Heeseung ve diğerleri, bana, gideceğini söylememişlerdi. Heeseung'ı sessizce göndereceklerdi.
Ama aptal sevgilisi uçaktan 2 saat önce bana söyledi, ağzından kaçırdı. (?)
Taksiye binip Niki'yi aradım. Telefon açıldığında "Neden söylemediniz bana!?" diye bağırdım düzgün çıkmayan sesimle.
Niki "Üzülmeni istemedik, biliyoruz hâlâ onu sevdiğini." dediğinde telefonu yüzüne kapattım. Biraz daha konuşsam ağlayabilirdim ki gözyaşlarımı Heeseung'a saklıyordum.
Heeseung'ı aramama rağmen telefonunu açmıyordu. Jungwon'dan tam saati ve uçağı öğrenmiştim. Vardığımda koşarak etrafı aramaya başladım.
Hayat bana acıyıp şansımın bir kez daha tutmasını sağlamıştı. Heeseung tam önümde duruyordu.
Kalabalığı yararak koştum, o an kimseyi umursamadım. Ne hissetmem gerektiğini kestiremiyordum. Sonunda sevdiğim kişinin boynuna atlayıp sıkıca sarıldım.
Hep özenmiştim, sanatlı anlatımlarla duygularını ifade edenleri. Ama ifade etmeye kelime bile bulamıyordum. Sadece kırgındım, o kadar kırgındım ki hâlâ seviyordum.
Heeseung şaşkınlıkla elindeki çantayı yere düşürüp üstüne atladığım için bozulan dengesini sağlamak için çabaladı. Kollarını belime doladı, elleri nerede durması gerektiğini biliyordu.
Hıçkırıklarım arasında "Sen neden söylemedin bana?" dediğimde Heeseung "Böyle olacağını biliyorduk." dedi. Bir süre daha öyle kalınca beni kendinden uzaklaştırdı.
"Özür dilerim. Çok hata yaptım, ama sen her seferinde gülümsedin. Beni sevmemeni dilerdim." dedi. Gözlerimin altını sildi yavaşça.
Uçağının anons edilmesiyle "İyi ki vardın, teşekkür ederim." diyerek çekildi. Elimden yavaş yavaş kayıp giderken onu durdurmaya değil, konuşmaya bile gücüm yoktu.
Tedirginlikle "Gerçekten seni sevdiğimi düşündürttüğüm için özür dilerim." dedi.
Kırıcıydı. Son cümlesini söyleyene kadar onu affedecektim ama beni bilerek kullanması son damlamdı.
Heeseung geri adımlamaya başlayınca ilk defa konuşabildim. "Gitme." dedim, gözyaşlarım akmaya devam ederken.
Sana muhtacım, sensiz yapamam, neden gidiyorsun, orada ne yapacaksın, kimseyi önemsemiyor musun, beni hiç mi sevmedin, seni çok seviyorum ve daha çoğu.
Hiçbirini demedim, ama "Gitme." kelimesi içinde hepsini barındırıyordu.
Anlamadı.
Heeseung her şeyini bırakıp gitti.
Ben de her şeyimden vazgeçtim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
yes, you're right too.﹕heeseung+sunoo ✓
Novela Juvenil"Resmimizin beyaz eksikliğinden tamamlanmayacağını anladığımda kağıda hakim olan siyah renkte dolandı gözlerim. Beyaz masumluğu ve güveni simgelerdi; siyah da hüznü ve hırsı. Ne olmuştu da beyaza boyadığımız resim siyah olmuştu? Renkleri mi karıştı...