8. Bölüm-Gerçekler

69 9 15
                                    

  Görsel; Melek Erbaş

  İnsanları anlamaya çalışırken ya da onlara kendini anlatmaya çalışırken her şey o kadar zorlaşır ki. Örneğin kendi doğrularını, ya da doğru olduğuna inandığın şeye,bir başkası yanlış diye düşünüyor ise gerçekten de zorlaşır. Melek Joon Hyuk ile bu zıtlığa girmek üzereydi. Kendini anlatamayacaktı siyaha beyaz diyen adama.
  Çocukların okuldaki problemleri aşılmış gibiydi. Onları öpe koklaya sınıflarına gönderip eve gelmişti. Kapıyı açtı usulca.
  Melek:- Okul sorunuda atlatıldığına göre, çocuklarla aramız biraz olsun düzelir. Diye düşünerek merdivenlerden çıkıyordu ki arkasından bir kükreme duyuldu.
  Joon Hyuk:- Bayan Melek!
  Melek durdu ve arkasına döndü:- Buyrun Bay Lee! Acaba yine neden avazınız çıktığı kadar bağırıyorsunuz?
  Joon Hyuk:- Siz neden doğru durmuyorsunuz?
  Melek, indi merdivenleri ve son basamağa gelip durdu karşısında Joon Hyuk'un. Diğerleri oraya toplaştılar hemen.
  Hizmetli Min Sun:- Yine kavga mı var?
  Seo Ki Yan:- Kavga okulda olmuş. Bayan Melek, bir veliyi pataklamış.
  Bayan Nam Ji ağzını kapattı:- Hih! Neden peki?
  Seo Ki Yan:- Çocuğu Dong ile alay etmiş. Adam da bir şeyler deyince Bayan Melek ona kafa atmış.
  Büyük anne:- Oh iyi yapmış. İyi de senin nereden haberin var?
  Seo Ki Yan:- Adam evi aradı. Bay Lee'ye söylemek zorunda kaldım.
  Bayan Nam Ji:- Keşke söylemeseydin. Kızcağız yine ceza alacak.
  Büyük anne:- Bu kavganın sonu hiç iyi görünmüyor.
  O anda Sun Mi Yan'da giriş yaptı eve. "Ne olyor?" diye sorarcasına başını sağa sola salladı.
  Büyük anne, Melek ve Joon Hyuk'u işaret etti.
  Melek:- Yine ne yapmışım?
  Joon Hyuk:- Okulda veli dövmekte ne demek oluyor? Siz mafya mısınız?
  Melek:- O adam varya...
  Joon Hyuk:- O adam beni ilgilendirmiyor. Beni sizin davranışınız ilgilendiriyor. Size o konuyu halledin dedim, sizin yaptığınızın ise Yoona ve Geun'dan hiç bir farkı yok. Kafanızı kullanamaz mısınız siz?
  Melek:- Aslında kafamı kullandım.
  Joon Hyuk:- Biliyorum. Adama kafa atarak kullanmışsınız kafanızı. Bayan Melek.
  Melek:- Beni bir dinleseniz...
  Joon Hyuk:- Sizi dinlemiyorum. Sizi dinlemek istemiyorum.
  Melek durdu o an:- Sizin sorununuz ne biliyor musunuz? Siz kimseyi dinlemiyorsunuz. Beni dinlemiyorsunuz. Çalışanlarınızı dinlemiyorsunuz. En önemlisi de yeğenlerinizi konuşturmuyorsunuz. Eğer bir kere, sadece karşılarına oturup, onların söyleyeceklerini, pkulda duyduklarını, yaşadıklarını dile getirmelerine izin verseydiniz, şimdi ne bu çocuklar bu halde, ne de ben burada olurdum.
  Joon Hyuk:- Bunu bana siz mi söylüyorsunuz? Siz, sürekli ortalığı karıştıran, çocuktan beter, kendini bir şey bildiğini zanneden, şımarık birisiniz.
  Melek:- Siz de kendini beğenmiş, ukâla ve kural bağımlısı asosyal bir askersiniz.
  Joon Hyuk:- Sen, sen de sakarsın.
  Melek:- Ben sakar değil bir kere. Siz birden bire böğürdüğünüz için elim ayağıma dolanıyor. Bizi geminizde ki askerlerle karıştırıyorsunuz galiba.
  Joon Hyuk:- Sen de kendini benimle karıştırıyorsun galiba. Patron ben miyim sen misin?
  Melek:- Yok canım ne patronu. Siz benim komutanımsınız.
  Joon Hyuk:- Madem öyle sen de asker gibi davranacaksın bundan sonra. Yarın gidip o adamdan özür dileyeceksin. Ayrıca cezalasın.
  Melek:- Ne? Sen, aman siz ne dediğinizin farkında mısınız? Ben haklı olduğum halde o gerizekalıdan özür dileyeceğim. Başka emriniz?
  Joon Hyuk:- Şimdilik yok.
  Melek:- Ben, o adamdan, özür filan dilemem. Anladın mı?
  Joon Hyuk:- Anladınız mı diyeceksin.
  Melek:- Hayır. Siz yerine sen diyeceğim. Anladınız mı yerine anladın mı diyeceğim çünkü artık sen benim patronum değilsin.
  Joon Hyuk:- O ne demek öyle?
  Melek:- Kusura bakmayın komutanım. Ben istifa ediyorum!
  Joon Hyuk:- Ne?
  Diğerleri şaşkınlıkla onları izliyorlardı.
  Sun Mi Yan:- İstifa ediyorum mu dedi?
  Büyük anne:- Doğru duyduk değil mi?
  Bayan Nam Ji:- Olamaz! Çocuklar ne olacak şimdi?
  Melek hızla merdivenlerden çıkıp odasına gitti. Joon Hyuk kızmıştı.
  Joon Hyuk:- Bu kararı kendi kendine alamazsın.
  Melek:- Aldım bile. Diye seslendi yukarıdan.
  Joon Hyuk, çalışma odasına girdi ve kapıyı çarptı. Aynı şekilde Melek'de.
  Melek odasına girdi ve eşyalarını toplamaya başladı.
  Melek:- Ev ev değil, işkence merkezi. Anlayışsız odun. Kalas! Gidip adamdan özür dileyecekmişim. Bak bak bak. Gaddar! İnsan bir dinler. Bi durur bu kız bu adama niye kafa attı der. Yook beyefendi illaki kendisini haklı bulacak.
  Joon Hyuk ise odasında söyleniyordu:- Gidersen git. Sanki çok ta umrumda. Bu evde patron ben miyim sen misin? Asi asi tavırlar, her şeyi en iyi ben bilirim havaları. Biraz az şımarsan o cezaları almayacaksın. Ama yook. Hanımefendi illaki bir yaramazlık yapıp, evi birbirine katacak. Senin çocuktan bir farkın var mı acaba? Ben bakabilirim çocuklara sana ihtiyacım yok. Eğer o mal varlığı senin üzerine geçmeseydi ben bilirdim sana yapacağımı. Bir de evlendik hanımefendi ile. Daha büyümemiş ki ne evlenmesi? Mal varlığı, evlilik! Dedi birden kendine gelerek.
  Bu arada Melek, bavulunu almış inmişti merdivenlerden.
  Melek:- Ben, hepinizi çok sevdim. Sizler benim yeni arkadaşlarım oldunuz. İnanın ayrılmak o kadar zor ki.
  Bayan Nam Ji:- Melek, gitmesen.
  Bay Hwang:- Hem çocuklar.
  Melek:- En büyük sorun okuldu ve biz onu hallettik. Artık daha iyi olacaklardır merak etmeyin siz.
  Hizmetli Yeon Ha:- Hemen pes mi ediyorsi? Sen güçlü bir kızsın.
  Melek:- Haklı olduğum konuda, haksız birine boyun eğemem. Ne yapayım bu da benim huyum. Dedi gülümseyerek.
  Büyük anne:- Biz seni çok sevmiştik.
  Melek:- Sadece evden ayrılıyorum Bayan Na Ra. Yine görüşürüz.
  Hizmetli Min Sun:- Sen bu eve renk katmıştın.
  Melek:- Kısmet buraya kadarmış.
  Seo Ki Yan:- Biz sizinle anlaşamadık ama...
  Melek:- Olur mu hiç. Ben sizi de çok sevdim. Çocukluğuma katlandınız. Teşekkür ederim. Çocuklara iyi bakın olur mu? Onları sevdiğimi söyleyin.
  Sun Mi Yan, uzaktan onlara bakıyordu. Melek başı ile selamladı onu. Sun Mi Yan'da Melek'i selamladı ve Melek çıktı evden, bahçeye. Diğerleri de peşinden.
  Koşar adım çıktı odadan o an Joon Hyuk.
  Joon Hyuk:- Evlilik, mallar.
  Sun Mi Yan:- Joon Hyuk? Dedi ve ayaklandı.
  Joon Hyuk ise merdivene yöneliyordu ki Sun Mi Yan durdurdu onu.
  Sun Mi Yan:- Joon Hyuk, o kız gidiyor. Bahçeye çıktı.
  Joon Hyuk:- Hayır, gidemez. Dedi ve peşinden koştu.
  Sun Mi Yan:- Joon Hyuk, nereye? Dedi ve o da onun peşinden çıktı bahçeye.
  Melek, el salladı diğerlerine ve ilerledi. O an kapı açıldı ve Joon Hyuk, bahçeye koştu.
  Bay Hwang:- Bay Joon Hyuk?
  Büyük anne:- Nereye gidiyor bu çocuk?
  Herkes şaşkınlık ile baka dursunlar, Joon Hyuk koştu ve Melek'in bileğinden kavradı. Melek ne olduğunu anlamadan döndü birden arkasına.
  Melek:- Bay Lee, ne yapıyorsunuz?
  Joon Hyuk:- Gidemezsin.
  Melek:- Kolumu bırakın lütfen. Gitmek istiyorum.
  Joon Hyuk:- Sana gidemezsin dedim. Burada kalacaksın.
  Melek:- Siz bana karışamazsınız. Babam mısınız, kocam mısınız?
  Joon Hyuk:- Kocanım!
  Melek:- Ne saçmalıyor sunuz Allah aşkına?
  Joon Hyuk:- Kocanım diyorum kocan! Dedi ve evlilik cüzdanını gösterdi.
  Melek eline aldı önce. Sonra içine baktı. Evet. Bir yanda Melek Erbaş, diğer tarafta da Lee Joon Hyuk yazıyordu.
  Melek:- Ama bu? Dedi ve Joon Hyuk'un yüzüne baktı.
  Joon Hyuk:- Biz, evliyiz.
  Melek dayanamadı o an ve şaşkınlıktan bayılıverdi. Neyse ki yere düşmeden yakaladı Joon Hyuk onu. Kucağına aldı ve eve taşıdı.
  Herkes başındaydı koltukta baygın halde yatan Melek'in.
  Sun Mi Yan:- Keşke alıştıra alıştıra söyleseydin.
  Joon Hyuk:- Gidiyorum deyince söyleyiverdim işte.
  Sun Mi Yan:- Gideceğinden korktun mu yani?
  Joon Hyuk, Melek'e baktı. Şu an tam da yanı başında oturuyordu. Sonra da Sun Mi Yan'a.
  Joon Hyuk:- Alakası yok.
  Büyük anne:- Bence şirketlerden, arabalardan, evlerden de bahsedelim. Dedi fısıldayarak.
  Joon Hyuk:- Onu açıklarsak eğer Sang Kim tehlikesinden de bahsetmek zorunda kalırım. Kız hayatının beş senesini ondan korkarak geçirmek zorun kalarak mı yaşasın?
  Büyük anne:- Bilemedim ki.
  Joon Hyuk, Melek'in yanağına dokundu.
  Joon Hyuk:- Bayan Melek, Bayan Melek uyanın haydi. Kendinize gelin.
  Melek gözlerini açtı usulca. Elini başına götürüp doğruldu yattığı yerden ve oturağına geldi.
  Melek:- Ah başım! Ne oldu bana?
  Joon Hyuk:- Şeyy. Bayıldınız.
  Hizmetli Yeon Ha:- Ben bi su getireyim.
  Joon Hyuk:- İyi olur.
  Melek:- Herkes niye başımda? Bir şey mi oldu? En son gitmiyor muydum ben?
  Joon Hyuk, Hizmetli Yeon Ha'nın getirdiği suyu Melek'e içirdi.
  Joon Hyuk:- Daha iyi misin?
  Melek:- Evet de siz bana neden böyle davranıyorsunuz şimdi? Dedi ve o an bahçedeki konuşma geldi aklına. Gözlerini açtı ve ayağa kalktı hemen.
  Hizmetli Min Sun:- Hatırladı galiba.
  Melek:- Siz, ben. Ben ve siz. Sizinle ben.
  Joon Hyuk:- Evet sen ve ben evliyiz.
  Melek:- Çabuk söyleyin bana. Nasıl evli olabiliriz biz ya? Olmaz, olamaz!
  Joon Hyuk:- Yanlışlıkla evlendik. Daha doğrusu evlenmişiz. Ben de sonradan öğrendim.
  Melek:- Bir insan nasıl yanlışlıkla evlenebilir acaba? Ben size hiç bir şey için"evet" dediğimi hatırlamıyorum.
  Joon Hyuk:- Ama imza atmışsın.
  Melek:- Hemen boşanıyoruz, hemen. Bay Joon Hyuk, bu işi hemen düzeltiyorsunuz.
  Joon Hyuk:- Denemedim mi sanıyorsun? Boşanamayız.
  Melek:- Allah Allah. Kim demiş onu acaba?Öyle bir boşarım ki sizi Kore mahkemelerinde örnek teşkil eder.
  Joon Hyuk:- Boşanamayız Bayan Melek, beş sene evli kalmak zorundayız!
  Melek uzun uzun baktı Joon Hyuk'a. Sonra boğazına yapıştı.
  Melek:- Ne demek beş sene evli kalmak. Boşan benden çabuk. Boşa beni. Boşaaa!
  Joon Hyuk, Melek'in ellerinden tuttu ve baktı ona. Sesini de hafif yükseltti.
  Joon Hyuk:- Melek, evlilik sözleşmesi var. Evliliğimiz de her şey usulüne uygun olduğu için, boşanamıyoruz. Anlıyor musun? Beş sene benimle evli kalmak zorundasın!
  Melek ellerini çekti hızla.
  Melek'in dermanı kesilmişti:- Ben, ben aileme ne söylerim şimdi? Ne yapacağım?  Dedi ve güçlükle koltuğa oturdu.
  Sun Mi Yan:- Bayan Melek, bu isteyerek gerçekleşen bir evlilik değil. Kimsenin suçu yok.
  Melek:- Buradan gitmek istiyorum. Hemen.
  Büyük anne:- Burada kalmalısın Melek. İnsanlar, senin Joon Hyuk'un eşi olduğunu öğrendiklerinde seni rahat bırakmazlar.
  Melek'in gözleri doldu:- Aileme ne diyeceğim? Dedi tekrar. Sonra kalkıp odasına gitti. Joon Hyuk, arkasından bakıyordu.
  Ertesi gün olmuştu. Melek dünden beri odasından çıkmamıştı. Akşam yemeği için masaya oturulmuştu.
  Joon Hyuk:- Bayan Melek, odasında mı hala?
  Seo Ki Yan:- Kendisi hiç çıkmadılar Bay Lee.
  Joon Hyuk:- Yemek götürdünüz mü?
  Seo Ki Yan:- İstemediğini söyledi.
  Büyük anne:- Bu kötü oldu.
  Sun Mi Yan:- İstemediği bir evlilik yapması onu çok üzmüş olmalı.
  Yoona:- Melek abla çok mu üzülüyor büyük anne?
  Büyük anne:- Galiba.
  Geun:- Bizim yüzümüzden mi?
  Büyük anne:- Hayır çocuklar. Sizinle alakası yok.
  Dong:- Benimle alay eden adamın yüzünden değil mi? Amca, o adam yüzünden Melek ablaya ceza verdiysen eğer, onun suçu yok.
  Joon Hyuk:- O adam seninle alay mı etti?
  Dong:- Yürüyemediğim için, beni aşağıladı. Melek abla ilk önce onunla güzel konuştu ama o adam, çok kötüydü.
  Joon Hyuk sandalyesini çekti ve ayağa kalktı. Merdivenlere yöneldi ve çıktı.
  Sun Mi Yan:- Nereye gidiyor?
  Büyük anne:- Galiba yaptığı hatayı düzeltmeye.
  Sun Mi Yan:- Sen de Joon Hyuk'un bu kıza karşı farklı davrandığını düşünüyor musun büyük anne?
  Büyük anne:- Sadece yaptığı şeyin yanlış olduğunu düşünüyor bence. Sen yoksa kıskandın mı?
  Sun Mi Yan:- Aaa Hayır. Yok canım.
  Sun Mi Yan, kendisinin de anlamadığı bir şekilde içten içe, hatta ufaktan kıskanmaya başlamıştı Joon Hyuk'u. Belki sebebi Joon Hyuk'un ilk defa kendisinden başka bir kız ile ilgilenmesi, belki de ona karşı içinde yeni fark ettiği o hisleriydi. Belki de her ikisi.
  Melek yatağın üzerinde ayaklarını kendisine doğru toplamış oturuyordu. Gözleri doldu dolu idi. Ağladığı belli oluyordu. O anda kapı çaldı.
  Melek:- Yemek istemiyorum teşekkür ederim. Dedi titreyen sesi ile.
  Joon Hyuk:- Kapıyı açar mısın? Konuşmak istiyorum.
  Melek durdu. Seslenmedi bir süre.
  Joon Hyuk:- Sen de haklısın. Dedi ve tam gidecekti ki kapı açıldı. Joon Hyuk, içeri girdi.
  Yatağın üzerinde oturan Melek'in yanına geçip oturdum.
  Joon Hyuk:- Bana kızgın olduğunu biliyorum. Bir şey yapmadığımı zannediyorsun ama çok araştırdım. Bir yolu yok maalesef. Sen de haklısın. Benim gibi bir adamla evlenmek, hayatında isteyeceğin en son şeydir eminim. Yüzünü bile görmediğin bir adam. Senin gibi güzel bir kız, benim gibi çirkin bir adam ile. Belki sevdiğin bir genç vardı? Beş sene evli kalmana nasıl katlanabilir ki? Haklı olarak. Ama sen merak etme bir yolunu bulur bulmaz...
  Melek:- Sorun siz değilsiniz. Sizin yüzünüzde değil. Sorun benim ailem. Bakïn Bay Lee. Biz Türk gençleri ailemizden izin almadan arkadaşımıza bile gidemeyiz. Değil ki ben sizinle bir evlilik yaptım. Daha doğrusu yapmışım. Ben, bunu aileme nasıl anlatacağım? Onlardan uzakta olmama razı değillerdi ki? Beş sene. Beş sene sürecek yanlışlıkla yapılmış bir evlilikten nasıl bahsederim? Annemi düşünemiyorum. Dedi ağlayarak.
  Joon Hyuk, Melek'e baktı. Ellerini kaldırdı çekinerek önce. Sonra, Melek'in gözünde ki yaşları sildi. Bir an gözlerine baktı. Melek'te maskenin ardında saklanan o yüze. İkisi de toparlandılar hemen.
  Joon Hyuk:- Şeyy. Ben, istersen, ailen ile konuşurum.
  Melek:- Ne fark edecek ki?
  Joon Hyuk:- O zaman, şöyle yaparız. Ben, Türkiye'ye gelip seni ailenden isterim.
  Melek:- Ne? Ben ailemi kandıramam. Olmaz.
  Joon Hyuk:- Seni istemeye geleceğiz. Bu sizin âdetiniz değil mi? Hem sahte bir evlilik olduğunu bilmelerini istemem demiştin.
  Melek:- Bay Lee, eğer bunu yaparsanız ilk önce Müslüman olmanız gerekecek. Bir müslüman başka dinden biri ile evlenemez. Ayrıca aramızda dini nikahta olmak zorunda.
  Joon Hyuk gülümsedi:- Ben bunları zaten biliyorum merak etme sen. Daha önceleri Türkiye'de yaşadım.
  Melek:- Evlenince normal evliler gibi olmayacağız ama. Dedi çekinerek.
  Joon Hyuk:- İçin rahat olsun.
  Melek:- Zaten siz Bayan Sun Mi Yan'dan hoşlanıyorsunuz.
  Joon Hyuk, Melek'e baktı birden. Melek ise ağzından kaçırdığı şey ile başını diğer tarafa döndü.
  Joon Hyuk:- Bu evde dedikodu rüzgarı hiç dinmeyecek anlaşılan. Neyse. Beş sene sen bu evde çocukların Türkçe öğretmeni olarak devam edersin. Eşim olduğunu kimse bilmemeli. Hem bu magazinden, hem de senin ilişki durumun açısından.
  Melek:- Kaldığımız yerden devam diyorsunuz yani.
  Joon Hyuk:- Aynen öyle. Dedi ve çıktı.
  Melek az da olsa toparlanmıştı. Merdivenlerden indi. Birden karşısında ellerinde Türkçe kitapları ile çocukları buldu.
  Melek:- Çocuklar?
  Geun:- Melek abla, artık Türkçe dersine başlayalım mı?
  Yoona:- Geç bile kaldık.
  Melek gülümsedi:- Haydi başlayalım.
  Çocuklar ve Melek, derse başlamışlardı. Pür dikkat onu dinliyordu Yoona, Geun ve Dong.
  Büyük anne, merdivenlerden indi usul usul ve çocuklarla güle oynaya ders işleyen Melek'e baktı. Gülümsedi.
  Büyük anne:- Sen, farklı bir kızsın. Belki de Joon Hyuk için gönderildin bu eve. Yoksa bu evlilik tesadüf olamaz.
  Çocuklar ve Melek, okul için hazırlık yapıyorlardı. Melek Yoona'nın saçlarını örüyordu.
  Yoona:- Melek abla bu gün saçıma beyz çiçekli tokamı takar mısın? Arkadaşım çok yakıştığını söyledi.
  Melek:- Kim bu arkadaş? Yoksa yanında oturan o yakışıklı mı? Dedi gülerek.
  Yoona utanmıştı.
  Melek:- Ayy utanırmış da. Dedi tokayıntakarak. Çok güzel oldun prenses.
  Geun:- Melek abla, öyle dövüşmeyi nereden öğrendin?
  Melek:- Savunma sanatlarına hep bir ilgi duymuşumdur. Çocukluğumdan beri tekvando öğreniyorum. İsterseniz sizin için de bir tekvando hocası tutalım.
  Geun ve Yoona:- Çok güzel olur.
  Dong kendine baktı o an. Bu bakış, Melek'in gözünden kaçmamıştı.
  Melek:- Dong için de ayrı bir planım var.
  Dong, Melek'e baktı:- Benim için mi?
  Melek gülümsedi:- Baharın ilk günlerine girdik değil mi? Bundan sonra Dong ve beni bahçeden başka yerde bulamazsınız. Dedi ve göz kırptı Dong'a.
  Dong gülümseyerek baktı öğretmenin.
  Çocukları okula göndermişti Melek. Joon Hyuk, çalışma odasında Sun Mi Yan ile dosyaları inceliyordu.
  Sun Mi Yan:- Şirkette imzalanacak bir çok dosya var. Melek'in imzalaması gereken.
  Joon Hyuk:- Elbette şirket sahibi olarak onun imzalası gerekiyor değil mi?
  Sun Mi Yan:- Öyle.
  Joon Hyuk:- Bazı dosyaların imza yetkisi genel müdürde. O halleder. Diğerlerini bir şekilde halledeceğiz.
  Sun Mi Yan:- Neden gerçeği ona söylemiyorsun Joon Hyuk? Büyük annenin servetinin üzerine konar diye mi?
  Joon Hyuk:- Melek, öyle bir kız değil Sun Mi Yan. Bana güven veren bir tarafı var sanki. En azından şu an gördüğüm kadarıyla.
  Sun Mi Yan:- O zaman neden?
  Joon Hyuk:- Sang Kim'den ona bahsedemem. Kızın hayatını tehlikeye attığımızı nasıl anlatabilirim ki?
  Sun Mi Yan:- Çok garipsin Joon Hyuk. Şimdi de suçluluk mu duyuyorsun? Bu senin elinde olan bir şey değil.
  Joon Hyuk:- Sen, sanki Melek'e karşı tavırlı gibisin.
  Sun Mi Yan:- Geldiğimden beri onu ve yaptıklarını konuşuyoruz da o yüzden. Ev eskisi gibi sessiz sakin değil. Dedi ve dosyanın birini alıp, hızla çıktı odadan. O anda kapıya vurmak üzere olan Melek ile karşılaştı. Yanından geçti hızla.
  Joon Hyuk:- Ne oluyor bu kıza? Yoksa... Ne saçmalıyorum ben. Kızın erkek arkadaşı var bir kere.
  Melek kapıdan seslendi:- Bay Lee gelebilir miyim?
  Joon Hyuk:- Gelin lütfen.
  Melek:- İzniniz olursa, çocukları bu gün okuldan ben almak istiyorum.
  Joon Hyuk:- Neden? Okulda dövülecek adam mı kaldı? Dedi maskenin altından gülerek.
  Melek:- Kendime biraz kitap alacağım. Dönüşte de çocuklara sürpriz yapmak istiyorum.
  Joon Hyuk:- Tamam gidebilirsiniz. Yalnız ortalığı birbirine katmayın geçen seferki gibi.
  Melek:- Bir de şey vardı.
  Joon Hyuk başını kaldırdı Melek'e doğru.
  Melek:- Dong. Doktorların onun durumu için ne dediklerini soracaktım. Yürüyememesinin sebebini.
  O an da büyük anne girdi içeri:- Kaza da arabanın enkazı altında kaldı. Bacakları hasar görmüştü. Fakat yürüyememesinin sebebi, psikolojik.
  Melek gülümsedi:- Yani yürüyebileceğine inanırsa, yürüyebilir mi?
  Büyük anne:- Doktorlar bunun bir mucize olacağını söylediler.
  Joon Hyuk:- Sen bunu neden soruyorsun?
  Melek:- Mucizeyi gerçekleştirmek için. Dedi ve koşarak çıktı dışarı.
  Melek dışarı çıkmak için hazırlanıyordu. Hizmetli Min Sun ve Yeon Ha'nın yanına geldi.
  Melek:- Ben dışarı çıkıyorum kızlar. İstediğiniz bir şey var mı?
  Hizmetli Yeon Ha:- Teşekkürler. Bu günlük yok.
  O anda Joon Hyuk'un arkadaşı Woo Jin içeri girdi. Min Sun ona baka kalmıştı.
  Woo Jin:- Joon Hyuk evde mi?
  Seo Ki Yan:- Kendisi çalışma odasında.
  Woo Jin:- Teşekkürler. Dedi ve hizmetlilere doğru bakıp gülümsedi. Kolay gelsin! Dedi ve Joon Hyuk'un odasına girdi.
  Hizmetli Min Sun:- Teşekkürler! Dedi hayran hayran, elinde ki toz bezine sarılmış.
  Melek ve Hizmetli Yeon Ha ona bakıyorlardı.
Hizmetli Yeon Ha:- Geldi Min Sun'un ki.
  Melek:- Min Sun'un ki ha! Dedi gülümseyerek.
  Hizmetli Min Sun:- Ne kadar yakışıklı ve kibar.
  Melek:- Ohooo! Min Sun ve gitmiş bile.
  Hizmetli Yeon Ha:- Min Sun kendine gel artık. Adam içeri gireli yarım saat oldu bizim ki hala donuk.
  Melek:- Bu çocuğu her gördüğünde böyle mi oluyor bu kız?
  Hizmetli Yeon Ha:- Görmekle kalsa, adını anmak yetiyor.
  Hizmetli Yeon Ha:- Seni fark etmeyen biri için bu hallere girip girip çıkman yetmedi mi artık?
  Hizmetli Min Sun, kırılmıştı. Mutfağa gitti koşarak.
  Melek:- Üzdün kızı.
  Hizmetli Yeon Ha:- O da anlasın artık bir şey olamayacağını. Ben onun arkadaşıyım. Onun iyiliğini istiyorum. Kendi dengimizde birilerini sevmeliyiz seveceksekte.
Melek:- Bunu ona anlatamazsın ki. Aşık insan hem kör, hem sağırdır.
  Melek kitapçıdan kitapları almış, çıkmıştı. Okula doğru yürüyordu. Birden yolda bir genç gördü. Kıvranıyordu. Bir sıkıntısı olduğu her halinden belli oluyordu. Hemen koştu yanına.
  Melek:- İyi misiniz?
  Genç, Melek'in yüzüne bakmadı hiç.
  :- Lütfen yardım edin.
  Melek:- Şöyle oturun. Dedi ve banka oturması için yardım etti gence.
  Melek:- Neyiniz var?
  :- Ça, çarpıntım var. Su!
  Melek:- Bekleyin size su alıp geleyim. Dedi ve hemen karşıda ki marketten bir şişe su alıp geldi. Kapağını açıp, gence verdi. O da içti sudan.
  Melek:- Ambulansı arayayım sizi hastaneye götürelim. Dedi ve tam telefonunu çıkarıp, ambulansı arıyordu ki genç onu durdurdu.
  :- Teşekkürler, su iyi geldi. Gerek yok. Dedi ve başını kaldırıp Melek'e baktı. Birden durdu. Öylece baktı. Ondan etkilenmişti.
  Melek:- Daha iyi misiniz?
  :- İyiyim. Dedi genç gülümseyerek.
  Melek:- Şey, iyi olduğunuza göre ben gideyim artık.
  :- Teşekkür ederim. Yardımınız için.
  Melek gülümsedi:- Rica ederim. Dedi ve uzaklaştı gencin yanından. O anda gencin yanına başka biri geldi.
  :- Bay Sang Kim, bu Bay Lee Joon Hyuk'un evinde ki Türkçe öğretmeni değil mi? Planınız nedir?
  Sang Kim:- İzle ve gör. Bize Joon Hyuk'un sevgili eşinin kim olduğunu bu kız söyleyecek. Yalnız kız çok güzel ya! Joon Hyuk'dan hem büyük annemin servetini, hem de bu kızı alacağım.
  Melek okula gelmişti. Bahçe de çocukları beklemeye başladı. Çocuklar okuldan çıkmışlar ona doğru geliyorlardı.
  Geun:- Melek abla gelmiş.
  :- O senin ablan mı?
  Geun:- Türkçe öğretmenim.
  :- Geçen gün ki adama kafa atışı bir harikaydı. Ben onu koruman zannettim. Çok şanslısın Geun.
  Geun:- Biliyorum.
  Geun, Dong ve Yoona Melek'in yanına geldiler.
  Melek:- Kuzular da geldi.
  Dong:- Bizi almaya mı geldin?
  Melek:- Evet. Hava bu gün çok güzel. Biraz birlikte vakit geçiririz dedim.
  Melek, birden geçen gün kendisine kafa attığı adamı gördü. Adam da onu. Yanïna geldi ve durdu.
  :- Demek özür dilemeye geldin. Dedi yanında ki çocuğu ile sırıtarak.
  Melek:- Yok ya. Kim demiş onu? Çocuklar benim ağzımdan öyle bir şey çıktı mı? Duydunuz mu?
  :- Özür dileyeceksin.
  Melek:- Haklı olduğum halde mi? Hıh! Elinin içinde ki şey de ne?
  :- Avucum?
  Melek:- Hah işte onu yalarsın anca sen.
  Adam kızmıştı. Melek'in üzerine yürüdü. Elini kaldırdı tokat atmak için. Birden arkasından bir kol uzandı ve adamın bileğini tuttu ve arkaya çevirdi adamı bütün vücudu ile. Sonra suratına bir yumruk yedi. Adam bi sefer daha kötü düşmüştü yere.
  Herkes şaşkındı.
  Çocuklar:- Amca!
  Melek:- Bay Joon Hyuk!
  Joon Hyuk, yerde ki adamı tuttu ensesinden ve Melek'in önüne getirdi.
  Joon Hyuk:- Çabuk özür dile.
  Melek ne diyeceğini bilemiyordu o an. Daha o gün kendisini zorluyordu o adamdan özür dilemesi için. Şimdi ise tam tersi. Üstelik bir de kendisi için o adamı yumruklamıştı. Garip duygular içerisinde idi.
  Joon Hyuk:- Sana özür dile dedim. Dedi adamın boynunu sıkarak.
  :- Özür di dilerim. Özür dilerim tamam.
  Joon Hyuk:- Bir daha kimsenin, benim yeğenlerim ile alay ettiğini, aşağıladığını, elindekini zorla aldığını görür, duyarsam bu okulu başına yıkarım. Dedi ve adamı yere attı resmen.
  Çocuklar, birbirine baktılar. İlk defa amcaları tarafından sahiplenilmişlerdi. Bu onları oldukça mutlu etmişti.
  Joon Hyuk:- Çocuklar haydi arabaya.
  Çocuklar gülümsediler:- Tamam amca!
  Joon Hyuk, Melek'in yanına geldi.
  Melek:- Bay Lee, siz? Burada yani.
  Joon Hyuk:- Okul müdürü ile konuşmaya gelmiştim.
  Melek:- Çocuklar için mi? Yine bir şey mi olmuş?
  Joon Hyuk:- Hayır. Bu sefer senin için.
  Melek duramadı o an ve güldü.
  Joon Hyuk:- Sorun kalmadı hallettik zaten. Dedi ve önden önden gitmeye başladı.
  Melek:- Nesin sen? İyi mi kötü mü? Acı mı tatlı mı? Yoksa siyah mı beyaz mı? Diye düşündü ve ilerledi o da.
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 

 
 

ŞEKER AĞACI (Kore)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin