"Saklanmaya çalışma, nafile
Sevda, çocuk gözlerinden uyku gibi akıyor."Reşat Nuri Güntekin
"Seversin kızım bende görücü usulü evlendim. Rabbim aynı yastığa baş koyursun gerisi gelir emi" anamın öğütlerini dinlerken aklım tamamen zıt bir tarafta gönlüm ile savaş içerisinde idi.
Fırına koyduğum tatlının pişmesine beklerken şerbetin başında duran anam son defa kaynatıp altını kapatmış soğumaya bırakmıştı.
'El değil ya kızım kaç yıllık tanışımız. Sabri eyidir hoştur. Seni el üstünde tutar meraklanma gayrı" sanki merak ettiğim varmış gibi...
Tatlıyı fırından aldıktan sonra soğuması için dolaba koydum. O soğurken üzerime değiştirmek için merdivenleri çıkıp odama girdim. Kapıyı ardımdan kapatınca bedenim yere çöktü. Tüm anılar zihnini ihtilâl ediyordu. Hislerimin tüm ömrümce içimde payidar kalacağı korkusu her yanımı sarmıştı.
"Mahpeyker yürü çeşme yoluna var...." diyen anam ile bakışlarım ona döndü. Elinde ki süpürgeyi kenara bırakmış mutfağa giriyordu.
"Kuyuda su azalmış iki testi su dolduru ver. Akşam ezanına ne kaldı şunun şurasında gelirler" dedi. Saçlarım asi rüzgarın yeli ile etrafa dağıldı. Başımı olumlu anlamda salladım. Kapıya doğru yürüdüm. İçimde sebebini hiç bilmediğim bir sıkıntı boğazıma bir hakat geçirmiş nefesimi kesmişti. Derin bir nefes daha aldım.
Sokağın hemen başında küçük bir çeşme vardı oraya doğru yürümeye başladım. Çeşmenin başında bir kaç kadın ile yerimde durdum. Şimdi bunları çekecektim değil mi? Dönmem için bile çok geçti. Beni görmüşler idi.
"Ah Mahpeyker nasılsın kız sana görücü gelecek diyorlar doğru mu? Diyen Şengül abla yaşından başından utanmadan konuşmaya devam ediyordu. Ne diyebilirdim. Bir kaç kızda bana bakıp birbirinin kulağına birşeyler fısıldıyorlar idi.
"Hemde ağabeyinin en yakın arkadaşı. Sen de ne yürek yakan çıktın emi?
Gidip turnayı gözünden vurdun...""Ne diyorsun abla sen"
"Valla ben demiyom gülüm herkesin dilinde konuşuyor millet..."
Kaşlarım çatık Şengül karısını dinlerken ağzımı açıp konuşmuştum ki Reyyanın sözleri ile yerimde bıçak gibi kesildim.
"Ağabeyinin dostunu ayartacak kadar düştün mü Mahpeyker..."
Sözleri canımı yakarken içimde yerli yerinde durmayan kör öfke burnumdan nefes almama sebep oldu.
"Doğru konuş Reyyan yoksa elimde kalırsın" diye tısladım. Gözlerinde gördüğüm hüzün ve kıskançlık beni rahatsız ediyordu. Bunun benimle derdi neydi her yerden çıkıyordu.
"Valla kim kimin elinde kalacak orası hiç belli olmaz. Şimdi kalkıp bana namus bekçiliği yaparsın sen..." diye kızlara kaş göz yaptı. Elimde tuttuğum testiyi yere atıp onun koluna yapışmam an meselesi olmuştu.
"Senin kuyruk acın ne Reyyan!" diye yüzüne tısladım. Kolunu daha çok sıktım. Ona verecek hesabım olmaya bilirdi lakin haddini bildireceğim konu çöktü. Şengül karısı beni tutacak iken gözlerim ile ona sertçe baktım. Reyyan burnunu dikti ve konuşmaya başladı.
"Köyde adını çıkacaksın diye uyarı yapayım dedim amma sen ne çok meraklıymışsın adının kapı kapı gezmesine..."
Sözleri içime otursa da onu yere itmem bir oldu. Düşmesinin etkisi ile yüzü buruş olsa da çatallı dilinden vazgeçmiyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gôr
Random'Sen benim mecrûh ruhumun şifası oldun' derken titreyen içim onun içindi. Elleri belimi iki yandan sımsıkı tuttu ben yukarıya kaldırdı. Şimdi boylarımız eşit olmuştu. Dudaklarımızın arasında milimlik mesafe varken ona karşı koymak öyle imkansız bir...