4

771 100 155
                                        

"Ne dediniz?"

Minho derin bir nefes alıp kendisine, Jisung hariç, şaşkınca bakan arkadaşlarına döndü. Soruyu soran Chan biraz daha kendindeydi ama diğerleri resmen hayalet görmüş gibi bakıyorlardı.

"Hyunjin ve ben çıkıyoruz."

Jeongin elindeki çikolatayı masaya düşürmüş, Seungmin 'benden bu kadar' dercesine ellerini havaya kaldırıp masadan kalkmış, Chan ise olayı sindirmek için gözlerini kapatmıştı. Jisung hepsinin aksine sakin duruyordu. Hatta sanki bunu zaten biliyormuş gibiydi.

Birkaç dakika sonra herkes olayın şokunu atlatmış, birbirine sarılan çifte tebriklerini iletiyordu. Felix dışında.

Felix hiçbir şey duyamıyor, hissedemiyor, algılayamıyordu. Hwang Hyunjin okula geleli bir hafta olmuştu ve Lee Minho ile bu bir haftada sevgili olmuşlardı. Nasl olmuştu bu? İlk günlerdeki yakınlıkları bu yüzden miydi? Belki de birbirlerini gördükleri ilk anda birbirlerinden hoşlanmışlardı? Ama bu imkansızdı! Hyunjin Minho'yu bir haftada tanımış olamazdı! Onu Felix tanıyordu, Felix seviyordu. Hayır! Bu gerçek olamazdı!

Dolmaya başlayan gözleriyle çifte kuru bir tebrik sunup masadan kalktı ve lavaboya girdi. Arkasından kapıyı kapatıp ağlamaya başladı. Hwang Hyunjin bütün hayatını mahvetmişti! Üç gün önce yapılan seviye tespit sınavında birinciliği Felix'in elinden almış, herkesin ilgi odağı olmuştu. Üstüne üstlük şimdi Lee Minho ile sevgiliydi! Hem geçen gün öğrendiğine göre Seungmin, Jisung ve Hyunjin Felix'e söylemeden dışarıda buluşmuşlardı. Evet Felix belki yalnızlığı seviyor olabilirdi ancak onun da duyguları vardı.

Ve Hwang Hyunjin resmen bütün bu duyguları bir kenara atmıştı.

Hyunjin'in geldiği şu bir haftada Felix hem arkadaşları, hem sınıfı hem de öğretmenleri tarafından unutulmuştu. Kimse onunla ilgilenmiyordu. Önceden onu sadece sınıf birincisi olduğu için önemsiyorlardı ancak şimdi işler değişmişti. Felix ikinciliğe, Hyunjin birinciliğe yükselmişti. Üstelik Hyunjin basketbol takımının en iyi oyuncusunu bile geçip zavallı Johnny Suh'un yedeğe alınmasına sebep olmuştu.

Felix sırtını kalorifere vererek yere çöktü ve kendine çektiği dizlerine başını koyarak ağlamaya başladı. Çığlık atmak istiyordu, haykırmak istiyordu, sesi kısılana kadar bağırmak istiyordu. Zar zor elde ettiği güzel hayatını mahvettiği için Hwang Hyunjin'e küfürler yağdırmak istiyordu. Hyunjin'in o sarı uzun saçlarını tel tel koparsa bile hırsını alamazdı. Hatta o güzel dudaklarına bir yumruk patlatsa da alamazdı. İçi nefret ve kıskançlıkla dolup taşıyordu.

Felix'in hıçkırıkları daha da şiddetlenirken lavabonun kapısı açıldı ve Felix'in tüm bunları yaşamasının sebebi olan sarışın içeri girdi. Muhtemelen koşmuştu çünkü nefes nefese kalmıştı.

Ve evet koşmuştu çünkü Felix'in nereye gittiğini bilmiyordu ve bütün okulda onu aramıştı.

"Felix!" Koştuğu için nefes nefese kalmıştı ve zorlukla konuşuyordu.

Çilli olan ona bakmayınca tereddütle ona yaklaştı ve eğilip elini Felix'in yanağına koyarak başını kaldırmasını sağladı. Normalde Felix'in krizinin bu hareketle şiddetlendi gerekirken Felix gittikçe sakinleştiğini hissediyordu ve bu onu daha da sinirlendiriyordu. Midesinin karıncalanmasına sebep olan bu hissi daha fazla hissetmemek için, ki bu hoşuna gitmişti ama kabul etmiyordu, hızla Hyunjin'in elini ittirdi.

"Dokunma bana!"

Hyunjin bu hareketi beklemediği için geriye doğru yalpalarken Felix yaşlı gözlerini onun gözlerine kenetledi. Hyunjin o an kalbinin sıkıştığını, paramparça olduğunu hissetmişti. Arkadaşlarının yanında hep gülen Felix'e ne olmuştu böyle?

jealousy, jealousy | hyunlixHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin