Suretin aşkın kalemi.
Suretin ki beni en dibe vuran tebessüm Cananı can.
Ah darmadağınım
Hoş gönül kırıklığı..Kelimeleri katran karası gecenin içine işlemişti. Kapattığım gözlerim mengene gibi birbirine yapışmış açılmıyordu. Dudakları dudaklarımda kalan son kalıntı olmuştu. Ellerini belimden çektiği sıra dudakları, dudaklarımdan ayrılmıştı. Korkum gün yüzüne çıkan gerçekler miydi? Yoksa duyacağım cümleler mi bilemedim. Tek bildiğim bakışları canımı yakacak kadar başına savruk idi.
Dipsiz bakışları önümde durup beni izlediğini biliyordum. Gözlerimi açmaya cesaretim yoktu. Bedeni hala bedenime dayalı duruyordu. Neden çekmiyordu? Parmakları çenemi esir almıştı. Tutuşu sert olmasa da hissediliyordu. Yavaşça gözlerimi araladığım vakit onun siyah hareleri harelerime düşüverdi.
'Kendini ne sanıyorsun sen! Bu hallerin ne? ' kalın sesi tüm büyüğü bozacak kadar gerçekti. Yüzünde duran acımaz ifade kendini belli ediyordu. Sert gözleri hiddetle bana bakıyordu.
'Ayak altında fazla dolaşma ve o küçük ağzından çıkanlara dikkat et' duvara dayalı bedenimi daha fazla arkaya itti. Sanki duvarın içine girecek kadar darmadağın hissettim. Gözlerinde duran acımasızlık içimi yakıyordu. Beni görmeyişi bile bu denli içimi kavurmamıştı. Gözlerini benden çekip etrafta dolandırdı. Yüzü tekrar üzerime yığılır iken beni kolumdan tuttuğu gibi içeriye soktu.
'Ulan Sabri bir sen bir de ben kaldık başıboş Hele sen de evlenirsen anam başıma zebani gibi dikilecek! Gelin diye ' diye gülüş sesleri soluk boruma takılıp yere düştü. Sabri ağabeyin tok sesi etrafa dağıldı.
"Gönlüme denk olmayan biri ile evlenmektense başıboş kalırım daha iyi"
"Doğru dersin kardeşim"
Agâh, üzerimde tuttuğu bedenimi kendine biraz daha yapıştırdı. Sabri ağabeyin gür kahkahası ortalığa yayıldı.
'Agâh, gitmiş bizi beklemeden'
Gözlerim, onun gözlerine değmedi. Karanlık odanın içinde dolaşan yüzüm oldu. Elleri ince belimde duraksadı. Nefes alışlarım hızlandı. Bu adam ne yapıyordu. Gözlerim yüzüne çıktığı vakit gözleri yüzümün tüm kıyılarında dolanıyordu.
'Oğlum adamın kadını var, burada bizimle muhabbet çalacağına gitmiştir nişanlısının sıcak koynuna' ağabeyim gülüşü kulaklarımda yankı yapmıştı. Eğer bilseydi kardeşinin içinin yandığını eder miydi böyle sözler. Keskin gözleri vereceğim tavrı inceliyor gibiydi. Yüzüme yerleşen acının gölgesi dipsiz gözlerinde son bulmadı. Beni o dibe daha fazla çekti.
Bir gece vardı. O gecenin siyah karmaşasında bir o adamın kollarının arasında geçen hayaller kurardım. Şimdi o adam benim için imkansız bir yoldu. O yol beni aşıyordu, lakin ben o yolu aşamıyordum. Neden sevdim? Neden bana bakmayan, beni görmeyen bu gözlere yandım ben! Bu sevgi bunu hak etmiyordu. Bu davranışlar gözlerimden akan yaşlara sebep oluyordu. Bana yaslanan adamdan kendimi uzaklaştırmak istedim. Lakin buna izin vermedi. Beni kendine daha fazla yasladı. Nefes alacak gücüm yoktu.
O sığınmak istediğim tek liman iken onun limanı ben değildim. Terkedilmiş bir sandaldan farksızdım. Bana gelmeyen bir adamın beni terkedişi bu kadar acı olmamalıydı.'Yanan sen olursun demiştim. Bu maceraya bir son ver! Yoksa ben vermesini bilirim.'
Kelimeleri her zerremi yakıyordu.
Gözlerim yeniden o hareler de durdu. Ellerim belimde duran ellerinin üzerinde durdu. Gözlerim pencereden dışarıya süzüldü. Ağabeyim tüm neşesi ile gür kahkaha atıyordu. Ben ise kardeşi dediği adamın kolları arasındaydım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gôr
Random'Sen benim mecrûh ruhumun şifası oldun' derken titreyen içim onun içindi. Elleri belimi iki yandan sımsıkı tuttu ben yukarıya kaldırdı. Şimdi boylarımız eşit olmuştu. Dudaklarımızın arasında milimlik mesafe varken ona karşı koymak öyle imkansız bir...