N için.Sesimi duyan var mı?
AURORA/ RUNAWAY
teşekkür ederim.İçimde büyüyen bir şeyler var, hissediyorum. Durmadan harlanan ateşin içinde kül olmaya mâhkum kalmışlık var.
Binlerce yıl önce,
Gökyüzü ile yerin buluştuğu yerde
Bir şiir yazıldı.
Şiirin büyüsü insanoğlunu gafil avladı
Çiçekleri soldurdu
Ağaçları kuruttu
Yeryüzündeki nesli sildi
Bir şiir yazıldı
Karanlıktan korkmayanlar için
Damarlarında gücü, taşıyanlar için
O şiir sensin
Sen, seni anlatan şiiri okudun
Hoşuna gitmedi
Oysa senin kaderin
Tanrıçalar cirit atarken yazılmıştı
Sen,
Ölümle yaşam vaad eden
Kapalı bir mektupsun.
Sen buradan gittiğinde
Yıldırımlar çakıyordu ardından.🕸
Başımın şiddetli ağrısıyla uyanmıştım yeni güne. Aslında, pek de yeni olmayan dünün, ondan öncekinin ve evvelsinin aynısı olan bir güne. Gözlerimi sıkı sıkı kapatıp kendime gelmeyi bekledim. Ağrı yavaş yavaş hafif çarpıtılara yerini bırakıyordu. Ama terkar gelecekti, biliyordum. Her zaman geliyordu çünkü. Ayağımı yere bastığım zaman, zeminin alışık olduğum o zemin olmadığı fark edince gözlerim aralandı.
Ahşap evimizin, ahşap olması gereken zemini şimdi fayanslarla kaplıydı. Başımı kaldırıp etrafa bakınca odamda olmadığımı fark ettim. Elimle başımı tutarak ayağa kalkıp etrafıma bakındım. Köşede büyük bir pencere, karşısında kapı vardı. Yatağın ucunda ise kocaman bir dolap. Pencereye ilerleyip dışarıya baktığım zaman gözlerim yerinden fırlayacaktı.
Şehir de değildim, bir... Ormanın içinde olan yüksek bir odadaydım. Çok yüksek değildi, ilerideki ormanı görebiliyordum sadece ve büyük bir merdiven vardı. Etrafta bir çok eşya duruyordu. İncelemeden kapıya ilerledim elimi kulpuna götürdüm. Bir anlık tereddütten sonra indirdim ve hızla dışarı çıktım. Etrafa bakınırken arkamdan çarpan kapı ve küt küt atan kalbimin sesiyle düşünmeye çalışıyordum. Düşüncelerin sardığı zihnimin karmaşasından arınıp düşünmeye çalışıyordum. Birkaç adım ileri sendeledim.
Dün her zamanki gibi eve gelmiş, uyumuştum. Uyandığımı ya da herhangi bir yere gittiğimi hatırlamıyordum. Özellikle böyle bir yere. Merdivenlere yöneliyordum ki, birinin geldiğini görünce duraksadım. Önüme kadar gülümseyerek gelen genç kızı kıpırdamadan bekledim.
"Merhaba," dedi tatlı sesiyle. Cevap vermedim, o da bunu anlayınca başını salladı ve "Ben de uyandığımda senin gibiydim. Sana anlatacağım, odan neresi?" Sesinde merak ve anlam konuduramadığım sevinç vardı; öylece dikilmeye devam ederek cevabımı bekliyordu. Bir süre daha düşünmek için izin verdim kendime; güvenip güvenmemek arasında giderken nerede olduğumu bilmediğim bu yerde bir şeyler öğrenmem gerektiğini düşünüp biraz ardımdaki kapıyı gösterdim. Ben çarptıktan sonra tam kapanmayıp geri açılan kapıya bakıp içeri girdi ve benimde girmem için açık bıraktı. İçeri girdim. Kapıyı ardımdan kapatmadan ayakta beklemeye başladım. Bunu görünce omuzlarını düşürerek yatağa oturdu. "Uyanınca senin gibi dışarı çıktım ve alt kata indim. Etrafa bakınırken bir kapının aralık olduğunu görünce içeri girdim. Bana balo yapılacağını ve oradan her şeyi öğreneceğimizi söylediler."
Omuzlarının biraz altına yetişen siyah saçları, dönüp dolaba bakınca hafifçe önüne dökülmüştü. "Sanırım senin de giyinmen gerekiyor." Geçiştirmek için başımı salladığımda bana baktı ve "Ben aşağı ineceğim, oradan oturmak için yerler var. Geleceksin değil mi?" Ciddi olup olmadığında bakmak için gözlerinin içine baktım. Siyah gözleri kararsızlıkla bana bakıyordu. Hâlâ dönen başımı belli belirsiz salladığım zaman gülümseyip dışarı çıktı ve kapı ardından kapandı. Adım sesleri uzaklaşana kadar öylece orada dikildim. Sesler tamamen kesilince yatağın ucuna oturup boş bakan gözlerimi küçük, yuvarlak halıya diktim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gök Kararırken
Fantasiaİçimde büyüyen bir şeyler var, hissediyorum. Durmadan harlanan ateşin içinde kül olmaya mâhkum kalmışlık var. Bazı insanlar sizi yaralardı, ama bazı izin verdiğiniz insanlarsa sizi öldürmekten çekinmezdi. Bazı çehreler hep dik dururdu, bazıları yeri...