Sabah uyandığımda karanlık daha yeni kendini aydınlığa teslim etmeye başlamıştı. Bedenimi yer döşeğinden yukarıya kaldırdım. İçeride ki banyoya gidip elimi yüzümü yıkayıp abdest almıştım. Banyodan çıkarken sabah ezanı okunmaya başlamıştı bile. Ne vakittir ellerimi semaya açmamış idim. Sineme çektiğim huzur beni yeis içinde bırakıyordu. Bedenime konan acı sanki uçup gitmiş gibiydi. İnsanın ruhu ile arasında ki yola akıp gidiyordu içim. Pencereden içeriye doğan gün ışığı bana doğru geliyordu. Ayağa kalktığımda saçlarımda duran yazmayı alıp kenara koydum. Elif hala uyuyordu.
Kapıdan çıktığım vakit üzerime kuru bir ayaz sinmiş idi. Ortalarda henüz kimse yoktu. Kahvaltı hazır etmek için merdivenlerden aşağıya doğru inmeye başladım. Üç katlı evin en alt katında bulunan mutfak bizim evdeki mutfağa nazaran daha geniş ve ferah idi. Az ileride gözüme çarpan çaydanlığı uzanıp içine sürahiden su boca etmeye başladım. Ocağın altını yakıp kaynaması için ona müsade ettim. Tahta tezgahın üzerinde bırakılan bir kaç yumurtayı bir kaba koyup kaynaması için onu da ocağa bıraktım. Onlar kaynarken bir yandan da gözleme için hamur yapmak üzere malzemeleri çıkarmaya başladım.
Erzak dolabını zor bela bulmuş yüzümde garip bir tebessüm oluşmuştu. Bir kaba su ve unu boca edip onu yoğurmaya başladım. Beş ilah on dakika dinlenmesi için kenara bıraktım. Bir tabağın içinde toplanmış semiz otunu önüme alıp güzelce yıkayıp ayıklama ya başladım. Bulduğum bir kaç baharatla onun harcını hazır edip kenara bıraktım. Oklava yerine merdane bulmuş olsam da yine de gözleme hamurunu ince açmayı başardım.
Gözlemleri hazır edip pişmesi için kenara bıraktım. Zeytinyağı ile tavayı yağlayıp pişirmeye başladım. Gözlemeler olduğu vakit gün ışığı içeriye daha çok girmeye başlamıştı. Yüzüm de oluşan tebessüm gün yüzüne çıkıyordu. Dolaptan çıkarttığım otlu peyniri ve zeytin çeşitlerini bir kenara koyarken içeriye giren Âlâ uykudan henüz uyanmış olacak ki kendine gelememişti. Başına yazmayı bağlamaya çalışıyordu.
'Kız yenge ne güzel kokular bunlar" deyip yanıma gelmişti. Gözlemeleri örttüğüm bezi açıp kenarından bir parça alıp ağazına attı.
"Imm nefis bir şey olmuş bunlar ellerine sağlık" diyerek yanımda durdu. Bende ona tebessüm ettim.
"Afiyet olsun gülüm"
Ocağın üstünde kaynamaktan bir hal alan çayı demlemeye başladım.
"Ne vakit kalktın saat henüz sekiz oldu." diyince kaşlarım havalandı. Vakit ne zaman geçip gitmişti.
"Gün erken doğunca bende..."
"Senide heyecandan uyku tutmayınca" diyip yanağımdan bir makas almıştı. Keyfi yerindeydi.
"Tam öyle değil Âlâ"
"Bu gün evlenen sensin erken uyanıp heyecanlanman gayet normal." diye konuşunca konuyu daha fazla uzatmak istemedim. Yine yanlış anlaşılmış idim. Âlâ, dolaptan çıkarttığı bardakları siniye yerleştirmeye başladı. Bakır tepsiden çıkan gürültü arasında duyduğum adım sesleri ile başımı kapıya doğru çevirdim.
İceriye giren Dilhun hanım yüzüme bakmadan dolaptan bardak alıp kendine su doldurmaya başladı.
"Günün aydın olsun ana" dedi Âlâ, bende birşey demeden önüme bakmaya başladım. Beni hala istemiyor olduğu yüzünden belli oluyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gôr
Random'Sen benim mecrûh ruhumun şifası oldun' derken titreyen içim onun içindi. Elleri belimi iki yandan sımsıkı tuttu ben yukarıya kaldırdı. Şimdi boylarımız eşit olmuştu. Dudaklarımızın arasında milimlik mesafe varken ona karşı koymak öyle imkansız bir...