7: SANRILAR

107 18 6
                                    

7

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

7. Bölüm: SANRILAR

Bir zamanlar kırlarda dolaşan çocuklar varmış. Çıplak ayaklarla tarlarda koşabiliyor, okul okuyor, eğleniyorlarmış. Babam bunu Batı ile kaldığımız odada, eski bir masal kitabından bulup okuduğunda gözünde çocukken anlamadığım fakat şimdi her aklıma düştüğünde ne anlama geldiğini bildiğim bir gülümsemesi vardı. O, o çocuklardan biriydi. Koşuyordu kırlarda. Okul okuyor, ailesinin maddi imkansızlıklarına rağmen gülümsemesini hiç kaybetmiyordu. Babam isyankar bir evlat değilmiş. Bazen o kadar durumu kabulleniyormuş ki, annemin istemediği bir adamla evlenmesine az kalsın göz yumuyormuş. Sonunda annem evlenmeden üç gün önce babamla anlaşmış.

Yavaşça gözlerimi araladığımda yüzümde gezinen parmakların varlığı ile yüzümü buruşturdum. Yüz seviyemdeki Mars'ı görmeyi beklemiyordum. Telaştan uzak, daha çok düşünceli bir ifadeyle bana bakıyordu. Gözlerim onun gözlerinde birkaç saniye oylandığı için daha fazlasını istemeyerek odayı taramaya koyuldu. Hâlen onun odasındaydım. "Ne zamandır baygınım?" diye fısıldadım uzandığım yerden. "Üstelik, iyi misin?" En son kan kusan sendin.

"Beni düşünme." diyerek olduğu yerde oturmaya devam etti. "En son neler olduğunu hatırlıyor musun?" Yutkundum. En son neler olduğunu saniyeler önce yaşanmış gibi hatırlıyordum. O acıyı nasıl unutacağımı da bilmiyordum. "Ne zamandır böylesin Alin?" Gözlerim tekrar yüzüne döndüğünde Mars, düşünceli ifadeyle bakmaya devam ediyordu. Onun o sert maskesini biraz olsun aralayıp düşünceli ifadeyi yüzüne yerleştiren olayın ne olduğunu gerçekten merak etmeye başlamıştım.

"Beni Edna'nın evine götürdüğün geceden beri böyleyim." Doğruldum ve acısız nefes almanın tadını çıkarttım. "Edna ile görüşebilir miyim Mars? Mümkünse şimdi." Saçımı kulağım arkasına ittim. "O ne olduğunu biliyordur. Ona bahsetmiştim. Üstelik... Sadece ona güveniyorum. Biliyorsun, burada yeniyim." Kafasını salladı. "Şimdi gidebiliriz. Ama bu gece çıktığını kimseye söyleme." Kafamı salladım. Ayaklandı ve üzerine kalın bir kazak geçirdi. Dolabındaki büyük kazalardan bir tanesini de kibarca yatağa atıp tekrar içeriye dönmüştü.

Kazağı üzerime geçirdim. Mars tekrar geldiğinde birlikte odasından daha sonra da karargahtan çıktık. Edna'yı özlediğimi düşünmek bile vay be dedirttiriyordu. Mars'ın dağ arabasına bindiğimizde ikimizde sessizdik. Sadece arabanın içindeki sıcaklığa odaklanmayı diledim. Fakat kafam çok karışıktı. Keşke böyle bir krizi açığımı arayıp duran bu adamın yanında yaşamasaydım. İşte o zaman bazı şeylerin benim için de güzel gidebileceğini düşünebilirdim. "Bunu kimseye söylemezsin, değil mi?" diyerek ona döndüm.

"Böyle bir şeyi kimseye söyleyemem zaten."

"Anlamadım?"

"Bekle, her şey üst üste gelirse bu sefer arabaların önüne atarsın kendini." Ciddi olup olmadığını kontrol etmek için kısık gözlerle yüzüne baktım. "Ciddiyim Alin. Edna sana daha kibarca anlatacaktır. Tabi kibarcası nasıl oluyorsa."

İBLİSLER VE AZİZELERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin