13. Bölüm

79 2 0
                                    

Kübo konuşmaya başladığında nefesimi tuttum. Bundan sonra Kübra'nın dediği her kelimeyi aklıma iyi kazımalıydım. Güçlü olmalıydım..
"Üzülme koca göt, bununda üstesinden gelicez."


-----
Hastaneden ayrılıp yurda geldiğimizde Fato'yla konuşup durumu anlatmalıydık ama ayaklarımız ormana doğru ilerliyordu. Kübra'nın hastaneye yatması için Fato'nun bilmesi lazımdı, ama Fato'ya "yurttan kaçıp okula gitmeden hastaneye gittik ve Kübra akciğer kanseriymiş hastaneye yatması lazımmış. Sanada haber verelim dedik" desek, herhalde benide akciğer kanseri yapar ikimizide ölüme terk ederdi.
Akciğer kanser, ölüm.. Ne kadar basit kelimelerdi bunlar. Ben nasıl bu kelimeleri bu kadar basitçe söylemiştim?
Kübra'nın hızlı nefes alıp vermesinden anladığım kadarıyla yorulmuştu. Daha fazla ilerlemeden yurda geri döndüğümüzde, aklımda dönüp duran,takla atan, halay çeken, kaydıraktan kayan, salıncakta sallanan o kadar çok düşünce vardı ki.. Saçmalıyordum kendimce.. Bu saçma şeyleri düşünmeyi bıraktığım an göz yaşlarım gözlerime hücum edecekti.. Kübra yanımdayken olmazdı, ağlayamazdım. Hastaneden çıktığımızdan beri konuşmayan Kübra'ya göz ucuyla baktığımda, düşünceli gözüküyordu. Onun bu masum halini, görmek bile artık acı verirken onu oturup izleyemezdim. Yatakhaneye çıktığımızda yorgun olduğunu söyleyerek uyuyan Kübra'ya son kez baktıktan sonra okul formamı giyip yatakhaneden çıktım. Ona her seferinde son kez bakıyormuş gibi bakmaktan şimdiden sıkılmıştım. Her an, onu son görüşüm olabilecekken o nasıl bu kadar sessizdi? Kafam o kadar doluydu ki, akan gözyaşlarımı ıslanan yanağımın gıdıklanmasıyla hissetmiştim. Kafamı dağıtabilecek tek şey belki de Kayahan'dı..
Okulun bitmek bilmeyen yolunu derin düşünceler içinde hıçkıra hıçkıra ağlamıştım ve buğulu ve ıslak gözlerimi bir kaç kez kırpıştırdığımda okula geldiğimi yeni fark ediyordum. Hızla sınıfa çıkıp çantamı sırama fırlattığımda öğle arası olması işime gelmişti. Biraz Çağlar'la vakit geçirebilirdim..
Çağlar'ın yanına gittiğimde kapıyı tıklatmadan içeriye daldım. Uykulu gözlerini aralarken hızla deri koltuktan kalkmaya çalışması komiğime gitmişti. Tebessüm edip yanına oturduğumda Çağlar ne yapacağını bilmiyor gibi ellerini oraya buraya sallıyor "İyimisin" gibi klasik soruları ardı ardına soruyordu.
"Hazal?"
"İyimisin?"
"Hey?"
"Kıçıkırık?"
"Korkmalımıyım?"
"Korkmaya başlıyorum"
"Cevap ver"
"Hazal cevap versene"
"Dı siktir bro
ay em nat kro
but ay like pro
lets go to halay lo"
Beni güldürme çabası karşılığında kendimi en sonunda tutamayıp hıçkırıklarımı serbest bıraktım. Korku dolu gözlerle bana bakarken, aklımda sürekli doktorun kelimeleri- Kübo'nun mallıkları-mimikleri canlanıyordu. Gözlerimin önünden Kübra'yla olan anılarımız film şeridi gibi geçiyordu..
Deri koltuğun arkasına yaslanıp bacaklarımı kendime çektim. Kollarımı bacaklarıma sarıp,ellerimde saçlarımı çekiştirirken hıçkırıklarımdan dolayı konuşamıyordum. İyi değildim. Annemi,babamı,ablamı,kardeşimi,sevgilimi,can dostumu kaybetmenin acısını yaşıyordum. Kübra benim için herşey demekti. Onu bu haldeyken yurtta bırakıp buraya geldiğim için kendime lanet okumaya başladığımda bedenimi saran kollarla okuduğum laneti kesip hıçkırıklarımı dizginlemeye çalıştım. Sakinleşmeye çalıştıkça artan ağlamanın sonucunda kendimi sıcak kolların arasına bıraktığımda uyumayı istiyordum. Uyuyup, yaşadıklarımı bir süreliğine unutmayı istiyordum. Gözlerimi sıkıca yumdum..
Olmuyordu ! Düşünceler aklımda uçuşurken uyuyamıyordum.
"Uyku"
"Ne uykusu Hazal? Ne oldu ? Anlatmak ister misin ?"
"Uyku hapı"
Çağlar lafımı ikiletmeden sehpa gibimsi şeyden hapı uzatırken, o kadar hıçkırığın arasında dediklerimi nasıl anladığını düşünüyordum. Hapı hızla yuttuğumda gözlerimi yumup kendimi Çağlar'ın kendimi güvende hissetiğim kollarına bıraktım.

----
Gözlerimi ovuşturup beyaz odada gözlerimi gezdirdim. Görünürde birşey olmayınca, sesleri dinlemeye başladım. Kulağım dolduran tiz sesle başımı sesin geldiği yöne çevirdim.
Hıçkırık sesi.
-Hepsi senin yüzünden Hazal!
Kübra hıçkırarak konuşuyor,bir yandanda hastane odasındaki yatak gibimsi şeyden doğrulmaya çalışıyodu. Sahi, bu beyaz odada o hastane yatağının ne işi vardı?
-Ne ? Ne, benim yüzümden ?
Sesimin kısık tonuna rağmen Kübra etrafı inleterek hıçkırıyordu.
-Senin yüzünden kanserim ben, aptal !
-Beni-benim yüzümden mi?
-Evet ! Doktor, akciğer kanseri olmamda en büyük etkenin uzun süredir sigara tüketmem olduğunu söyledi..
-Benimle ne ilgisi var bunun?
-Küçükken, sigara içmeyi deneyelimmi diye teklifte bulunan sendin, ilk sigaramı veren sendin ! Sen.. Sen benim ölüm fermanımı imzaladın Hazal.. Senden iğreniyorum !
Kübra'nın hıçkırık seslerinin yanında birde yanındaki kalp ritmini gösteren aletten dıt-dıt-dıt sesi gelmeye başlayınca Kübra'ya koştum.
Ona koştukça uzaklaşıyordum. Koşmanın faydası olmadığını anladığım halde koşmaya çalışıp elimi ona uzattım. Ve son gücümle bağırdım.
"Hayııır !"

MASUMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin