8

565 70 53
                                    

"Minho..."

Jisung'un sesindeki kırgınlık ile Minho kafasını kaldırıp karşısında oturan sevgilisine baktı. Yine spor salonuna inmişlerdi çünkü yalnız kalabilecekleri tek yer burasıydı. Şu an soyunma odasındaki banklarda oturuyorlardı.

"Efendim güzelim?"

Jisung derin bir nefes alıp hırkasının kollarını avuçlarını kapatacak şekilde çekiştirdi. Minho bu hareketle uyarılmış gibi ellerini uzatıp Jisung'un ellerini tuttu.

"Biz yanlış mı yapıyoruz? Yani şuna bak herkes mutsuz! Felix sabahtan beri tuhaf davranıyor, kendinde değil gibi ve senin anlattıklarına göre Hyunjin de öyle! Üstelik..." dudaklarını yalayıp sıkıntıyla nefes verdi. "...bu yalan oyununa Hyunjin'i dahil etmek hiç onayladığım bir şey değil..."

Minho oturduğu yerden kalkıp Jisung'un yanına yerleşti ve sevgilisinin siyah saçlarına bir öpücük kondurdu.

"Beni dinle Jisung. Bu benim de pek hoşuma gitmiyor sonuçta Hyunjin'i çok uzun zamandır tanıyorum ve diğerleri de bizim arkadaşlarımız, onlara bunu yapmak istemiyorum. Ama biliyorsun ki başka şansımız da yok."

Jisung bunu çok iyi biliyordu, hem de herkesten daha iyi. Yine de içi rahat etmiyordu, sanki arkadaşları Hyunjin ve Minho'nun yalan ilişkisi yüzünden yıpranacakmış gibi hissediyordu. Bu histen nefret ediyordu. Bu yalan ilişkiden nefret ediyordu. Bundan nefret ediyordu.

"Bir gün onlara doğruyu söyleyeceğiz değil mi?.."

Jisung'un sesi iyice içine kaçıyor ve titremeye başlıyordu. Minho kollarını sıkıca sevgilisine sarıp saçlarını okşamaya başladı. Jisung hemen kafasını Minho'nun boynuna gömmüş, gözlerini kapatmıştı.

"Söyleyeceğiz bebeğim. Ama şimdi değil, sen de biliyorsun doğru zamanı."

Jisung yanmaya başlayan gözlerini umursamadan daha da sıkı sarıldı Minho'ya. Sanki ona ne kadar yakın olabilirse o kadar güvende olacakmış gibi hissediyordu.

"Peki... Bize kızacaklar mı? Çok kırılırlar mı?.."

Jisung artık sesindeki titremeyi engellemeye çalışmıyordu, olduğu gibi serbest bırakıyordu o kırgınlık dolu tınıyı. Minho ona bunları yaşatan kadere küfürler ediyordu sevgilisi konuşurken. Kadere inanmıyordu o, sevgilisini yıpratacak hiçbir şeye inanmıyordu. Han Jisung'u üzecek şeyler bu dünyada var olamazdı onun için.

"Sana dürüst olacağım Jisung..."

Mimho kendisine resmen yapışmış olan çocuğu kendinden uzaklaştırıp tombul yanaklarını elleri arasına aldı ve dudaklarına bir öpücük bırakıp hüzün dolu bakışlarla Jisung'un dolu gözlerine baktı.

"Bize o kadar kızacaklar ki birkaç gün bizimle konuşmayacaklar. Hatta Jeongin bize hayal bile edemeyeceğin kadar kırılacak ve muhtemelen onun kalbini kırdığımız için Seungmin bize bir süre büyük bir öfke besleyecek." Durup biraz soluklandı ve gözlerini Jisung'dan çekip yere sabitledi. "Chan hyung anlayışla karşılayacaktır ama o da bize bir süre kızgın olacak. Felix ise... Onu kestiremiyorum, muhtemelen bizi dinleyecektir ama tabiki o da çok kırılacak."

Jisung gözlerinde akmak için bekleyen yaşları serbest bıraktı. Minho tıpkı bu anı bekliyormuş gibi Jisung'un titreyen minik bedenini kolları arasına salıp saçlarını okşamaya başladı.

"Nefret ediyorum bu durumdan! Nefret! Her şeyden nefret ediyorum! İğrenç şöhretten de, dedikodu korkusundan da nefret ediyorum! Nefret ediyorum Minho... Nefret..."

Jisung'un arka arkaya sıraladığı sözler gittikçe anlamsızlaşırken Minho sadece onun saçlarını okşuyor, öpücükler bırakıyor ve sakinleşmesi için birkaç sözcük çıkarıyordu dudaklarından. Birazdan sakinleşecekti sevgilisi, onu tanıyordu. O kadar da kötü bir nöbet geçirmiyordu.

jealousy, jealousy | hyunlixHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin