Beğenin lütfen 🔪
Yorum da atın
Saat gece kaça geliyordu bilmiyordum. Uyuyamadığım için terasa çıkmıştım.
Başımı arkaya atarak oturduğum sandalyenin arkasına ensemi yasladım ve gözlerimi kapadım, "Of..."
Kapının açılma gıcırtısını duydum ama gözlerimi bir süre boyunca açmadım.
Adım sesleri iyice yakınıma geldiğinde gözlerimi araladım, karşımda Levi duruyordu.
Tabi onu baş aşağı görüyordum. Başımı kaldırıp bedenimi hafifçe döndürerek ona baktım.
Elinde 2 bardak vardı ve üstünden çıkan buharlardan içinde sıcak bir şey olduğunu anlamıştım.
"Komutan Levi, hayırdır bu saatte?"
Alay edercesine mırıldandığımda o da benden çok haz etmiyormuş gibi iç çekti ve önümden geçerek yanımdaki sandalyeye oturdu.
Elindeki bardaklardan birini bana uzattı, "Hava soğuk, hasta olacaksın."
Bardağı elime aldığımda içindekinin çay olduğunu fark ettim. Bu adam çayı çok seviyordu.
Çaydan bir yudum aldım, ne yalan söyleyeyim gerçekten iyi gelmişti.
"Gören de sanar beni düşünüyorsun."
"Gücün bizim için önemli."
Kaşlarımı çatarak ona baktım, o ise karşıya bakıyordu.
"Çok açık sözlüsün, çok motive ettin beni şu an."
"Seni motive etmeye çalışmadım. Sadece gerçeği söyledim."
Önüme döndüm ve elimde tuttuğum bardaktan bir yudum daha aldım. "Senden nefret ediyorum."
"Bardağı biraz daha sıkarsan parçalanacak."
Kaşlarım havaya kalkarken gözlerimi elimdeki bardağa çevirdim. Gerçekten o kadar sıkı tutuyordum ki bardak elimde titriyordu.
Sıcak olmasına rağmen yarım kalmış çayı tek yutuşta bitirip bardağı karşımdaki masaya sertçe bıraktım.
"Benden neden bu kadar nefret ettiğine anlam veremiyorum."
"Ne?" şaşkınlıkla ona baktım, "Levi Ackerman neden kendisinden nefret ettiğime dair kafa mı yoruyor?"
Birkaç saniye sonra dalga geçtiğimi fark edip kaşlarını çattı. "Biraz ciddi ol."
"Ben ciddiyim."
"Bu mu ciddilik?"
Çayını bitirip bardağı masaya bıraktı ve geri bana döndü. "Geleli 1 hafta olmadı, benden nefret ediyorsun. Bir şey yapmadım."
"Buraya gelmen boylu boyunca bir nefret sebebi."
Bir süre sadece yüzüme baktı ve dudağında belli belirsiz, çok minik bir gülümseme oluştu.
Bu, daha çok alay ettiğini belli eden bir gülümsemeydi.
"Koskoca birlik sana kalsın istiyordun. Egoistin tekisin."
"Ne?"
Başını gökyüzüne çevirdi, "Yalan mı? Benden nefret ettiğine dair doğru düzgün bir sebep söylemiyorsun. Buraya gelmemden nefret ediyorsun çünkü..."
Gözlerimi kıstım, "Çünkü?"
Başını bana çevirdi, "Senden güçlüyüm."
Bir süre yüzüne baktım, baktıkça ona karşı olan nefretim içimde dolup taşmaya başladı.
Ne demişti o?
Buraya gelmesinden nefret ediyordum çünkü benden güçlüydü, öyle mi?
Sandalyeden o kadar hızlı kalkmıştım ki kalktığım an tahta sandalye geriye doğru düştü.
"Ben kimseden güçlü olduğu için nefret etmem."
"Öyle mi? O zaman benden neden nefret ettiğini söyle."
Onu yakasından tutarak ayağa kaldırdığımda karşılık vermedi ve ayağa kalktı.
"Sen ve senin veletlerinden nefret ediyorum çünkü..."
"Evet?"
Isabella, sakinleş.
Biz buradayız, yalnız değilsin.
Kulağımın içinde onların sesi yankılandığında yaşaran gözlerimi hızla kapattım ve Levi'ın yakasını bırakarak bir iki adım geri gidip yüzümü ellerimle kapadım.
"Senden nefret ediyorum ve senin nedenini bilmene ihtiyacın yok."
Sakinleş, Isabella.
Isabella, sen güçlüsün kızım!
Elimi yüzümden çekip doğruldum ve Levi'a baktım. Sorgulayıcı bir ifadeyle bana bakıyordu.
"Haklısın, ben güçlüyüm."
Kaşları çatıldı, "Ne?"
Başımı dikleştirdim, "Ben güçlüyüm. Beni sakın hor görme, seni velet kılıklı."
Arkamı döndüm ve hızlı adımlarla terastan çıktım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Levi x Reader (Aot x Reader)
FanfictionDevlerle savaşılan bir evren. Tek düşman onlar. Sen, Isabella Amston. Ordu komutanısın ve oldukça güçlüsün. Trajedi yaşanır, ve üstün tarafından emredildiği için sizin birliğinize yeni kişiler gelir. Onların komutanı ise Levi Ackerman. Bilinen en gü...