M': İspanyol Meyhanesi/Timur Selçuk
Herkesin hatırlamak istemeyip uzak durduğu hatta tabiri caizse kaçtığı anıları vardır. Kendi açımdan bu anılarıma şöyle bir göz atınca sanırım kızlardan hoşlandığım gerçeği beni pek de sarsmadı. Çünkü bu parçamı reddedemeyeceğimi gayet net bir şekilde biliyordum. Oysa birçok insanın bunu kabullenmek istemediğini de ne yazık ki zor yoldan öğrendim. Birine açıldım diyelim; Genellikle hep sonu kötü biter. Bir ilişkiye mi girdim? Yine sonu kötü biter. Bazen sırf bu sebeplerden bir erkekten hoşlanmaya çalıştığım bile oldu. Ama inanın, olmuyor, hiç olmadı. Mert'ten hoşlanmayı çok kez denedim. Ama doğamda olan bir şeyi değiştiremeyeceğimi de işte o zaman fazlasıyla anladım. Deva ise hala anlamadı. Ve böyle durumlarda, bence, ufak bir itekleme her zaman işe yarar.
Tamam tamam, aslında bunlar biraz da işin bahanesi. Yine de bu açıklamamı atlarsak, işte bu gibi sebeplerden en yakın arkadaşımı öptüm.
Daha doğrusu öpmeye çalıştım.
''Sen ne yaptığını sanıyorsun?'' Deva'nın çığırması beni kendime getirdi. Hınzırca gülümseyip bir şey demesine fırsat vermeden yanaklarını sıktım ve ''Yardım ediyorum diyelim.'' dedim.
Deva'ysa kıpkırmızı olmuş suratıyla o elimi sertçe çekti ve ''Tamam yavşak biri olduğunu tüm cümle alem biliyor da, bari bir bilmeyen ben kalsaydım.''
''Barışalım?'' deyip elimi uzatmakla yetindim.
Dişlerini sıktı ve ''Bir daha olmasın, Lina.'' dedi.
''Tamam tamam.'' diye mırıldandım. ''Amma abarttın. Alt tarafı eğleniyordum.''
''Bu mu senin eğlence anlayışın?'' diye çıkıştı birden.
Güldüm ve elimi sallayıp geçiştirmekle yetindim.
''Hadi gel kampüse geçelim.''
Kaşlarını çattı. ''Ya bizimkiler?''
''Aman, gel işte.''
Üstelemedi ve birlikte yavaş adımlarla kampüse doğru yürümeye başladık. Yürürken Deva neredeyse etraftaki herkesi tanıdığından hepsine teker teker selam veriyor, bense yanında ki süs köpeği gibi herkese bakıp geçiyordum. Gülümsemedim bile. Böyle şeyleri anlamsız bulurdum. Eğer yerim sağlamsa, sadece yanımdakilere bakardım, etrafımdakilere değil. Ve yerim sağlam mıydı? Evet. Mert'in sevgilisi olduğum sürece Deva'yla arkadaştım. Ve Deva'yla arkadaş olduğum sürece herkesin tanımak isteyip yaklaşmaya korktuğu kişiydim. Kişiliğimle ön plana çıkmıyordum. Çevremdekilerle ortaya çıkıyordum. Asyalı genlerim ise buna epeyce yardımcı oluyordu. Birde saçımı şöyle güzel, dikkat çekici bir renge boyasam... Bu iş tamamdı. Tek yapmam gereken, açık vermemekti. Çünkü en ufak bir açığımla bütün oyunum yerle bir olur, her şeyime elveda derdim. Okuduğum okul ülkedeki sayılı zenginlerin gittiği epey prestijli bir okuldu. Burs alsanız bile ödemeniz gereken miktarlar haylice yüksekti ve benim gibi birinin bunu tek başına ödemesi imkansıza eş değerdi. Bu yüzden maddi durumumun ortaya çıkmaması çok önemliydi.
''Daldın gittin?'' Deva'nın sorgulayıcı sesiyle hızla başımı kaldırdım ve gözlerine bakıp, yutkundum. ''Ya, evet, öyle olmuş.''
Garipseyen bakışlarını fark edince Deva'nın karşısında böyle davranmamam gerektiği kafama dank etti ve hızlıca dikleşip, saçlarımı sırtıma doğru savurdum.
''Dersi eksek mi?''
Bir anda hışımla çıkıştı.
''Kesinlikle olmaz.'' Bu net cevabına karşın kaşlarımı çattım ve ''Niye ya?'' diye mırıldandım. Göz devirip, ''İyi misin, notlarım benim için önemli. Serseriler gibi dersleri ekip tüttürmek istiyorsan haydi, kapı açık.''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
nova
Teen FictionAynadaki yansımama acı dolu bir gülümsemeyle baktıktan sonra hızla silkinip lavabodan çıktım. Çıktığım gibi de başım ve duruşum dik bir şekilde uzun ve gösterişli koridorda yürümeye başladım. Kabul edilmediğim bu ajanstan öyle bir yürüyüşle ayrılıyo...