M': Softcore/The Neighbourhood
Yüzümde hoş olduğunu düşündüğüm bir gülümsemeyle birlikte ücretimi ödeyip taksiden indiğimde, içimdeki dudaklarımı dişleme arzusunu zorla bastırdım. Stresliydim. Çünkü her zamanki o kırılmaz gibi olan özgüvenimde çatlaklar vardı. Varlığı yadırganamayacak derecede büyük çatlaklar... Ve aynı zamanda deli gibi midemin bulandığını unutmamak gerekiyordu. Eh, sebebi de gayet basitti gerçi; Sabahtan beri hiçbir şey yemememiştim. Sırf o ajansta biraz olsun güzel gözükebilmek ve şu an üstümde duran elbisenin içine girebilmek için ağzıma en ufak bir lokma dahi atmamıştım. Ama tecrübelerim sağ olsun ki, halen ayakta dimdik durabiliyordum.
Derin bir nefes aldım ve karşımdaki tanıdık iki katlı villaya göz gezdirdim. Burası en yakın arkadaşım Deva'nın eviydi. Çoğu hafta sonumu içinde geçirdiğim o ev... Ve bugün de, Deva'nın en az iki haftada bir düzenlediği o klasik partilerinden biri için gelmiştim. Öyle ki daha şimdiden partinin sonunu öngörebiliyordum; Salondaki o geniş, siyah, deri kanepede sızmak...
Daha fazla oyalanamayacağımın bilincinde olarak artık içeri girme zamanının geldiğine karar verip evin bahçe kapısına doğru yürüdüm ve zili çaldım. Kısa bir bekleyişten sonra kapı açıldığında da ayakkabılarımın küçük topuklarını yere vura vura etraftaki pufları düzelten Deva'nın yanına gittim.
"Hey."
Sesimi duymasıyla birlikte vücudunu bana doğru dönerken, beni görmesiyle birlikte yüzüne kocaman bir tebessüm yayıldı. Ancak bu oldukça kısa sürdü. Aniden çattığı kaşlarıyla bana doğru adımladığında ise kendimi onu süzmekten alıkoyamadım. Beline kadar gelen gür sarı saçlarını sıkı bir at kuyruğu yapmış, açık kahverengi gözlerini hoş ve ışıltılı bir makyajla öne çıkarmış ve yere kadar uzanan dar, askılı ve tüm sırtını açığa çıkarıp ince belini ve belirgin vücut hatlarını fazlasıyla gözler önüne seren beyaz bir elbise giymişti. Neredeyse gözükmeyen ayaklarındaki stilettolar ise kesinlikle gözümden kaçmamıştı.
Olağanüstü gözüküyordu.
Gerçek dışı gibi... Asla benim olamayacağım kadar mükemmel, kusursuz...Tam önümde durduğunda üzerinde ince altın yüzüklerin olduğu, uzun ve koyu kırmızı tırnaklarıyla üzerimi işaret etti ve "Bu da ne?" diye sordu nazik tutmaya çalıştığı sesiyle.
Anlamazlıktan geldim. "Ne, ne?"
"Üstündeki... Bu şey de ne?" Bakışlarımı kendi üstüme çevirdim ve elbisenin neresini beğenmediğini anlamaya çalıştım. "Ben herhangi bir sorun göremiyorum."
Başını geriye yatırıp ofladı ve ince gerdanını göz önüne sunarken, "Elbise," dedi. "Fazla kısa. Bacaklarını kalın gösteriyor."
Devam etmesini; hatalarımı, kusurlarımı bulmasını istedim. Ama ondan başka bir yorum alamayınca titrek bir nefes verdim ve "Dahası olduğunu biliyorum. Başka?" diye sordum.
Bunu dememle sanki daha fazla içinde tutamayacak gibi hızla konuşmaya başladı. "Elbisenin askıları olmayışı omuzlarını geniş gösteriyor. Ayrıca rengi ve darlığından ötürü büyük kalçalarının çok göze batmasına sebep oluyor. Yani insanların bakışlarını oraya çekmek istersen giy ama bana sorarsan, hemen bu elbiseyi değiştirmen lazım." Gözleri vücudumdan yüzüme çıktığında da, "Bu kapatıcının rengi senin ten renginden açık olduğu için de boynunla yüzün arası tuhaf duruyor." dedi.
Gözlerimin yanmaya başladığını hissettiğimde, Deva'nın bunu görmemesi için bakışlarımı uzaktaki bir yere sabitledim ve "Haklısın." diye mırıldandım. Bu tepkimi gören Deva yumuşak bir ses tonuyla, "Hey, asmasana suratını. Bana iltifat ettiğimde ya da gördüğüm kusurları söylemediğimde kızan da sensin, hatırlatırım." dedi omuz silkerek.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
nova
Teen FictionAynadaki yansımama acı dolu bir gülümsemeyle baktıktan sonra hızla silkinip lavabodan çıktım. Çıktığım gibi de başım ve duruşum dik bir şekilde uzun ve gösterişli koridorda yürümeye başladım. Kabul edilmediğim bu ajanstan öyle bir yürüyüşle ayrılıyo...