'nine

255 42 20
                                    

Heeseung ile çıkmaya başlamamızın üzerinden 6 gün geçmişti. Diğerlerine söylediğimizde pek şaşırmayıp tebrik etmişler, Sunghoon ise "Çifte randevu." diye kafamızı şişirmişti.

Şimdi, okuldan sonra ise "Çifte randevu" geçirmeye çıkmıştık. İçeceklerimizi içtikten sonra Sunghoon "Sunoo'yla işimiz var. Siz gidin." diyerek sevgililerimizi kovmuştu.

Çifte randevu isteyen o değil miydi?

Zihnimi okumuş gibi "Yalnız kalmamıza bir türlü izin vermediler." dedi. Katıldığımı belirttiğimde "Sana, sizi yakıştırdığımı söylemiştim." diyerek güldü. Gülümseyip "Sanırım." dedim.

Sunghoon gerçekten her şeyde haklı çıkıyordu.

Sanırım.

"Nasıl gidiyor, mutlu musun?" demişti tatlısını yerken. "Mutluyum. O kadar seviyorum ki, onsuz kalırsam ne yaparım hiçbir fikrim yok." diye cevapladım onu. Bu dediğime kahkaha atmıştı.

Sunghoon ile uzun zaman sonra ilişkilerimiz hakkında ciddi bir konuşma yapmıştık, o gece orada otururken.

Eve geldiğimde hemen yatıp uyumuştum. Son zamanlarda okul yüzünden tam uykumu alamadığım için hâlâ ihtiyaç duyuyordu bünyem.

Sabah uyandığımda evdeki işleri halletmek istedim, okul olmadığı için rahattım. Evi temizledim, dolabımı düzenledim, hatta arızalı cihazları bile tamir ettim, ettirdim.

Ev gerçekten böyle bir şeye ihtiyacı varmış gibi parlamıştı.

Akşam kendimi koltuğa attığımda telefonu o gün içinde ilk defa elime almıştım. Sunghoon'un birkaç boş mesajı hariç bir şey yoktu. Heeseung'a ne yaptığını sorduğum bir mesaj attığımda 4-5 dakika sürecek bir konuşma yapmıştık.

Bir şeylerden şüphelenmiştim ama umursamadım.

Yorgunluğum kendini gösterirken uyuyakalmıştım. Uyandığımda sabah erken saatlerdi henüz. Enerji doluydum, hoplayıp zıplamak istiyordum. Heeseung yüksek ihtimalle uyuyordu, kendime vakit ayırmak için uygun bir zamandı.

Kendime vakit ayırmak dediğim tavanı seyretmek olmuştu, o ayrı.

Bir şekilde gün bittiğinde Heeseung ile hiç konuşmadığımızı fark etmiştim. Yatmaya hazırlanırken yarın öğle yemeğini beraber yemek için mesaj attım.

Erken uyandığım için çok uykum vardı. Telefonum titrediğinde ise tüm uykumu terlikle kovalamışlardı sanki.

Telefonu sıkarken ağladığımı yeni fark etmiştim. Belki de aynı pozisyonda saatlerce durmuştum. Heeseung uykusunda mışıl mışıl uyurken, ben uyuyamamıştım.

Sadece umdum, umdum ki ayrılmak istediğini yazan mesajı o atmamış olsun. Telefonu başkalarında olsun dedim.

Sadece umdum.

O anki duygularımı nasıl ifade edebilirim diye düşündüğümde, renk karmaşası derdim sanırım. Tüm renklerini benim üzerime atmıştı, her duyguyu yaşıyordum.

Kırgınlık, özlem, sevgi, hüzün ve daha çoğu. İçimde, damarlarım bir bir patlayarak bedenimi zorluyor gibiydi.

Kelime bulamıyor, ağlayamıyor, sadece izliyordum, "Ayrılalım artık." mesajını.

Beni kullanan Jake değil, Heeseung olmuştu.

yes, you're right too.﹕heeseung+sunoo ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin