11

593 82 61
                                        

Felix birkaç kez gözlerini kırpıştırdıktan sonra kendine gelip kaşlarını çattı.

"Ne işin var burada Hyunjin? Ne istiyorsun?"

Hyunjin ellerini dizlerine koyup nefesini düzene sokmaya çalıştı. Bir an önce gelebilmek için koşmuştu ve doğal olarak yorulmuştu.

Sırtına taktığı çantadaki kitabı çıkarıp Felix'e baktı. Felix'in gözleri şaşkınlık ve korku karışımı bir duyguyla kocaman açıldı.

"Eski bedenlerimize dönelim."

Felix tam kapıyı kapatacakken Hyunjin ondan hızlı davranıp kendini içeri atıp kapıyı kapattı ve Felix'i duvarla arasına aldı.

"Sen aklını mı kaçırdın?! Asla!"

Felix onu itmeye çalışırken ellerini tutup başının üstünde birleştirdi. Başını Felix'in, bu durumda kendi bedeninin, boynuna koyup hâlâ düzene girmemiş olan nefesleri düzelene kadar bekledi.

"Bunu istemediğini biliyorum Felix. Hiçbir şeyi istemiyorsun. Bununla tek başına mücadele etmek zorunda da değilsin."

Kafasını kaldırıp Felix'in gözlerinin içine baktı. Felix ona saf şaşkınlık içeren gözlerle bakıyordu.

Hyunjin başıyla içeri girerken elinden kayıp düşen kitabı gösterdi.

"Bunun olduğu çekmecede bir defter buldum ve..." dudaklarını yalayıp gözlerini kapattı. "...defterin son sayfasını okudum Felix. Bu yüzden-"

"Ne yaptım dedin?!"

Felix tüm kuvvetiyle Hyunjin'i itip ona tokat attı. Tokadı attığı kendi bedeni olduğu için biraz tuhaf hissetse de acıyı o değil, Hyunjin hissetmişti.

Felix çatık kaşlarıyla Hyunjin'e yaklaşmaya başlayınca Hyunjin de ta ki salondaki büyük koltuğa düşene kadar geri geri yürümeye başladı. En sonunda koltuğa düşüp oturduğunda Felix onun yüz hizasında eğilip küçümser bakışlarla Hyunjin'i süzdü.

Hyunjin onun bu tavırlarıyla o kadar şok olmuştu ki yanağındaki acıyı hissetmiyordu bile. Bu karşısındaki gerçekten Felix miydi?

"Neden benim özelime girme gereği hissettin Hyunjin, hm? Hayatımı mahvetmek yetmedi bir de acı dolu geçmişimi falan mı öğrenmek istedin?!"

Resmen Hyunjin'in yüzüne tükürürcesine konuşuyordu ve bu Hyunjin'in korkmasına sebep olmaya başlamıştı.

Hayır Hyunjin'in korktuğu Felix'in davranış biçimi değildi. Felix'in yavaş yavaş kontrolünü kaybettiğini ve yardım istediğini görmekti.

Felix'in titremeye başlayan ellerini tutup onu yanına oturttu.

"Hayır Felix, hayır. Bunu seni daha iyi tanımak ve kendi bedenlerimize dönebilmenin bir yolunu bulmak için yaptım. Ben asla sana zarar vermek istemem ki."

Felix ellerini hızlıca çekip dolu gözlerle Hyunjin'e baktı.

"O zaman neden verdin Hyunjin? Neden bana zarar verdin? Neden kalbimi hem kırıp hem ona iyi geldin? Neden ellerimi tuttuğunda sakinleşmemi sağladın? Neden..." Felix'in gözyaşları akmaya başlarken Hyunjin onun az önce çektiği ellerini tekrar kendi elleri arasına almıştı. Felix bu minik temasla bile rahatladığını hissetmişti ve bu onu korkutuyordu. "...neden senden nefret etmeme izin vermiyorsun?"

Hyunjin hiçbir şey demeden Felix'e bakmaya devam etti. Bir şey demesine gerek yoktu çünkü Felix'in, en azından şimdilik, bu sorulara cevap istemediğini biliyordu. Sadece içini dökmek, bunca zamandır biriktirdiği o düşünceleri ve duyguları dışarı atmak istiyordu.

jealousy, jealousy | hyunlixHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin