6

644 78 79
                                        

Felix uyandığında saçları dağılmış, gözleri ağlamaktan şişmiş ve yüzünün rengi solmuş bir haldeydi. Berbat durumdaydı. Gece boyu kabuslar görüp durmuş, bandajladığı kolları sızlamış ve uykusundan uyanmıştı.

Onu uyandıran alarmı kapatıp derin bir nefes aldı ve yüzünü yıkamak için banyoya girdi. Dün gece gözyaşları ardı arkası kesilmeden akarken banyoyu temizlemişti ama sanki her yerde kan lekeleri varmış gibi hissediyordu ve bu korkuyla titremesine sebep oluyordu. Artık dayanamıyordu, bunu ya bugün bitirecekti ya da sonsuza kadar acı çekecekti.

Berbat halde olan yüzüne aynada kısa bir bakış atıp banyo dolabındaki kapatıcıyı aldı ve göz altlarını daha bakılabilir bir hale getirdi. Seungmin'in sorgularına katlanabilecek durumda değildi bu yüzden birazcık kapatıcının ona zararı değil aksine faydası dokunacaktı.

Okul formasını da giyip yatağını topladı ve çantasını sırtına takıp odasından çıktı. Bir anlığına kahvaltı yapmayı düşündü ancak bu düşünce bile midesinin bulanmasına yetmişti bu nedenle vazgeçip kendini hemen evden dışarı attı. Her zaman yaptığı gibi kulaklıklarını takıp durağa gitti. Bugün erken çıkmıştı bu nedenle yanında Jisung yoktu. Sessiz ve müzikli geçen yolculuğunun tadını çıkardı okula gelene kadar. Bugün fazlasıyla olaylı olacaktı onun için, biraz sessizlik hakkıydı.

Okula geldiğinde onu her nöbetçi olduğu sabah selamlayan matematik öğretmeni bu defa onu görmezden gelip aksine arkasındaki öğrenciyi selamlamıştı.

"Günaydın Hwang Hyunjin."

"Günaydın Bay Kim."

Felix öfke ve üzüntünün bedenine yayıldığını hissedip hızlı adımlarla binanın içine girdi. Günü daha ne kadar kötü başlayabilirdi ki?

Sınıfa girip sırasına çantasını bıraktı ve derin bir nefes alıp oturdu. Tam kafasını sıraya koyduğu sırada birisinin omzuna dokunduğunu hissedip sağ tarafına döndü. Bu Lee Minho'ydu. Ufak bir heyecan dalgası bedenine yayılsa da hemen geçip gitmişti.

"Bir şey mi oldu hyung?"

Minho elini ensesine atıp saçlarını karıştırdı.

"Hyunjin'i gördün mü diye soracaktım."

Tabii ya, Lee Minho ve Hwang Hyunjin artık sevgiliydi. Felix bunu nasıl da unutmuştu?

"Birkaç dakika önce aşağıda Bay Kim ile konuşuyordu."

Minho sessiz bir teşekkür mırıldanıp sınıftan çıkınca Felix de tekrar masaya koydu başını. Bugün neden bu kadar kötü gidiyordu? Neden o ağlamak istemedikçe olaylar üstüne üstüne gelip onu ağlamaya zorluyordu?

O öylece yatarken sıra arkadaşı Seungmin gelmiş ve çantasını bırakıp Felix'e endişeli gözlerle bakmıştı. Onunla konuşmak istiyordu ama Felix'in konuşacak hali olmadığını bildiği için kendini geri tutuyordu. Arkadaşının ona kendini açacağını umut etmekten başka yapabileceği bir şey yoktu.

"Seungmin! Kantine inelim mi?"

"Olur."

Kapıya gelen Jeongin ile Seungmin son kez Felix'e bakıp sınıftan çıktı. O çıktıktan sonra sınıfa elini saçlarından geçirerek Hyunjin girmiş ve gözleri direkt Felix'i aramıştı. Aradığı bedeni görünce rahatladığını belli eden bir nefes bırakarak Felix'e yaklaştı ve omzunu dürtüp kendisine bakmasını sağladı.

"Ne var Hwang Hyunjin?"

Felix'in sesi buz gibiydi, bıkkınlık ve kırgınlık doluydu. Hyunjin ne yaptığını bilmiyordu ama çok kötü hissediyordu. Alt dudağını ısırıp başını eğdi ve elleriyle oynamaya başladı.

jealousy, jealousy | hyunlixHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin