4. Bölüm- Melek'in Yolu

85 10 2
                                    

  Joon Hyuk, hayatının şokunu yaşıyordu şu an. Tekrar tekrar dönüp bakıyordu elinde ki evlilik cüzdanına. Ama yok. Fotoğrafının yanında ki fotoğraf Sun Mi Yan' a değil başka bir kıza aitti.
  Woo Jin:- Joon Hyuk, ne oldu söylesene?
  Joon Hyuk:- Başka bir kızla evlenmişim.
  Woo Jin:- Ne? Yanlış görmüşsündür sen. Dedi ve baktı. Ama Joon Hyuk doğru söylüyordu.
  Woo Jin:- Bu, nasıl olur?
  Joon Hyuk:- Bilmiyorum. Ayrıca bu kız kim? Bay Seo Ki Yan, bu iş derhal araştırılsın. Hemen!
  Bay Seo Ki Yan:- Hemen talimat veriyorum efendim.
  Woo Jin :- Şu işe de bak sen. Bir hata olmalı Joon Hyuk. Eminim bir hata yapmışlardır.
  Joon Hyuk, ayaklandı ve koltuğun üzerinden montunu aldı.
  Joon Hyuk:- Yok ben duramayacağım. Gidip bu işi kendim öğreneceğim.
  Woo Jin:- Bende geliyorum bekle.
  Joon Hyuk alel acele çıktı evden arkadaşı ile.
  Mutfak, son haberlerle çalkalınıyordu. Ev ahalisi şok halindeydi.
  Bay Hwang:- Ne yani şimdi Bay Lee Joon Hyuk başka biri ile mi evlendi?
  Bay Seo Yan:- Yaaa sormayın.
  Hizmetli Min Sun:-  Kim o talihsiz kız acaba?
  Bay Seo Yan:- Siz onu bırakın da bu evlilik formaliteydi. Ve formalite de büyük annenin bütün mal varlığı da kızın üzerine geçmiş olabilir.
  Hizmetli Yeon Ha:- Aman tanrım. Ne olacak şimdi?
  Bayan Nam Ji:- Ya, Bay Joon Hyuk için ne demeli. Bayan Sun Mi Yan'a olan hisleri. Ahh  yazık oldu.
  Bay Hwang:- Neyse. Bu ara işleri aksiliksiz yapmaya çalışın. Bay Joon Hyuk'un sinirlerini düşünemiyorum.
  Joon Hyuk ve arkadaşı da evlilik dairesine gelmişti. Hemen bir memur ile görüşmeye başladı.
  Joon Hyuk:- Bu nasıl bir yanlışlık? Bu, bu olamaz. Derhal düzeltin lütfen.
  :- Bay Lee. Üzgünüm ama şu an evliliğinizde hiç bir yanlışlık görünmüyor. Her şey yasal şekilde uygulanmış. Yani siz şu an bu kız ile evlisiniz.
  Joon Hyuk:- Ya saçmalamayın. Ben bu kızı tanımıyorum bile. Ne yapıp edip iptal edin bu evliliği.
  :- Üzgünüm efendim. Mümkün değil.
  Joon Hyuk:- O zaman ben de boşanırım.
  :- Bay Lee kızmayın ama boşanmanızda mümkün değil. Beş sene evli kalacağınıza dair bir evlilik sözleşmesi yapmışsınız.
  Joon Hyuk:- Ahh! Dedi kızarak. Birden kendine geldi o an.
  Joon Hyuk:- Büyük annemin malları!
  Woo Jin:- Yok artık. Onlarda mı?
  Joon Hyuk memura döndü, sorarcasına baktı.
  :- Sözleşmeye göre büyük annenizin bütün malları hanımefendinin üzerine geçmiş bulunmakta. Boşanma olduğu zaman da bile üzerinde kalacak. Ayrıca malları devir almaya kalkmayın çünkü evli kaldığınız sürece başka birine devredemez ya da satamaz.
  Joon Hyuk:- Olamaz. Dedi ve bir elini alnına, bir elini de beline koydu. Ben şimdi büyük anneme ne diyeceğim?
  Woo Jin:- Dur telaş yapma. Kızı bulalım önce. Kimliğini öğrenebiliyor muyuz?
  :- Tabiiki. Eşiniz...
  Joon Hyuk memura baktı ters ters.
  :- Hanımefendi, Güney Kore'de ikâmet ediyor. Seul'de. Kimlik bilgilerine baktığımızda, Türk uyruklu olduğunu görüyorum.  Türkiye, Ankara doğumlu. 25 yaşında, kadın.
  Joon Hyuk:- Yok erkek!
  Woo Jin gizliden güldü. Memurda aynı şekilde.
  Joon Hyuk:- Çok komik değil mi?
  :- Afedersiniz. İsmini, okumakta zorlanıyorum. Türkçe olduğu için.
  Joon Hyuk bilgisayara baktı. Türkçesi sayesinde karısının adını okudu.
  Joon Hyuk:- Melek Erbaş. Şu bilgilerin çıktısını ver bana.
  Melek ise her şeyden habersiz evde arkadaşı ile temizlik yapıyordu müzik eşliğinde. Evin perdelerini makinadan çıkarmış yıkanmış perdeleri kendisine dolayıp Hintli elbisesi yapmıştı. Temizlik yaparken biraz kopmanın kimseye zararı olmazdı herhalde. Hele ki bu kişi güldürü kraliçesi Melek ise işi birazcık cıvıtmak kaçınılmazdı.
  Hintli dansı ve kendisine doladığı pedesi ile odaya girdi. Yu Bi gülme krizine girmek üzereydi. Arkadaşının elinden tuttu ve doğaçlama dans etmeye başladılar. O an için eğleniyorlardı ve değil temizlik, dünya umurunda değildi.
  Nihayet müzik bitmişti. Melek bir yana, Yu Bi başka bir yana yığıldılar. Eee Hintli dansı yapmak çok kolay bir şey değildi.
   Yu Bi:- Nereden gelir aklına böyle şeyler bilmem ki.
   Melek:- Benim gibi hiperaktif bir arkadaşın varsa bu aksiyonlara hazır olacaksın şekerim.
   Joon Hyuk ve Woo Jin arabada Melek'in evine doğru geliyorlardı.
  Woo Jin:- Joon Hyuk, kızın evine gidip ne yapacaksın ki?
  Joon Hyuk:- Benden boşanmasını isteyeceğim.
  Woo Jin:- Bunun mümkün olmadığını biliyorsun.
  Joon Hyuk birden frene bastı ve arabayı durdurdu.
  Joon Hyuk:- Bilmiyorum. Ne yapacağımı. Bilmiyorum! Dedi ve direksiyonu yumruklamaya başladı.
  Woo Jin:- Ya kız büyük annenin servetine çökerse? Kızı tanımıyoruz ki.
  Joon Hyuk:- Haklısın yapabilir. Ne de olsa beleşe gelmiş bir servet.
  Woo Jin:- Diğer yandan grurlu bir kız olup, servete dokunmayabilir de.
  Joon Hyuk:- Woo Jin, bir karar ver artık. Ona göre panik yapacağım.
  Woo Jin:- Bence bu kızı yakın takibe alalım. Nasıl biri öğrenelim. Hem, bu kız bana bir yerden tanıdık geliyor ama çıkaramadım.
  Joon Hyuk:- Tanıdık mı?
  Woo Jin:- Tamam şimdi hatırladım. Bu Türk kız, Türkçe öğretmenliği yapıyor. Bir arakadaşımın çocuğuna özel ders veriyor. O işte o.
  Joon Hyuk:- Eğer bu kız dediğin gibi Türkçe öğretmenliği yapıyorsa, işimiz daha kolay demektir.
  Woo Jin:- Aklında bir şeyler var galiba.
  Joon Hyuk:- Var.
  Joon Hyuk, arkadaşı ile eve geldi. Büyük anneye açıklaması gereken bir durum vardı ve nasıl anlatacaktı bilmiyordu. Hep birlikte büyük salona geçtiler. Evin çalışanları da başlarını kapıdan uzatmışlar onları dinliyorlardı.
  Bayan Nam Ji:- Ayy acaba ne oldu?
  Hizmetli Yeon Ha:- Bay Lee Joon Hyuk'un hâline bakılırsa, durum pek iç açıcı değil gibi.
  Bay Seo Ki Yan geldi arkalarından:- Ne yapıyorsunuz siz burada? Bu yaptığınız çok ayıp.
  Bay Hwang:- Dur Seo Yan, durumlar kötü gibi.
  Bay Seo Ki Yan:- Gerçekten mi? Dedi hizmetli kızları çekiştirip kendisi geçti yerlerine.
  Hizmetli Min Sun:- Ya çekil!
  Bay Seo Yan:- Susun duyamıyorum.
  Joon Hyuk:- Büyük anne. Sana açıklamam gereken bir durum var.
  Büyük anne:- Oğlum bir şey mi oldu? Gergin gibisin.
  Joon Hyuk:- Gerginlik ne kelime. İşler ostediğimiz gibi yolunda gitmedi.
  Büyük anne:- Yoksa Sun Mi Yan ile evlemnemediniz mi?
  Joon Hyuk:- Bir evlilik oldu da...
  Büyük anne:- Yoksa Sang Kim bütün servetime el mi koydu?
  Joon Hyuk:- Biri el koydu ama o Sang Kim değil.
  Büyük anne:- Ağzında geveleyip durmasana oğlum. Söyle.
  Joon Hyuk:- Ben evlendim.
  Büyük anne:- E bu çok güzel.
  Joon Hyuk:- Ama Sun Mi Yan ile değil. Mal varlığın da üzerine geçti, ama o kişi de Sun Mi Yan değil.
  Büyük anne:- Peki kim o?
  Joon Hyuk:- Yanlışlıkla başka biri ile evlendim. Servetinde onun üzerine geçti.
  Büyük anne:- Ne? Gitti onca holding, şirket. Evler arabalar. Ayy bana bir şeyler oluyor. Dedi ve kadıncağız kendini koltuğa bıraktı.
  Joon Hyuk hemen büyük annesinin yanına koştu.
  Joon Hyuk:- Dur büyük anne. Endişelenme hemen. Kızın kim olduğunu öğrendik. Kısa zamanda da servetini yeniden alacağız. Merak etme sen. Hem, hem evlilik cüzdanı buraya geldiğine göre kızın da haberi yok bu durumdan.
  Büyük anne:- Ya vermeyi kabul etmezse?
  Joon Hyuk:- Ben almasını bilirim. Güven bana tamam mı?
  Büyük anne:-  Güvenmekten başka şansım mı var ki?
  Hizmetliler mutfakta büyük anneyi de yanlarına almış yuvarlak masa toplantısı yapıyorlardı.
  Hizmetli Yeon Ha:- Hanımefendi şimdi ne olacak? Bütün servetiniz o tanımadığınız kızın mı oldu şimdi?
  Büyük anne:- Gitti onca emek. Kız da ne sevinmiştir şimdi. Durup dururken zengin oldu ne de olsa.
  Bayan Nam Ji:- Ümitsiz olmayın. Bey Lee Joon Hyuk'un dediği şey mantıklı. Belki kızın bu durumdan haberi yoktur.
  Büyük anne:- Ya bunu bilerek yaptıysa Belki de bu o Sang Kim'in işidir. Olamaaaz!
  Bay Hwang:- Sakin olun hanımefendi. Bay Joon Hyuk bu işi halledecektir.
  Hizmetli Min Sun:- Siz şu suyu bi içip rahatlayın. Dedi ve bir bardak su içirdi büyük anneye.
  O anda içeri Seo Ki Yan girdi.
  Seo Ki Yan:- Bu kadar kaytarma yeter. Herkes işinin başına hemen.
  Hizmetli Min Sun:- Geldi bizim kuralcı.
  Bay Hwang:- Bay Seo Ki Yan haklı. Bay Lee Joon Hyuk'u kızdırmayalım.
  Herkes işinin başına koşmuştu. Joon Hyuk ve Woo Jin ise planlar peşindeydi.
  Woo Jin:- Planını anlatmadın hâla.
  Joon Hyuk:- Abimin çocuklarını biliyorsun değil mi? Dong, Geun ve Yoona.
  Woo Jin:- Evet?
  Joon Hyuk:- Onlar sayesinde bu kızı tanıma fırsatı bulacağız.
  Woo Jin, Joon Hyuk'u dinliyordu kulaklarını açmış.
  Joon Hyuk:- Bu kız Türkçe öğretmenliği yapıyor madem, biz de çocuklar için bir Türkçe öğretmeni tutarız.
  Woo Jin:- Plan iyi. İyi de onu Sang Kim'den nasıl koruyacaksın? Durumu öğrendiği an, kızın peşine düşecektir.
  Joon Hyuk:- Kıza bir şey yapamaz şu an. En azından hukuki olarak malları alamaz.
  Woo Jin:- Aslında onun için de aklıma bir şeyler geliyor. Kızı bu eve dadı olarak alabiliriz.
  Joon Hyuk:- Giden on beşinci dadıdan sonra mı? Bizim çocuklar tam bir dadı savar. Ama öğretmen olarak başlatıp, çocuklar ona ısınabilirlerse dadı olarak devam edebiliriz.
  Woo Jin:- Harika fikir. Böylece kız gözünün önünde olacak.
  Joon Hyuk:- O değil de eğer o kız bu durumu bilmiyorsa, kendisine benimle evli olduğunu nasıl açıklayacağım onu bilmiyorum. Benim gibi korkunç bir yüze sahip bir adamla yanlışlıkla evlendi. Hayatının en büyük şanssızlığını yaşıyordur kesin.
  Woo Jin:- Abartıyorsun bence.
  Joon Hyuk:- Maskemin ardındaki beni hiç görmedin sanki.
  Melek Türkçe dersinden eve dönmüştü. Yu Bi ile yemek yiyorlardı.
  Yu Bi:- Nasıl geçti bakalım bu gün ki ders?
  Melek:- İyi. Dersler bitmek üzere Yu Bi. Olanca paramızı ev için harcadık. Acilen bir ders daha bulmam gerek.
  Yu Bi:- Yazma işleri nasıl gidiyor?
  Melek:- Gitmiyor. Beynim durdu sanki. İlham perim ölmüş galiba. Kafamın içi bomboş.
  Yu Bi:- İlham beklemediğin anda beklediğin şekilde gelir unutma bunu.
  Melek:- Çabuk gelse iyi olacak. Bir daha ki ay kira için ev sahibi geldiğinde para yerine  adama " İlham daha gelmedi de o nedenle bu ay paranızı veremeyeceğim" dersem emin ol kapıda buluruz kendimizi. Hem de bu kışta. Yine de ümitsiz olmamak gerek. Allah büyük. Vardır hakkımızda hayırlısı.
  Yu Bi:- Ne garip bir kızsın. Önce her şeyin en kötüsünü düşünüp insanı bunalıma sokuyorsun, sonra bir ümit verip o bunalımdan geri çıkarıyorsun. Polyannacılık bile çöktü şu an.
  Bir anda kapı çaldı. Melek ve Yu Bi birbirine baktılar.
  Melek güldü:- İlham perim geldi galiba. Acıdı halime herhalde.
  Yu Bi gülüyordu.
  Melek kalktı ve kapıyı açtı. Karşında Joon Hyuk duruyordu.
  Melek:- Buyrun!
  Joon Hyuk:- Bayan Melek?
  Melek:- Benim.
  Joon Hyuk:- Türkçe dersi için gelmiştim. Yeğenlerim için. Konuşabilir miyiz?
  Melek durdu bir an. Sonra, Joon Hyuk'u içeri davet etti eli ile.
  Joon Hyuk içeri giriyordu ki Melek durdu onu.
  Melek:- Yalnız, ayakkabılarınızı çıkarırsanız.
  Joon Hyuk ayakkabılarını çıkarıp, Melek'in kendisine verdiği terlikleri giyindi. Etrafına bakınarak girdi içeri ve koltuğa oturdu. Melek'te karşısına.
  Joon Hyuk:- Bakalım sen nasıl birisin Melek? Adın gibi Melek mi? Yoksa şeytan mı? Diye düşündü.
  Yu Bi, yanlarına geldi:- Bir şey içer miydiniz?
  Joon Hyuk:- Teşekkürler. Almayayım.  Öncelikle, ismim Lee Joon Hyuk. Güney Kore ordusuna bağlı, deniz subayıyım. Yani askerim. Dedi üst seviyeden konuşarak.
  Melek:- Biz sanki balerin dedik. Biliyoruz herhalde asker olduğunu. Diye fısıldadı. Yu Bi onu dürttü susması için.
   Joon Hyuk:- Disipline önem veririm. Ceza sisteminin gereğini uygularım. Kim olursa olsun. Yeğenlerime gelince. Dokuz, on ve on bir yaşlarında üç yeğenim var. Onların Türkçe dersi almalarını istiyorum. Ders verdiğiniz kişilerin sizden övgü ile bahsettiğini duydum. Bu nedenle size geldim. Kendim, görmek istedim sizi.
  Melek:- Disiplin şart tabi. İşimi de önemseyerek yaparım.
  Joon Hyuk:- Güzel. Ücret, sizin istediğinizin iki katı olacak.
  Melek:- Buna gerek yok Bay Lee. Yaptığım işin karşılığında asla hak etmediğimden fazlasını istemem.
  Joon Hyuk:- Peki o zaman. Bu Pazartesi derslere başlamış olun lütfen. Bu evin adresi. Telefon numaramda orada yazıyor. Dedi ve bir kağıt uzattı.
  Melek:- Peki.
  Joon Hyuk, evden çıkmıştı. Arabada kendisini bekleyen Woo Jin'in yanına geldi ve bindi.
  Woo Jin:- Eee nasıl biri?
  Joon Hyuk:- Bilmiyorum. Alacağı paranın iki katını teklif ettiğimde hak ettiğinden fazlasını istemediğini söyledi. Ama bir cümle ile onu tanıyamam değil mi? Sefere çıkmadan bir kaç gün takip edeceğim. Paranın değiştirmediği insan yoktur.
  Melek'de Yu Bi ile bu konu hakkında konuşuyordu.
  Melek:- Ne biçim adamdı o öyle? Askerim de disiplin severim de. Takmış siyah maskeyi yüzüne. Korkunç şey.Geldi, edebiyat parçaladı ve gitti. Kendini beğenmiş. Yok olmaz. Yapamam ben böyleleri ile. Yarın arayıp gelemeyeceğimi söyleyeceğim.
  Yu Bi:- İçine sinmediyse gitme tabii.
  Melek:- Gider ev temizlerim ama bu zengin zübbenin işini yapmam. Hıh. Askermiş.
  Yu Bi:- Eee herkes Bay Park gibi değil tabii.
  Melek:- Yu Bi! Dedi uyarırcasına.
  Melek, özel ders iç Bay Park'ın evine geldi. Bu gün son dersti.
  Melek :- Artık mükemmel Türkçe konuşuyorsun. Seni tebrik ediyorum. Başarılı ve çalışkan bir öğrenciydin.
  :- Teşekkür ederim. Siz de harika bir öğretmendiniz.
  Melek küçük kıza sarıldı:- Ama çalışmaya devam. Bundan sonra bol bol kitap okuyup, Türkçe'yi unutmamaya çalışacaksın. Tamam mı prenses?
  :- Tamam öğretmenim.
  Bay Park:- Teşekkürler Bayan Melek. Sizi tanımak güzeldi.
  :- Aynı şekilde Bay Park.
  Bay Park:- Şeyy. Sizi daha sonra tekrar görmek isteriz. Yani Jan Di ile.
  Melek Bay Park'ın kendisine olan ilgisini, kendisi ile arasına mesafe koymak istemeyişini hâla görmüyordu.
  Melek:- Ne zaman isterseniz. Ben de Jan Di'yi görmek isterim.
  :- Seni çok seviyorum.
  Melek:- Ben de seni prenses. Kendine iyi bak.
  :- Siz de öğretmenim.
  Melek el sallamalar eşliğinde evden çıktı. Sıra Joon Hyuk'u arayıp ders vermek istemediğini söylemekteydi.
   Joon Hyuk ise evde yeğenlerini bir araya toplamış konuşuyordu.
  Joon Hyuk:- Sizlere bir haberim var.
  Dong:- Haber mi?
  Joon Hyuk:- Evet. Size özel ders vermesi için bir Türkçe öğretmeni tuttum.
  Yoona :- Türkçe öğretmeni ne alâka?
  Joon Hyuk:- Bir alâka olmasına gerek yok. O beyinlerinizi yaramazlık yapmak yerine bir şeyler öğrenmek için çalıştırïn diye tuttum bu öğretmeni. Ayrıca ben sefere çıktıktan sonra da size dadılık yapacak.
  Geun:- Dadı istemiyoruz biz.
  Joon Hyuk:- Size sormadım.
  Geun:- Bize hiç soruyorsun zaten.
  Joon Hyuk:- Siz, size verilen sorumlulukları yerine getirin yeterli. Dedi kızarak.
  O anda telefonu çaldı Joon Hyuk'un. Melek arıyordu.
  Joon Hyuk:- Alo!
  Melek:- Merhaba Bay Lee. Ben Türkçe öğretmeni Melek. Ben, ben ders teklifinizi kabul edemeyeceğimi söylemek için aradım.
  Joon Hyuk:- Ne?
  Melek:- Üzgünüm. Bence benden daha iyi Türkçe öğretmenleri bulabilirsiniz. İyi günler. Dedi ve kapattı.
  Joon Hyuk iyice sinirlenmişti. Telefonu aldı ve duvara fırlattı. Paramparça olmuştu.
  Çocuklar kıkırdaşıyorlardı kendi aralarında.
  Joon Hyuk:- Ben, gösteririm sana şimdi. Kendi ayaklarınla geleceksin. Seo Ki Yan.
  Seo Ki Yan:- Buyrun Bay Lee.
  Joon Hyuk:- Araştırmanızı istediğim kız araştırıldı mı?
  Seo Ki Yan:- Hayatı ile ilgili tüm belgiler toplandı efendim.
  Joon Hyuk:- Odama getir onları.
  Seo Ki Yan:- Peki efendim.
  Pazartesi günü idi. Bu gün iş yoktu Melek için. Ama rahat bir uyku da yoktu. Yu Bi koşarak girdi odasına.
  Yu Bi:- Melek, Melek uyan.
  Melek sıçrayarak uyandı:- Yu Bi ne oldu? Ne bu telaş?
  Yu Bi:- Melek, işten çıkarılmışım.
  Melek:- Ne? Bunu nasıl yaparlar?
  Yu Bi:- Şirket küçülmeye gidiyormuş. İşe gelnene gerek yok diye aradılar. Ya, ne yapacağız şimdi?
  Melek:- Dur üzülme hemen. Bir yoluna bakarız.
  O anda kapı çaldı.
  Melek :- Sakin ol. Vardır bir yanlışlık. Diyerek, kalkıp kapıyı açtı. Gelen ev sahibi idi.
  Melek:- Buyrun.
  :- Hemen evi boşaltmanız gerekiyor.
  Melek:- Ne? Neden?
  :- Evi başkasına sattım.
  Melek:- Ne demek sattım? Biz ne olacağız?
  :- Başka bir yere taşınırsınız.
  Melek:- Kış günü kolay mı ev bulmak? Hem kira sözleşmesi....
  :- O sözleşmede evi istediğim zaman başkasına satabileceğim yazıyor.
  Melek:- Yeni ev sahibi kim bari?
  :- Bir müteahhit. Evi yıkıp yeni bir bina mı ne yapacakmış. Hemen çıksanız iyi edersiniz.
  Melek kapıyı kapattı ve önüne oturdu. Başını ellerinin arasına aldı.
  Yu Bi yanına geldi:- Melek ne oldu?
  Melek:- Evden de kovulduk.
  Durum kötüye gidiyordu. Melek ve Yu Bi kahvaltıdan sonra, ev aramaya koyuldular ama bu kış gününde boş ev bulmak çok kolay değildi. Hiç bir akıllı insan bu soğukta evinden çıkmazdı kolay kolay.
  Melek:- Ev yok, iş yok, para desen o da yok.
  Yu Bi:- Müteahhit duramamış mı yaza kadar?
  Melek:- Hemen çıkın diyorlar işte. Keşke o adamın teklifini kabul etseydim.
  Birden Yu Bi'nin telefonu çaldı.
  Yu Bi:- Annem arıyor. Dedi ve telefonu açtı. Yüz ifadesinden konunun pekte olumlu bir konuşma olmadığı belli oluyordu. Kapatıp Melek'in yanına geldi.
  Melek:- Bu sefer nasıl bir kötü haber var?
  Yu Bi:- İşten çıkarıldığımı öğrenmişler. Evden kovulduğumuzu da ağzımdan kaçırdım. İş bulana kadar beni yanlarına çağırıyorlar.
  Melek:- Anladım. Haydi eve gidip toparlanalım bari. Sen eve bende bir otele gidip yerleşirim.
  Yu Bi:- Hemen pes mi edeceğiz?
  Melek:- Yu Bi, bu kış gününde yapacak bir şeyimiz yok. Paramız yok. Yeni ev tutmak para harcamak demek. Bununla beraber para kazanacağımız bir işimizde yok. En azından yeni bir iş bulana kadar, böyle idare edebiliriz. Sonra yeniden bir araya geliriz.
  Yu Bi:- Haklısın.
  Bir gün, akşama kadar iş aramayla geçmişti. Ertesi gün olmuş, eşyaların hepsini kapının önüne çıkarmışlardı. Bir alıcı denk gelmiş, eşyaları satmayı başarmışlardı.
  Yu Bi elinde ki parayı Melek'e uzattı.
  Melek:- Ne bu?
  Yu Bi:- Al bunu. Ben, ailemin yanına gidince buna en çok senin ihtiyacın olacak.
  Melek:- Hayır alamam.
  Yu Bi:- Melek al. Dedi ve eline tutuşturdu zorla.
  Melek utana sıkıla aldı parayı.
  Yu Bi:- İş bulamazsan ne yapacaksın?
  Melek:- Türkiye'ye dönerim herhalde. Zaten ailemi de çok özledim. Gel deyip duruyordu. Dedi gözlerini silerek.
  Yu Bi' de gözlerini sildi:- Benimle Busan'a gel diyorum gelmiyorsun. Neden bu inat?
  Melek:- Son bir kez burada şansımı denemek istiyorum. Eğer Kore'de yiyecek ekmeğimiz yoksa, Türkiye'ye dönme vakti gelmiştir demektir.
  Yu Bi:- Yine de kapım sana her zaman açık bunu aklından çıkarma tamam mı canım?
  Melek gülümsedi:- Tamam.
  Yu Bi:- Seni her zaman ki gibi güler yüzlü görerek gitmek istiyorum. Sen Melek'sin. Mutlu olmaya devam. Dedi yumruğunu havaya kaldırarak. Melek'de aynı şekilde gülümsedi.
  Yu Bi:- Kendine iyi bak.
  Melek:- Sen de.
  Joon Hyuk ve Woo Jin arabada uzaktan onları izliyorlardı.
  Woo Jin:- Bunu neden yaptın?
  Joon Hyuk:- Kendi isteği ile gelmeyeceği için. Benim evimde çalışmaya mecbur kalması gerekiyordu.
  Woo Jin:- Yine de bu adil olmadı. Arkadaşının elinden de aldın işini. Bence insanların hayatları ile böyle kolay oynamamalısın.
  Joon Hyuk:- Bunu yapmam gerekliydi. İlk başta onu öğretmenlik yaparak gözümün önünde tutmak iyi fikir gibi geliyordu ama şimdi evi yok ve dadılık yapmayı kabul etmesi için gerekli şartları sağladığımı düşünüyorum.
  Woo Jin:- Ya Türkiye'ye dönerse?
  Joon Hyuk:- Bakıp, göreceğiz.
   Akşam olmuştu. Melek boş evde oturuyordu. Derin bir nefes aldı ve telefonunu çıkardı. Sonra da Joon Hyuk'un kendisine verdiği kağıda baktı.
  Melek:- Arasam mı acaba? Tükürdüğünü yalayacaksın Melek. Yapacak bir şey yok. Dedi ve telefon numarasını aradı. Joon Hyuk'un telefonu çaldı arkadaşı Woo Jin ile otururlarken. Telefonu aldı ve baktı.
  Woo Jin:- Yoksa o mu?
  Joon Hyuk:- Ta kendisi. Ne dedim ben sana?
  Woo Jin:- Aç hadi.
  Joon Hyuk:- Alo!
  Melek:- Bay Lee. Ben sizi şey için rahatsız ettim.
  Joon Hyuk:- Sizi dinliyorum.
  Melek:- İş teklifiniz hâla geçerli mi? Türkçe öğretmenliği olan hani.
  Joon Hyuk:- Hayır.
  Woo Jin şaşırmıştı:- Joon Hyuk ne diyorsun?
  Melek:- Öyle mi? Afedersiniz rahatsız ettim.
  Joon Hyuk:- Türkçe öğretmeni teklifim geçerli değil ama şu an Türkçe öğreten bir dadıya ihtiyacım var.
  Melek:- Dadı mı?
  Joon Hyuk:- Buna da hayır demezsiniz umarım.
  Melek gülümsedi:- Hayır, yani evet. Yani hayır demem.
  Joon Hyuk:- O zaman yarın gelip işe başlayabilirsiniz.
  Melek:- Yarın sabah orada olacağım.
  Joon Hyuk, telefonu kapattı:- Bu iş tamam.
  Woo Jin:- Kabul etti mi?
  Joon Hyuk:- Başka şansı yok.
  Bu arada şu hep ismi geçen miras avcısı Sang Kim'in de bu durumdan haberi olmuştu çok geçmeden.
  Sang Kim:- Mirası kaçırmak için neler planlamışlar neler. Benden bu şekilde kurtulabileceklerini zannediyorlar. Hakkım olanı elbet alacağım. Büyük annemin biricik torunları ile yaptığı iş birliği işe yaramayacak.
  :- Bay Kim, bu iş sandığınız gibi kolay değil. Yapılmış bir evlilik sözleşmesi varmış ortada. Bayan Sun Mi Yan ile Bay Lee Joon Hyuk'un evliliği sizi zor durumda bırakacaktır.
  Sang Kim:- Kim kiminle evlenirse evlensin, büyük annenin mal varlığı benim olacak. Siz iyice araştırın bakalım. Evlilik gerçekleşmiş mi? Şartlar neymiş filan. Joon Hyuk, denizlerin kralı sen olabilirsin ama bastığın kara parçasının kralı benim.
 
 
 
 
 
 
 
 

ŞEKER AĞACI (Kore)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin