'Neredesin kız sen! Alacam şimdi ayağımın altına'
Ağabeyim sert sesi kalbimin uğultusunu bastırmaya yetmiyordu.
Sırtımdan akan terler korkunun üzerimde bıraktığı etkiydi. Gözlerinde duran sinirli hareler yutkunmama sebep oluyordu. Bizi görmüş olsa bu denli sakin davranıyor olmazdı değil mi? En iyi ihtimal beni saçımdan tutup sürürdü. Gözyaşıma bile bakmaz bunu yapardı.
'Siz ne iş'
Ağabeyim sorusuyla bakışlarım ayaklarımın dibine düştü. Kendimi açıklama yapmak zorunda hissetmesem de ona ters yapacak durumda değildim. Ağabeyim yer mekan tanımaz beni pis bir rezil ederdi.
'Su bulmak için etrafa bakınıyordum Agâh ağabey ile...'
Cümlemi bitirmeden onun dipsiz sesini duydum. Agâh, daha temin dudaklarında kendimi ona haykırdığım adam sanki hiçbir şey olmamış gibi konuşmaya başladı.
'Sen burada ne iş esas birader'
Arkam ona dönük olduğu için yüzünü göremiyordum. Sesinde duran tını alay içeriyordu. Arkamdan gelen adım sesleriyle bize doğru yürüdüğünü anladım. Tam yanımda durduğunda bakışlarım onun iflah olmaz suretini buldu. Her koşulda keskin ve umursamaz olmayı nasıl başarıyordu ki.
Boyu uzun olduğundan başımı ona doğru kaldırmıştım. Düz saçları alnının bir karış altına dağılmıştı. Dolgun dudakları, hafif kemerli burnu. Ayrı bir ahenk içinde birbiri ile uyum sağlıyordu.'Bende bizim kızı göremeyince'
Ağabeyimin ses tonu farklı çıkmıştı. Bakışlarım onun üzerinde durdu. Daha temin fark edemediğim nokta ağabeyimin dudağının sol tarafına bulaşmış bir ruj lekesiydi. Bakışlarım daha derinleşti. Buda neyin nesiydi? Gözleri Agâh'nın üzerinden çekilen ağabeyim bana bakmaya başladı. Elleri dudağının kenarında duran ize gittiğinde ağırlığından rahatsız olacak ki, silmeye çalıştı. Gözlerini benden kaçırdı.
Yoluma gitmeye başladım. Ta ki, ağabeyimin sertçe elimi tutması ile olduğum yerde durdum. Sert elleri bileğimi sımsıkı tutuyordu. Keskin nefesi kulağımın dibinde durdu. Ellerimi ondan cekistirmeye başladım. Hayvan gibi kuvvetli olduğundan buna müsaade etmiyordu.
'Anama bir şey dersen seni elimden kimse alamaz uslu bir kız ol güzelim'
Duyduklarım ile tahammül derecem küçülmüş idi. Serçe onu iteledim. Ağabeyim böyleydi işte çapkındı. Nerede güzel bir kadın görse onu kendine amade edene kadar durmazdı. Onu elde edince kolay sıkılır elinin tersiyle başkasına iterdi.
'Emin ol demem ağabey, annem bunu duysa senden utanırdı'
Bileğimi daha sıkı kavrayan eli bileğimi aşağıya doğru büktü. Acısı yüreğime kadar inmişti. Bunu bana yapan ağabeyim tüm sınırlarını bu gece zorluyordu. Kendimi ona ezdirmeyen ben onun bu güç gösterilerine karnım tok durumdaydım.
'Emin ol duyarsa canını fazlaca yakarım Mahpeyker' sesi kulağıma tehlikeli geliyordu.
Serçe bileğimi bıraktı. Bir elimle bileğimi ovuyordum. Gözlerim karşımızda dikilen Agâh' kaydığı vakit onun soğuk bakışları bileğim de idi. Kaşlarım daha çok çatıldı.
'S*kerim oğlum o elini senin! Gücün küçük bir kıza mı yetiyor'
Aramıza giren Sabri ağabeyin sesi oldukça sertti. Yanımıza kadar geldi ve ağabeyimin karşısında durdu. Ağabeyim ona doğru adımladı.
'Sen ne karışıyorsun oğlum. Tepemi attırma benim' diye Sabri ağabey e ters ters bakmaya başladı.
Bakışlarım ayaklarımın hemen dibinde durdu. Sabri ağabeyin yumruk yaptığı eli sımsıkı olmuştu. Sıktığı elinde ki parmak boğumlarının beyazlığı buradan bile belli oluyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gôr
Random'Sen benim mecrûh ruhumun şifası oldun' derken titreyen içim onun içindi. Elleri belimi iki yandan sımsıkı tuttu ben yukarıya kaldırdı. Şimdi boylarımız eşit olmuştu. Dudaklarımızın arasında milimlik mesafe varken ona karşı koymak öyle imkansız bir...