaybettiğinde bile.

Beklenen an geldi. Minho'nun bekar evinin kapısı Kim Seungmin tarafından tıklatıldı. Minho koltuktan apar topar kalksa bile kapıya gidemedi. Ruhunu kemiren tırtıl şimdi biraz öncekinden çok daha hızlı ve haşindi. İçi gidiyordu.

Seungmin kapının önünde elinde evin altındaki marketten aldığı Minho'nun sevdiği birkaç atıştırmalıkla bekliyordu. Onun da Minho'dan farkı yoktu aslında. Asıl sorunu çözmeden hiçbir şeyin düzelmeyeceğini gayet iyi biliyordu. Ve Minho'nun aksine problemin kaynağı bizzat kendi ailesi olduğu için daha da kötü hissediyordu kendisini.

O seçmemişti ki ailesini. Seçecek olsaydı biricik sevdiğini kabul etmeyecek, hor görecek bir aileyi mi seçerdi sanki?

Seungmin kapının önünde bekledikçe gerildi. Belki de Minho onu içeri almaktan vazgeçmişti. Ne sanmıştı ki? Bir aydır yolladığı çiçeklere söylenmek dışında tek bir kelime etmeyen Minho onu bir anda evine mi alacaktı? Saçmalıklar saçması. Gitmek için arkasını dönmeye niyetlendiğinde içerideki büyük olan bunu sezmişti sanki. Onu kapının önünde uzun uzun bekletip gitmesine sebep olmayı istemiyordu. Pıtı pıtı adımlarla kapıya varıp kilidi çevirdi. Kapının koluna asıldı.

Seungmin günler sonra sevdiği oğlanı karşısında kanlı canlı görünce hiç düşünmeden gülümsedi. Ama uzun sürmedi. Minho çok kilo vermişti. Yüzünün rengi gitmiş, göz altları kararmıştı. Küçük olan onu böyle bitkin görünce tarifsiz bir acıyla kıvrandı. Canından can gitti. Onu bu hale getiren kendisiydi. Başka biri değil, ta kendisi.

"Girmeyecek misin?" dedi Minho küçük olanın üzerindeki bakışlarından rahatsız olarak gözlerini kaçırırken. Daha şimdiden pişman olmuştu çağırdığına. İkisi de rezil haldeydi, biraz önce telefonda ağlayan o değilmiş gibi Minho'ya acıması büyük olanı deli eden şeydi.

Seungmin kapının kirişine tutunup ayakkabılarının bağcıklarını tek tek çözdü. Sonra da içeri girip köşede hâlâ onun için bekleyen terlikleri giydi. Minho bunları Seungmin için almıştı. Seungmin başkasının giydiği terlikleri giymezdi bu yüzden bu terlik ona özeldi. Orada, her zamanki yerinde oluşu Seungmin'i umutlandırmıştı belki ama ezbere hareket ettiği için utandı. Minho gergin duruyordu.

unutmabeni | 2minHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin