14

11.7K 493 21
                                    

Karanlık odanın ışıltısı dışarıdan gelen gökyüzünün rengi gibiydi. Uçsuz gökyüzünün ışığı doludizgin her tabiata dağılırken benim gönlüme henüz uğramaması olacak iş değildi.
Yanımda henüz varlığına alışamadığım bir adam vardı. Onunla iki yabancının birbirine hiç merhaba dememiş hali gibiydim. Yatağın bir ucunda ben diğer ucunda ise o vardı.

"Ne düşünüyorsun"

"Bir şey düşünmüyorum" diye konuştum yalan değildi tüm olanlar hem bedenimi hem de düşüncelerimi yormuş olduğundan beynim bir süreden sonra düşünmek istemiyordu. Yanımda oluşan kıpıryla sırt üstü yatan bedeni bana doğru döndü.

"Gökyüzünü seyretmek isterdim seninle..."

"Güneşin doğuşunda kollarım ile sarmak isterdim."

"Uçsuz bucaksız yerlere götürmek isterim seni.
Yanında yanıbaşında olmayı..."

Sert sesinin estirdiği ayazdan ziyade yumuşak ve pürüzsüz tınısı rüzgar olup ılık bir matem gibi esiyordu. Masal gibi uçsuz bucaksız diyarlara sürüklemeye başlamıştı beni.

"Seni severken incitmemeyi dilerim, kabul olan duam gibi yüreğini sımsıkı sarmayı. En çokta kanayan yaralarını öpüp başım üstüne koymayı. Her yaranın bir mazisi her izin bir derinliği olduğu gibi utandırmadan, incitmeden seni"

Sahi incitmeden sevmek neydi? Kırmadan dökmeden ve yormadan... Kelimelerin bile bittiği yerdi şimdi bana, o kadar imkansız geliyordu ki yine de ona inanmayı seçtim.

Dinledim kapanan gözlerimin aksine açık olan gönlüm ile dinledim. Usul usul yüzümün üstünde dalgalanma hissediyordum. Sanki dokunsa hafifletecek bir histi.

"Uyu güzelim benim uykularım senin olsun" diye bir fısıltı duydum. Yüzümün üzerinde yanağımın kenarında bir dokunuş varla yok arası gidip geldi.

🌙

Sabahın ışıkları yüzüme vururken gözlerim aralandı. İlk önce nerede olduğumu kavrayamamış olsam da hatırlayınca bakışlarım sol yanıma doğru uzandı. Sol tarafıma düşen yokluk, Sabri'nin çoktan uyandığını gösteriyordu. Bedenimi zor bela kaldırıp içeride ki hamama doğru yürüdüm.

Bakışlarım aynadaki yansımam ile karşılaştı. Solgun yüzüm ve dudağımın kenarında ki yaranın izinin olduğu yerde hala kaldığını gördüm. Hafif olsa da içim hala cız ediyordu. İnsanı öldüren küçük bir yara değil, aldığı darbenin ruhen olması değil miydi? içinde yaşadığım dalgalanma hala yerli yerinde duruyordu.

Hamamdan çıkıp dolaba doğru yürüdüm. Kimsem varken kimsesiz kalmışlığı yüzüme vuracak sanarken içinde bir kaç elbisenin olmasıyla bakışlarım büyüdü. İyi de ne vakit kıyafetlerim olmuştu benim. Elime aldığım saten akik renge sahip uzun kolları olan elbise yere doğru uzanıyor dökümlü eteğiyle uyum sağlıyordu.
Boydan aynadan üzerime doğru tuttum.

Uzun kollu pijamamı çıkartıp kenara koydum. İçime giydiğim beyaz çamaşırların üzerine elbiseyi geçirdim. Bedenime tam oturan elbise göğüslerimi hafifçe sıkmıştı. Yine de rahatsız olabileceğim bir görüntü ortaya koymadı.

Komodinin üzerinde ki tarağı elime alıp saçlarımı geriye doğru taramaya başladım. Sabri'nin dün gece bana söylediği cümleler hafızam da kalmıştı. Güzel seven adamdı sahi bazı adamlar kırmadan, dökmeden ve usandırmadan seviyordu.

Gôr Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin