23. Bölüm- Seni Seviyorum

191 7 33
                                    

  Karşılıksız aşk. Acı çekmenin başka bir adı. Beklentiler, ümitler ve hayal kırıklıkları ile örülü bir aşk demek açılımı. Sevginden emin olduğun halde ona söylememek ne demek peki? Duygularından bahsetmeden sadece onun gelmesini beklemek nedir? Karşılıksız aşkı kabullenmektir. Korkmaktır. Reddedilmekten korkmak.
  Jun Hyuk'un korkuları kendisini esir almıştı. Yüzünden dolayı Melek tarafından reddedilmek. Öyle ki bu korkusu yüzünden o kamera kayıtlarını bile tam olarak izleyememişti.
  Jun Hyuk, öfkeyle kalktı yerinden ve odadan çıktı.
  Jun Hyuk:- Bayan Melek, hemen buraya gelin! Diye bağırdı.
  Bu kızgın ve yüksek sese bütün ev halkı salonda toplandı. Hızla merdivenlerden inip oraya geldi Melek.
  Melek:- Bay Lee, bir şey mi oldu?
  Jun Hyuk:- İstifa mektubunuzu yazın. Evden ve işten ayrılıyorsunuz.
  Herkes şaşkınlıkla Jun Hyuk'a bakıyordu ama en çokta Melek. Ne olduğunu anlamaya çalışıyordu.
  Melek:- Nedenini sorabilir miyim?
  Jun Hyuk:- Bazı şeyleri yüzüme söylemek yerine arkamdan konuşmanız.
  Melek:- Ben mi? Anlamıyorum. Ben, hiç sizin...
  Jun Hyuk sözünü kesti:- Yalan söylemeyi bırakın ve sahte davranmayı da. Ben sizi yanlış tanımışım. Sizin gibi iki yüzlü birinin hem yanımda hem de bu evde olmasını istemiyorum. Yarın sabah evden ayrılmanızı istiyorum.
  Melek, kötü hissediyordu. Duyduğu sözler, kendisine atılan bir iftiradan başka bir şey olamazdı.
  Melek:- Ben, size böyle biri olduğumu hissedirecek bir yapmadım. Eğer ki beni bu evden uzaklaştırmak istiyorsanız da bu tarz şeylere gerek. Söylemeniz yeterli.
  Jun Hyuk:- Kendi kulaklarımla duydum. Kendi gözlerimle gördüm. Sen hâla neyi yapmadığını söylüyorsun?
  Melek:- Tamam Bay Lee. Size kendimi aklamakla uğraşmayacağım. Belli ki gitmemi istiyorsunuz. İstifa mektubum kısa zamanda elinizde olur. Ayrıca sabahı beklemeye gerek yok. Şimdi de gidebilirim. Dedi ve odasına çıktı.
  Büyük anne:- Jun Hyuk, ne yapıyorsun sen? Kendinde misin?
  Seo Ki Yan:- Bay Lee?
  Jun Hyuk:- Kimseden bu konu hakkında bir şey duymak istemiyorum. İsmini dahi anmayın lütfen. Dedi ve odasına gitti.
  Bayan Nam Ji:- Ne oldu ki şimdi?
  Yeon Ha:- Bay Lee çok kızgındı.
  Min Sun:- Melek gidiyor mu şimdi?
  Seo Ki Yan:- Ben bi bakayım Bay Lee'ye. Dedi ve kapıya vurup odaya girdi.
  Seo Ki Yan:- Bay Lee.
  Jun Hyuk:- Gel Seo Ki Yan.
  Seo Ki Yan:- Bay Lee, Bayan Melek ile ilgili verdiğiniz bu kararı sormak için geldim.
  Jun Hyuk:- Seo Ki Yan, benim kararları mı mı sorguluyorsun?
  Seo Ki Yan:- Bay Lee, özür dilerim ama Bayan Melek, arkanızdan konuşacak biri değil
  Jun Hyuk:- Size onun adı anılmayacak demedim mi? Diye bağırdı.
  Seo Ki Yan:- Afedersiniz Bay Lee. Afedersiniz. Dedi ve çıktı odadan.
  Melek, bavulunu hazırlamış, gitmek üzere merdivenlerden iniyordu. Diğerlerinin yanına geldi.
  Melek:- Kendinize iyi bakın olur mu? Sizleri çok seviyorum.
  Yeon Ha:- Biz de. Seni çok seviyoruz.
  Bayan Nam Ji:- Bay Lee, neye kızdı bilmiyorum ama sakinleşince yeniden konuşur, senin yeniden gelmeni sağlarız bu eve.
  Melek:- Uğraşmayın benim için. Bay Lee neye kızdı bilmiyorum ama ben artık bu eve geri dönmeyeceğim.
  Bay Hwang:- Ama siz evlisiniz. Her şeyi söküp atmak...
  Melek:- Biz yanlışlıkla evliyiz Bay Hwang. Aramızda normal bir evlilik yok ki. Hem ben bir kaç gün burada kaldıktan sonra, Türkiye'ye dönerim.
  Min Sun:- Peki çocuklar, biz ne olacağız?
  Melek:- Yine konuşuruz. Dönüş yapmam, sizleri bırakmam anlamına gelmiyor ki. Yalnız, çocuklar uyumuş. Onlarla vedalaşamadım. Benim yerime onları öpün, koklayın.
  Melek, bavulu ile birlikte çıktı evden. Bahçede ilerliyordu. Güçlükle tuttuğu göz yaşları gözlerinden akıp gidiyordu. Elleriyle sile sile ilerledi yolda.
  Lee Jun Hyuk:- Seo Ki Yan! Diye seslendi odadan.
  Seo Ki Yan:- Beni çağırıyor. Gideyim hemen.
  Seo Ki Yan odaya girdi:- Buyrun Bay Lee.
  Jun Hyuk:- Gitti mi?
  Seo Ki Yan:- Evet efendim.
  Jun Hyuk:- Bu saatte. Halbuki sabah gitmesini söyledim ona. İnatçı ne olacak.
  Seo Ki Yan:- Bayan Melek'i biliyorsunuz efendim.
  Jun Hyuk:- Nereye gittiğine bak. Sağ salim gitti mi emin ol. Ayarla birini işte takip filan etsin.
  Seo Ki Yan:- Peki efendim.
  Seo Ki Yan, çıktı odadan ve bir telefon konuşması yaptı. Melek'in gidişi bile Jun Hyuk'un gözetimi altında idi. Kızgın olsa da onun başına bir iş gelmesine dayanamazdı. En nihayetinde onu seviyordu.
  Dışarıda ise gergin bir ortam vardı. Ev halkı, birden bire gelişen bu olay yüzünden ne yapacağını bilemez bir halde idi.
  Büyük anne:- Gidip Jun Hyuk ile konuşacağım.
  Seo Ki Yan:- Ben denedim ama çok kızgın.
  Büyük anne:- Ne oluyor bu çocuğa şimdi durduk yere? Yok ben dayanamayacağım. Dedi ve Jun Hyuk'un odasına girdi bir hışımla.
  Büyük anne:- Ne oluyor sana? Bunu bana derhal açıklayacaksın.
  Jun Hyuk:- Açıklayacak bir şey yok.
Bayan Melek istifa etmek istedi ben de yardımcı oldum.
  Büyük anne:- Ne kadar vicdansız birisin sen. Bu saatte kız başına ne yapacak sokaklarda?
  Jun Hyuk:- Ben ona sabah gitmesini söylemiştim.
  Büyük anne:- Onca laftan sonra sabahı beklemesini mi bekliyordun?
  Jun Hyuk:- Ya onun benim hakkımda söyledikleri? Düşündükleri peki?
  Diğerleri kapıya kulaklarını dayamış onları dinliyorlardı.
  Bayan Nam Ji:- Ne diyor?
  Yeon Ha:- Melek, onun hakkında bir şeyler söylemiş.
  Min Sun:- Ne demiş biz hiç duymadık.
  Seo Ki Yan:- Bu yaptığınız doğru değil.
  Min Sun:- Sus ne konuştuklarını duyamıyoruz.
  Büyük anne:- Ne dedi bu kız da bu kadar kızdın sen?
  Jun Hyuk:- Benim yüzümü görmeye katlanamadığını ve benden nefret ettiğini.
  Büyük anne:- Bunları gerçekten Melek mi dedi? İnanamıyorum. Peki sen nasıl duydun?
  Jun Hyuk:- Kamera kayıtlarından.
  Seo Ki Yan:- Hangi kamera kayıtları bunlar? Dedi kulağını kapıya dayamış. Diğerleri ona baktılar.
  Min Sun:- Film çekilirken böyle bir kelime mi kullandı?
  Bay Hwang:- Hayır. Zaten hep birlikteydik film çekimleri boyunca.
  Seo Ki Yan:- O zaman ne kayıtı bu?
  Büyük anne:- Senin kayıt dediğin şeyler nedir? Film çekimleri sırasında mı?
  Jun Hyuk:- Daha öncesi. Bayan Nam Ji, Min Sun ve Yeon Ha'ya anlatıyordu. Bilmeden çekilmiş galiba görüntüler. Ama konuşmalar gerçek.
  Bay Hwang ve Seo Ki Yan, kızlara baktılar.
  Min Sun:- Kamera! Dedi birden hatırlayarak.
  Bayan Nam Ji:- Biz konuştuk ama konuşma tam olarak öyle değil ki.
  Büyük anne:- O görüntüleri bende izleyebilir miyim?
  Jun Hyuk:- Kaseti kırdım.
  Büyük anne:- İnanması çok güç. Melek bunları söyleyecek bir kız değil.
  Jun Hyuk:- Melek, benimle alay etmiş gibi hissediyorum. Ona karşı hislerim, ben onu seviyordum büyük anne bu cümleleri ondan duymak ne kadar zordu benim için biliyor musun?
  Kapının arkasında ki herkes şok geçiriyordu resmen.
  Yeon Ha:- Bay Lee ne dedi?
  Bayan Nam Ji:- Kulaklarım yanlış mı duydu benim?
  Min Sun:- Doğru duydunuz. Bay Lee Melek'e aşıkmış.
  Bay Hwang:- O kadar itiş kakıştan sonra mı?
  Seo Ki Yan:- Bay Lee çok seviyor. Tahmin ettiğinizden çok.
  Melek, bir otele gelip yerleşti. Bavulunu kenara bıraktı ve yatağa geçip, dizlerini kendisine çekti ve uzandı. Jun Hyuk'un yüzüne söylediği her şey aklına geliyordu kelimesi kelimesine.
  Melek:- Benim yaptığım tek şey seni sevmekti. Ama senin yaptığın şey kalbimi kırmak. Aptal olan benim. Bir şeyler olması için ümitlenen de benim. Türkiye'ye dönüp, boşanmanın yollarını arasam iyi olacak. Zaten ne zamana kadar sürecek ki bu evlilik. Dedi gözlerini silerek. Akan göz yaşları başının altında ki yastığı ıslatmaya yetiyordu.
  Bu karanlık gecenin sonunda gün nihayet doğmuştu. Jun Hyuk'un gözüne bir gram uyku girmemişti. Çalışma odasından çıkmamıştı bütün gece.
  Jun Hyuk:- Benim sevdiğim Melek, nasıl böyle biri olabilir? Nasıl? O, benim yüzümü okşayan, beni mutlu eden kız, neler düşünmüş, neler söylemiş. Ben sana nasıl inandım ki? Sevdim sadece sevdim. Şimdi nasıl unutacağım seni? Aklımdan o gülüşünü kalbimden sevgini nasıl çıkaracağım? Benim yüzüm hiç gülmeyecek galiba. Ya da bu yüz bende olduğu sürece sevilmeye hakkım yok. Dedi ve başını avuçlarının içine aldı.
  Diğerleri ise mutfakta yuvarlak masa toplantısında idiler.
  Büyük anne:- Bir kamera kayıtından bahsediyor. Eğer kırmasaydı neymiş öğrenirdik. Yoksa inanamam Melek'in bu sözleri kullandığına.
  Yeon Ha:- İnan büyük anne Melek o kelimeleri kullandı.
  Büyük anne:- Ne yani Jun Hyuk doğru mu söylüyor? Ben yanlış anlamıştır diye düşünüyordum.
  Bayan Nam Ji:- Yanlış anlama evet.
  Büyük anne:- Ne diyorsunuz siz? Hiç bir şey anlamıyorum.
  Min Sun:- Biz o gün Melek ile masada oturup konuştuk. Melek, artık onun yüzünü görmeye dayanamadığını onu arkadaş olarak görmek istemediğini söyledi.
  Yeon Ha:- Ayrıca senden nefret ediyorum Jun Hyuk diye de ekledi ama bu sizin tahmin ettiğiniz gibi bir nedenden dolayı değil.
  Bayan Nam Ji:- Melek, Bay Lee'yi seviyor.
  Seo Ki Yan, Büyük anne ve Bay Hwang:- Ne?
  Büyük anne:- Bu doğru mu?
  Bayan Nam Ji:- Evet. Artık karşılıksız sevmekten bıktığını imâ ediyordu o videoda. Bay Lee nereye kadar izledi bilmiyorum ama o videonun devamında bunu söylüyordu zaten.
  Büyük anne:- Şu işe bak sen. Neye sevinip neye üzüleceğimi şaşırdım.
  Seo Ki Yan:- Bayan Melek, ne haldedir şu an. Keşke videoyu bulmanın bir yolu olsaydı.
  Büyük anne:- Jun Hyuk, kaseti kırmış maalesef.
  Yeon Ha:- Artık hayatta inanmaz Melek'in sözlerinin farklı olduğuna.
  Bay Hwang:- Siz söyleseniz, o gün beraberdiniz nasılsa. Beraber konuşmuşsunuz.
  Seo Ki Yan:- Adını duymak istemiyor Bayan Melek'in. Bizi konuşturmaz ki.
  Çocuklar, odalarından çıktılar. Melek'i arıyorlardı.
  Yoona:- Bu gün ne çok uyumuşuz. Melek abla şimdiye kaldırırdı bizi.
  Geun:- Hafta sonu diye uyumamıza izin vermiş olabilir mi?
  Dong:- Yardım edinde gidip mutfağa bir bakalım.
  Çocuklar, kollarını sardılar Dong'a ve merdivenlerden indiler. Dong'u koltuğa oturturlarken diğerleri onları gördüler.
  Seo Ki Yan:- Çocuklar neden bana seslenmediniz?
  Geun:- Biz hallettik. Melek abla nerede?
  Büyük anne:- Şeyy çocuklar, Melek ablanız artık bizimle olmayacak.
  Yoona:- Nasıl yani?
  Büyük anne eveledi geveledi ama söylemeye karar verdi.
  Büyük anne:- Amcanız, işine son verdi.
  O anda Jun Hyuk odadan çıktı.
  Dong:- Amca, Melek ablayı işten çıkardığın doğru mu?
  Jun Hyuk:- Evet. Yarın itibariyle yeni dadınız gelir.
  Geun:- Biz yeni dadı istemiyoruz. Melek abla yeniden gelsin.
  Jun Hyuk:- Kimseyi istemediği bir şeye katlanmak zorunda bırakamayız.
  Geun:- Katlanmak mı?
  Dong:- Melek abla neden bize katlanmak zorunda kalsın ki?
  Jun Hyuk:- Size değil, bana. Yüzümden hoşlanmıyormuş.
  Yoona:- Melek abla öyle biri değil.
  Jun Hyuk:- Çocuklar, kalbinizi kırmak istemiyorum. Kimsenin kalbini. Dedi diğerlerine bakarak. Bu evde o ismi de o şahsı da anmanızı istemiyorum anladınız mı? Şimdi ben şirkete gidiyorum. Seo Ki Yan!
  Seo Ki Yan:- Buyrun Bay Lee.
  Jun Hyuk:- Şu dadı işi ile ilgilen lütfen.
  Seo Ki Yan duraksadı. Jun Hyuk, ona baktı.
  Seo Ki Yan:- Peki Bay Lee. Nasıl isterseniz.
  Jun Hyuk, evden çıkmıştı.
  Dong:- Anlamıyorum, Melek ablayı nasıl işten çıkarır ki?
  Büyük anne:- Sizin şu kamera yüzünden.
  Yoona:- Nasıl yani?
  Yeon Ha:- Geçen gün masaya bıraktığınız da kayıt tuşu açık kalmış. Melek ablanız ile ne konuştuysak hepsini çekmiş.
  Min Sun:- Amcanız da hepsini yanlış anladı.
  Dong:- Yani şimdi bizim yüzümüzden mi gitti Melek abla?
  Büyük anne:- Kendinizi suçlamayın. Jun Hyuk yüzüne o kadar takıntılı ki hiç bir şeyi doğru anlayamıyor.
  Geun:- Gidip anlatalım amcama. İzlediklerinin doğru olmadığını söyleyelim.
  Bay Hwang:- Az önce de duyduğunuz gibi, bu konu sonsuza dek kapandı. Ona göre. Konuşmaya izin yok yani.
  Yoona:- Ne olacak şimdi? Bir şeyler yapmamız gerek. Melek ablayı geri getirmeliyiz.
  Min Sun:- Melek'te giderken kızgın gitti. Geri dönmez kolay kolay.
  Büyük anne:- Ah Jun Hyuk!
  Seo Ki Yan:- Bir kaç gün sonra, ortalık biraz durulsun Bay Lee ile tekrar konuşmayı deneriz.
  Melek ise kendini biraz daha toparlamış, dışarıya çıkmıştı. Otelin bahçesinde yürüyordu. Evden uzakta olmak kötü bir durumdu çünkü oraya alışmıştı. Evi olarak benimsemişti çoktan. Üstelik evdekilerden de ayrı kalmak daha kötüsüydü.
  O anda telefonu çaldı. Melek telefona baktı. Min Sun'un numarasıydı ekranda ki. Görüntülü bir aramaydı. Açtı.
  Melek:- Alo!
  Min Sun:- Melek, nasılsın?
  Melek:- Ne olsun, iyi olmaya çalışıyorum.
  Yeon Ha, telefona doğru eğildi.
  Lee Jun Hyuk mutfağa geliyordu o an ve konuşmayı duyunca olduğu yerde kaldı.
  Yeon Ha:- Neredesin, nerede kalıyorsun?
  Melek:- Bir otele geldim.
  Yeon Ha:- İyisin değil mi?
  Melek:- Artık daha iyiyim.
  Min Sun:- Sevindik. Melek, bak her şey bir yanlış anlamadan ibaret. Bay Lee...
  Melek:- Boş verin kızlar. O konuyu ve benim size söylediklerimi unutun lütfen. Çocuklar bensiz ne yapıyorlar? Okula gittiler mi? Yemeklerini yediler mi? Dong'un egzersizleri vardı.
  Min Sun:- Hepsi ile biz ilgileniyoruz. Aklın kalmasın. Yalnız çocuklar çok üzgünler. Dong bu gün okula gitmek istemedi. Geun ve Yoona'da. Güçlükle gönderdik. Melek ablamızı istiyoruz dediler durdular
  Melek:- Ben de onlarsız çok iyi değilim. Canlarım benim. Çocuklara iyi bakın olur mu?
  Yeon Ha:- Sen, Türkiye'ye dönecek misin? Bu gitme meselesini iptal ettin değil mi?
  Melek:- Türkiye'ye mi dönsem yoksa burada kalıp bir iş mi bulsam bilmiyorum. Dönsem kocamı soracak ailem. Bu durumu burada bir avukat ile de konuşamam. Bay Lee'nin durumunu düşünmem gerek. Magazin programlarında yer almasını istemem. Ne yapmam gerekiyor kararsızım.
  Yeon Ha:- Melek, bana kalırsa dönme. Yani seni çok özleriz.
  Melek:- Benim bu boşanma işine bir çözüm bulmam gerekiyor. Bay Lee'yi de zor duruma sokamam. Muhtemel ihtimal dönerim.
  Min Sun:- Peki ne zaman?
  Melek:- Yarın akşam için bilet arıyorum.
  Jun Hyuk, elini alnına koydu. Gitmesini istemiyordu Melek'in ama duyduğu sözler kafasını hemen karıştırıyordu.
  Melek:- Aileme bu durumu anlatmak en doğrusu. Belki onlarda bir çözüm bulurlar. Aslında biliyorum ki Bay Lee Jun Hyuk ile evliliğimin bir yalan olduğunu duyunca, beni Murat ile evlendirme isteği daha da hız kazanacak. Babam ve babaannem en azından.
  Min Sun:- Yani dönersen o çocuk ile evleneceksin öyle mi?
  Melek:- Ben, kimse ile evlenemem ki. Kalbim, artık kimseyi sevemez.
  Jun Hyuk, başını kaldırdı o an. Melek, ne demek istemişti anlamamıştı ama bu cümle de kafasında ampuller yanmasını sağlamıştı sanki. Ya da bu cümlenin üstüne biraz düşünmeliydi. Hızla mutfağa girdi.
  Yeon Ha ve Min Sun:- Bay Lee!
  Yeon Ha:- Bir şey mi istemiştiniz.
  O anda Yeon Ha ve Min Sun, elinde ki telefonu arkalarına sakladılar.
  Jun Hyuk:- Su almaya gelmiştim.
  Melek, sesini duymuştu Jun Hyuk'un. Kalbini çarptırmaya yetmişti ses tonu. Telefonu kapattı usulca. Odasına geri döndü.
  Akşam olmuştu. Jun Hyuk, odasında dosya inceliyordu. Seo Ki Yan'ı yanına çağırdı.
  Jun Hyuk:- Bayan Melek nerede? Otelde olduğunu duydum.
  Seo Ki Yan:- Evet efendim. Bir otele yerleşti. Dışarıya hiç çıkmadı.
  Jun Hyuk:- Gözünüz onda olsun. Sang Kim ona yaklaşmak isteyecektir. Henüz Bayan Melek onun kim olduğunu bilmiyor.
  Seo Ki Yan:- Merak etmeyin efendim. Arkadaşlar yedi yirmi dört orada bekliyorlar. Yalnız, Bayan Melek, şey yapmış.
  Jun Hyuk:- Ne?
  Seo Ki bir:- Hafta sonu için Türkiye'ye bilet almış. Yalnızca gidiş. Uçak seferi sadece hafta sonu için kalmış. Araştırdım. Hesabından almış.
  Jun Hyuk:- Demek dönecek. Giderse, o çocuk ile onu evlendirirler ama.
  Seo Ki Yan:- Buna izin verecek misiniz?
  Jun Hyuk:- Bu onun kararı. Dedi ama içi de içini yiyordu.
  O anda bir telefon geldi Seo Ki Yan'a. Otelde ki adamlardan biri arıyordu.
  Seo Ki Yan:- İzninizle efendim. Dedi ve açtı. Karşı taraftaki adamın dediklerini tedirginlik ile dinliyordu. Yüz ifadelerinden Jun Hyuk bir şeyler olduğunu anlamıştı.
  Seo Ki Yan telefonu kapattı.
  Seo Ki Yan:- Bay Lee, haberler kötü.
  Jun Hyuk:- Melek'e bir şey mi olmuş? Dedi ve ayaklandı.
  Seo Ki Yan:- Olmadı ama Sang Kim, yine rahat durmamış.
  Jun Hyuk:- Devam et.
  Seo Ki Yan:- Yemek salonunda yemek yiyen Bayan Melek ile konuşmak için yemek salonuna gelmiş. Müdahale edelim mi diye soruyorlar.
  Jun Hyuk, ayaklandı. Kot ceketini ve arabanın anahtarını alıp çıktı hızla.
  Seo Ki Yan'ın dediği gibi Melek yemek salonunda yemek yiyordu. Daha doğrusu yemeye çalışıyordu. Sang Kim geldi ve durdu masasının yanında.
  Sang Kim:- Melek!
  Melek:- Sang Kim. Burada ne işin var?
  Sang Kim:- Evden ayrıldığını öğrendim.
  Melek:- Beni mi takip ettiriyorsun sen?
  Sang Kim:- Hayır tabiiki. Eve telefon ettirmiştim birine. Öyle. Seninle konuşmak istedim.
  Melek:- Neden hâla peşindesin? Olmaz dedim ya. Bırak beni kendine sevecek başka birini bul.
  Sang Kim:- Kolay mı sanıyorsun? Karşılık vermeyeceğini biliyorum zaten. Bırakta uzaktan olsun seveyim seni.
  Melek, Sang Kim'e bakakaldı. Başkasını seviyorum dediği hâlde onu böylesine seven biri. Kendi sevdiği ise onun kalbini yerden yere vuruyordu. Şimdi kim hak ediyordu sevilmeyi?
  Melek:- Ben, ne diyeceğimi bilemiyorum.
  Sang Kim:- Sadece iyi olup olmadığını merak ettim. Niyetim, seni rahatsız etmek değil.
  Sang Kim, öne mi geçiyordu Melek'in kalbinde ne? O an ona karşı yumuşadı sanki Melek. En azından onun sevgisi karşısında. Ama kendisi de karşılıksız seviyordu Jun Hyuk'u. Sang Kim'i en iyi o anlıyordu şu an. Bir kere güzel bir şey söylese ümitleneceğini biliyordu ve eğer bunu yaparsa kendi sevgisine karşı saygısız olacaktı. Yani Sang Kim'e bir şans vermek, Melek'in Jun Hyuk'a değil kendi içinde ki aşka ihaneti olacaktı. Hem o bu kadar çabuk vazgeçecek kadar ya da arkaya atacak kadar sevmemişti ki onu. Ömrünün sonuna kadardı Jun Hyuk onda. Ya da onun açtığı yara kendiliğinden iyileşene kadar.
  Melek:- Beni düşündüğün için teşekkür ederim. Gerçekten. Ama beni görmek için bahaneler arama kendine olur mu? Ben seni hiç tanımadım ama görüyorum ki kalbin çok güzel ama o kalpte bana yer yok. En azından benim kalbimde seni alacak bir yer kalmadı. Olamazda. Benim sana söyleyebileceğim tek şey beni unutman olabilir.
  Sang Kim:- Evden neden ayrıldın?
  Melek sustu. Bir bahane arıyordu.
  Sang Kim:- Jun Hyuk değil mi? O kırdı kalbini.
  Melek:- Hayır Bay Lee'nin bir suçu yok. Ben biraz tatil...
  O anda Jun Hyuk girdi otelin yemek bölümüne. Melek, Sang Kim ile konuşurken onu gördü birden. Göz göze gelmişlerdi. Sadece başı dönük olan Melek, tüm vücudu ile döndü Jun Hyuk'a.
  Melek:- Benim için mi geldi yoksa? Dedi ve tam gülümserken gülümsemesi yarım kaldı. Çünkü Jun Hyuk'un arkasından bir kadın geldi yanına. Beraber yürüyüp bir masaya geçtiler. Melek, başını çevirip Sang Kim'e baktı. Ağlamaklı gözleri her şeyi anlatıyordu. Sandalyesine oturdu usulca. Yan masadaki Jun Hyuk'a bakmamaya çalışıyordu.
  Sang Kim, masaya, Melek'in karşısına geçip oturdu.
  Sang Kim:- Senin Bay Lee hızlı çıktı. Daha geçenlerde Sun Mi Yan'a aşık değil miydi bu?
  Melek:- Beni ilgilendirmez. Hem belki iş yemeği bu.
  Sang Kim:- İş yemeğine kot pantolon kot ceket ile gelindiğini de yeni görüyorum.
  Melek:- Belki acil gelmiştir. Aniden verilen bir karardır olamaz mı?
  Sang Kim:- Kendini kandırmayı bırak. Sen onun umurunda bile değilsin. Hem bu adam evli. Bir karısı var.
  Melek:- Sang Kim, sen beni Bay Lee'ye karşı doldurmaya mı çalışıyorsun?
  Sang Kim:- Gözlerini açmaya çalışıyorum.
  Jun Hyuk, onlara doğru baktı.
  Jun Hyuk:- Kim bilir kıza neler söylüyor. Aklını çelecek. Melek'te ona inanmaz umarım. Pis herif ağzına düşecek kızın. Diye mırıldandı.
  Karşısındaki Kız:- Bir şey mi dediniz?
  Jun Hyuk:- Yok sana demedim.
  Sang Kim:- Peki oraya geri dönecek misin? Lee Jun Hyuk'un yanına.
  Melek:- Hayır. Yeni bir iş bulursam çalışırım belki.
  Sang Kim:- Benim şirketim de çalışmaya ne dersin?
  Melek:- Ben mi? Ama ben öyle şirket işlerinden filan anlamam. Yapabileceğim bir şey değil anlayacağın.
  Sang Kim:- Anlamayacak ne var? Sen öğrenene kadar sana yardımcı olurum hem.
  Birden gülüşme sesleri geldi Jun Hyuk'un olduğu masada. Melek, merakına yenilip bir anlığına baktı. Jun Hyuk ile göz göze gelmişlerdi. İkisi de yoğun kıskançlık yaşıyorlardı ama yine ikisi de birbiri ile konuşma niyetinde değillerdi.
  Sang Kim:- Bazılarının keyfi yerinde.
  Melek:- Gördüm. Şey yani beni ilgilendirmez.
  Sang Kim:- Hâla onu seviyor musun peki?
  Melek:- Sang Kim, lütfen.
  Sang Kim:- Melek, lütfen artık uyan bu rüyadan.
  Melek:- Ben uyanığım merak etme sen. Teklifine gelince, teşekkür ederim ama yapamayacağım işin altına girmesem iyi olacak.
  Sang Kim:- Kendi hayatına bakmanın zamanı geldi. Bırak onu düşünmeyi. Ben onu sana unutturacağım. Sadece elimi tut.
  Melek:- Ben, seni kırmak istemiyorum ama biraz yalnız kalmak istiyorum.
  Sang Kim:- Pekâla. Dedi ve ayağa kalktı.
  Jun Hyuk ona baktı gizliden. Melek ile ilgili söyleyeceği şeyleri merak ediyordu. Zaten buraya gelme sebebi de Melek idi. Jun Hyuk'un duyacağı bir ses tonu ile Melek'e seslendi Sang Kim.
  Sang Kim:- Seni şirkette yeni işinde bekliyor olacağım. Dedi ve gitti.
  Jun Hyuk, ayağa kalktı ve Melek'in yanına geldi.
  Jun Hyuk:- Ne oluyor öyle Sang Kim ile oturup konuşmalar filan?
  Melek:- Bu sizi neden ilgilendiriyor Bay Lee? Kendi masanıza gitsenize.
  Lee Jun Hyuk, Melek'in elini tuttu ve dışarıya çıkardı. Jun Hyuk önde Melek arkada geldiler bahçeye.
  Melek:- Size ne oluyor Allah aşkına? Ne bu yaptığınız?
  Jun Hyuk:- Ne söyledi sana o pislik?
  Melek:- Sana ne?
  Jun Hyuk:- Bana ne mi? Sen benim karımsın hâla. Elin herifleri ile ne konuşuyorsun kocan varken?
  Melek:- Hangi kocam acaba? Ben dün evi terk ettim. Bana karışamazsın anladın mı? Aaa yok. Terk etmedim. Kovuldum!
  Jun Hyuk:- Sen de arkamdan ileri geri konuşmasaydın. Yüzüme ayrı arkamdan ayrı konuşursan böyle olur.
  Melek:- Ben hiç bir şey konuşmadım. Ama sen beni çok iyi tanıyorsun ya benim iki yüzlü biri olduğumu düşündün tabii.
  Jun Hyuk:- Konuştun işte duydum.
  Melek:- Ne duydun ne? Bana ne duyduğunu kanıtla. Ben konuşmadım, bir şey söylemedim anlasana.
  Jun Hyuk:- Keşke o kayıt olan kaseti kırmak yerine sana da izletseydim. O zamanda böyle yalan söyleyebilecek miydin acaba?
  Melek:- Şimdi de yalancı oldum. Sağol ya. Teşekkür ederim Jun Hyuk başka hakaretin varsa toptan et de rahatla.
  Jun Hyuk:- Bakıyorum da Jun Hyuk oldum.
  Melek:- Senin çalışanın değilim artık kaç kere hatırlatmak zorundayım?
  Jun Hyuk:- Ama karımsın. O adamla da görüşmeni istemiyorum.
  Melek:- Bak sen! Sen fink atıyorsun başka kadınlarla ben karışıyor muyum? Hem boşanacağım senden. Türkiye'ye gidip en iyi avukatı bulacağım.
  Jun Hyuk:- Boşanamazsın ki, boşanamazsın ki! Bi kere o imkansız. Beş sene karımsın benim. Değil Türkiye'de dünyada yok öyle bir avukat anladın mı? Sanki ben benim yüzümden nefret eden bir kadınla evli kalmayı çok istiyorum da.
  Melek:- Gör sen nasıl boşanacağım senden.
  Jun Hyuk:- Öyle de yapsan böyle de yapsan beş sene boyunca karımsın işte oh iyi oldu sana.
  Melek:- Ne bu hareketler çocuk gibi?
  Jun Hyuk:- Boşamayacağım seni.
  Melek:- Aıhhh! Dedi ve ayağını yere vurup odasına geri döndü.
  Jun Hyuk:- Ben sana gösteririm Sang Kim benim karımı ayartmaya çalışmak ne demekmiş.
  Jun Hyuk, güya Melek'i gizli gizli takip edecekti kendince onu önemsemediğini göstererek ama ne yaparsa yapsın duygularına yenik düşüyordu. Bu nedendi otele gelmesi yanında bir kadın ile.
  Melek gideli bir kaç gün olmuştu ve evde kimsenin tadı yoktu. Jun Hyuk, koştur koştur Melek'in yanına gittiyse de evde kimsenin ondan bahsetmesine izin vermiyordu. Kimsenin elinden bir şey de gelmiyordu onu eve getirmek için.
  Dong:- Melek ablayı çok özledim.
  Geun:- Ben de.
  Büyük anne:- Eve de getiremedik. Başka zaman olsa kafam zehir gibi işler plan yapmak için. Şimdi durdu.
  Min Sun:- Bay Lee izin vermiyor ki bir şeyler söyleyelim.
  Yeon Ha:- Melek'in Türkiye'ye dönmesine de bir şey kalmadı.
  Bayan Nam Ji:- Keşke şu kaseti kırmasaydı da ona izletseydik devamını.
  Seo Ki Yan:- İzletmek için elini kolunu bağlamamız gerekirdi herhalde.
  Yoona:- Bu kayıt dediğiniz, kameradaki kasetdeydi değil mi?
  Bayan Nam Ji:- Evet.
  Yoona:- Çocuklar, biz kamerada ki kayıtları bilgisayara aktardık değil mi?
  Dong ve Geun:- Evet. Dediler gülümseyerek.
  Bay Hwang:- Ne yani şimdi oradaki görüntülerin bir kopyası bilgisayarda mı var?
  Dong:- Biz görüntüleri kırptıktan sonra, bir aksilik olursa diye yedeklemiştik orjinal görüntüleri ve muhtemelen bu görüntüler şu an bilgisayarda.
  Seo Ki Yan:- Daha önce neden gelmedi ki aklımıza.
  Yoona:- Ben gidip bilgisayarı getireyim. Dedi ve koşarak odasına çıktı. Bilgisayarı kapıp büyük salona geldi.
  Büyükanne:- Umarım, görüntüler duruyordur.
  Geun:- Merak etme Büyük anne duruyor.
  Yoona bilgisayarı açıp yedeklenen dosyalara geldi ve görüntüyü açtı.
  Evet çocukların dediği gibi saf görüntüler bilgisayardaydı. Hepsi de sevinçle zıpladılar.
  Büyükanne:- Yaşasın buradaymış.
  Diğerleri onun çocuklar gibi sevinişine güldüler.
  Bayan Nam Ji:- Melek, geri dönecek.
  Min Sun:- Çocuklar siz harikasınız. Eee şimdi ne yapıyoruz?
  Seo Ki Yan:- Akşama Bay Lee'ye büyük bir gösterim yapıyoruz.
  Jun Hyuk, şirketten eve gelmişti. Elinde ki çantayı kenara bıraktı. Montunu çıkardı. Sağa sola baktı ama evde kimse yoktu. Yüzünde ki maskeyi aldı.
  Jun Hyuk:- Seo Ki Yan! Diye seslendi.
  Herkes saklanmış, çıt bile çıkarmıyorlardı. Bir kenardan Jun Hyuk'u izliyorlardı.
  Jun Hyuk:- Büyükanne, çocuklar! Nerede bunlar?
  Birden salonda ki büyük televizyon açıldı. Jun Hyuk aniden gelen ses ile televizyona baktı.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Feb 01, 2022 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

ŞEKER AĞACI (Kore)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin