5. Bölüm: "SESSİZ İŞKAL"

1K 67 62
                                    

ÖLÜLER TUVALE ÇİZİLMEZ


Bölüm şarkısı: Melike Şahin, Delikan

5. Bölüm:

"SESSİZ İŞKAL"

🎨

Boğuk bir şarkı kulaklarımda dolanıyordu, kim açmıştı, söyleyen kimdi bilmiyordum ama boynuma düşen başın şokunu atlatmaya çalışırken kulaklarıma ulaşan şarkının, beni bu âna çivilemiş olmasını dilerdim. Çabucak kendime geldim, bu türkü, bilmediğim bir ülkenin, yasaklanmış dilinde, dağlarında ve köylerinde söyleniyordu sanki.

Üzerimdeki cüsseli bedeni tüm gücümle yana doğru ittirdim, başımda dolanan düşünceleri zapt edemiyordum. Yana devrilen beden ile telaş içinde başımı kaldırıp gözleri kapalı bir şekilde yatan adamın yüzüne, ardından omuzundaki kurşun yarasına baktım. Bu herif de nereden çıkmıştı? Nasıl girmişti ki buraya?

Sinirle burnumdan solumaya başladığımda oldukça kan kaybettiğini anlamam uzun sürmemişti. Adamın yanaklarına bulaşan kendi kanıyla karşı karşıya kalmak en fenası gibiydi. Ne yapacağımı bilmediğim için dudaklarım kurumuş kalmıştı. Ellerimle dağılan saçlarımı düzelttim. Birden olduğum yerden kalkıp yardım çağırmak ve kapıya koşmak için davranmıştım ki bileğimi tutan güç ile açtığım gözlerimi yerde, kısık, çekik gözleriyle bana bakan adama çevirdim.

"Yapma."

Sesinde tonla çamurlaşmış, yoğun bir kitle mevcuttu sanki. Başımı iki yana salladım ve fısıltı ile konuştum.

"Sana yardım getireceğim."

Yutkundu, alnının terlediğini, susuz kaldığı için dudaklarının kurduğunu ve morardığını fark ettiğimde, bu yapacağım şeyin kötü bir şey olduğunu anlamam uzun sürmedi çünkü kimseye güvenmediğinı gözlerindeki ifadeden anlamıştım; bu ifadeyi her sabah aynaya baktığımda kendi yansımamda görüyordum.

Titrek bir nefes dudaklarımda dolandı, ne yapacağımı düşünmeye çalışıyordum çünkü ben de burada yeniydim; yapacağım her şey aleyhime işlerdi. Bu herife yardım edersem eğer, meydanlardan çok kolay bir şekilde silinirdim, ki bunun hiç sırası değildi çünkü yapacaklarım için sabrı uzun zamandır cebimde taşımıştım.

Birden ayaklandım. Kararlıydım. Burada olduğunu söyleyecektim sistemdekilere çünkü kendimi tehlikeye atamazdım; tanımadığım bir herif için yolumu kaybedemezdim.

Son kez yüzüne bakıp yardım getirmek için adım atmıştım ki, çekik gözlerini gözlerimde tutan adamla birden hücredeki halim aklıma geldi, kucağımda bir çocuk cesedi varken içeri giren adam. Emin olmak adına diz çöküp yüzüne doğru yaklaştım. Bu o adamdı, Ölüler Manevrası'nı patlatan adam bu adamdı. Yüzünü hatırlamak imkânsızdı çünkü görmemiştim ama gözleri... Oydu, emin olmuştum.

"Seni burada saklayamam, çok tehlikeli."

Eğer kimseye güvenmiyorsa güvenmiyordur ama onu nasıl buradan çıkaracaktım ki? Belki bir umut yaralı olmasaydı işim daha kolay olurdu ama o omuzundan akan kanlarla yerde yatıyordu.

Başımı salladım.

"Kalk hadi," diyip odanın içindeki giysi dolabının kapağını açtım ve koşarak kolundan tutup yerden kalkmasına yardım ettim. Sağ kolunun altına girdim, çok ağır olduğu için başta zorlansam da yükünün tamamını bana vermeden, ayaklarını sürüyerek onu açtığım dolaba doğru yürütmeye çalıştım. Dolabın içine zar zor girdiğinde, neden bu kadar iri olduğunu daha sonra düşünmeye karar verdim çünkü sırtım ağrıyla yıkanmıştı ama zamanım kısıtlıydı.

ÖLÜLER TUVALE ÇİZİLMEZ.(Yeniden Yazılıyor)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin