En uzun en çaresiz geceni düşün.
Sabah olmadı mı?
Reşat Nuri Güntekin
Kırılmak diyordum. Kırılmak! insan en fazla sevdiğine ters düşerdi ya o sebep hani. Yüreğime süsleyen hançer tüm hislerimi örselemekten geri durmuyordu. Önem verdiğim tüm insan kalabalığı beni içimin yanlızlığına sürgün etmişti. Yapmam dediğim ne varsa yapmıştım. Beni yaralayan başkası değildi, içimin ahlak bekçisi tüm yaralarımı yeniden başa sarıyor ve beni durmadan kanatmak için ant içiyordu.
"Geçecek" diyordu. Sanki yıllardır kendime bunu dediğim yetmiyormuş gibi bana yeniden umut vaat ediyordu. Oysa o umudu kaybedeli çok fazla zaman olmuştu.
"Geçecek olan ne zaman mı yoksa hislerim mi" dedim. Ona karşı dürüst olmak içimden arınması zor yosunları temizlemek ister gibiydi.
"Zaman tek başına bir ilaç değildir Mahpeyker, zaman ancak bize yaramızın nerede olduğunu gösterir. Seni tedavi edecek tek şey sevgidir. Sevgi, insanı iyi eden yegane duygudur..."
Haklı olduğu aşikardı. Haklılığı kendine biçtiği büyük haksızlığı olabilirdi, tıpkı yanımda olması kendine yaptığı bir haksızlık olduğu gibi.
"Bana elini uzat diyemem. Sana beni sev de diyemem. Lakin benim sevgimi sana göstermeme izin ver."
Gözleri gözlerimin içine pusu kurmuş orada bekliyordu. Bana tutunacak bir dal veriyordu. O dalın ucundan aşağıya doğru sallanan bir serçenin kimsesizliği dolu yanıma umut olmak istiyordu.
Kelimeleri aceleci değildi. Aheste, aheste çalan piyanonun sertleşmiş tüm notalarını sığındığı küçük satır aralarında gizliydi.
"Senin yanında olarak sana haksızlık ediyorum..." kelimeler boğazıma takıldı. Yanlışlar nasıl dile gelebilirdi.
Sabri'nin bakışları yüzümün her kıvrımına dağıldı. Saklamak istemedim. Gizlemekten çekindim. Ona karşı hep açık olmuştum ben. Gözlerim onun yanan gözlerinde söndü. Yetim umudum yeniden kimsesiz kaldı.
"Senin kendine yaptığın haksızlığın yanında bana yaptığın haksızlığı sorguluyor olman dürüstlükten ziyade saçmalık"
Dudaklarım yana doğru uzadı. Bu tebessüm doğruluğa değil üzerime yapışan kirli duygulara idi.
"Ben hislerimin arkasına saklanan aptalın tekiyim."
"İnsan sevdayı alıp istediği kişiye veremez Mahpeyker, sevmek utanılacak birşey değildir" kalın ama öfke ile perçinlenmiş sesiyle durdum. Bakışları benden uzaklaşmış kapıya doğru kaymıştı.
"İnsan kimi sevdiğini seçemiyor ama yapacağını hareketleri nizami bir biçimde tartabilir değil mi? Yaptığım ayarsızlığı yüzüme vurmayan sadece sen değil misin?" dedim burnumun ucundan akan yaşın tuzu burnumda pusu durmuş yarayı sızlattı. Bedenini bana doğru yaklaştırdı.
"Toy yüreğine doğru uzanan paslı hançere boyun eğme"
Kapının tıklaması ve açılması aniden olunca dilime sürdüğüm cümleler geri geri gitmişti. Âlâ yüzünde tebessüm beni izliyordu.
"Ağabey hoca geldi anam diyor ki..."
"Tamam geliyoruz birazdan" diye konuşan Sabri'nin ses tonu kalınlaşmış idi. Bakışları yeniden gözlerime tutundu.
"Eğer hazır değilsen" dedi gözleri hala gözlerimin içine harelerimi takip ediyor, benim ne hissedeceğimi sorgulamaya çalışıyor gibiydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gôr
Random'Sen benim mecrûh ruhumun şifası oldun' derken titreyen içim onun içindi. Elleri belimi iki yandan sımsıkı tuttu ben yukarıya kaldırdı. Şimdi boylarımız eşit olmuştu. Dudaklarımızın arasında milimlik mesafe varken ona karşı koymak öyle imkansız bir...