9.Bölüm- Maskenin Ardında ki Yüz

90 9 25
                                    

  Görsel; Lee Joon Hyuk

  Güneş artık daha parlak, daha sıcaktı. Baharı müjdelercesine yükseliyordu gök yüzünde. Yine de evin içinde ki ve dışında ki karamsarlık devam ediyordu.
  Melek bahçeye çıkmış dolaşıyordu. Yabani otlara uzandı. Bir kaçını avuçladı, koparıp kenara attı ve şeftali ağacının dibine gelip oturdu.
  Melek:- Bahar geldi ha şeker ağacı. Ama bu ev kış kadar soğuk. Şu bahçedeki yabani otları temizlesek, çiçekler eksek mesela gül. Papatya. Kasım patları, laleler, susam çiçeği. Aaa hanımeli de olmalı. Çok güzel kokar onlar. Güzel olmaz mı? Bahçedeki havuzu doldurur başında çay içeriz. Şu evi de güzel bir boyatmak gerek. İçi de ayrı bir iş tabi.
  O an da çocuklar gelip Melek'e seslendiler.
  Geun:- Melek abla! Haydi gel. Ön bahçede maç yapacağız.
  Melek ayaklandı:- Geliyorum!
  Melek ve çocuklar maç yapmak üzere toplandılar.
  Yoona:- Neden futbol oynuyoruz ki?
  Geun:- Çünkü ilk fikir bizden çıktı değil mi Dong?
  Dong:- Evet.
  Yoona:- Ee nasıl ayrılacağız takımlara?
  Melek:- Ben ve Dong oluruz. Siz de ikiniz.
  Geun:- Bana uyar.
  Dong:- Bana da.
  Yoona ve Dong kalelere geçmişlerdi. Melek ve Geun'da sahada.
  Geun:- Bakalım futbolda da dadılıkta olduğu kadar iyi misiniz Bayan Melek?
  Melek:- Laflara bak sen. Bakalım iyimiş miyiz? Hazır mısın Dong?
  Dong:- Hazırım! Diye seslendi.
  Maç başlamış, Melek ve Geun topu birbirinden almaya çalışıyorlardı. Geun topu aldı ve kaleye götürdü ve gol attı.
  Yoona ve Geun:- Gooool!
  Melek, Dong'a baktı gülümseyerek ve ellerini yapacak bir şey yok dercesine omuz hizasına getirdi.
  Dong:- Devam Melek abla!
  Topu sürmeye devam ettiler. Melek bir atak ile topu Geun'dan aldı ve kaleye doğru sert bir şut çekti. Top iyi gidiyordu. Gidiyordu ama kaleye doğru değil. Joon Hyuk'un çalışma odasına doğru.
  Herkesin şaşkın ve korku dolu bakışları arasında top, camı kırıp içeri girdi.
  Çocuklar:- Hiihhh!
   Joon Hyuk, kırılan cam ve içeri giren top ile ayaklandı hemen ve camın önüne geldi elinde futbol topu ile.
  Joon Hyuk:- Bunun sorumlusu kim ha?
  Melek, Joon Hyuk'a baktı ve elini havaya kaldırdı usul usul.
  Melek:- Been!
  Joon Hyuk:- Başka kim olabilir ki? Bayan Melek, içeri çabuk!
  Melek:- Çocuklar, hakkınızı helal edin. Ben gidiyorum.
  Melek içeri girdi. Joon Hyuk onu bekliyordu. Herkes yine koşuşmuşlardı oraya.
  Joon Hyuk:- Kaldırın ayağınızı.
  Melek:- Tek ayak cezası mı yine? Ama ayaklarım çok ağrıyor o zaman.
  Joon Hyuk:- İsterseniz falakaya yatırayım.
  Melek:- Hep klasik şeyler. Biraz yenilikçi olun.
  Joon Hyuk:- Artık size ceza da beğendiremiyoruz bakıyorum da. Çamaşır işleri ile ilgileninde aklınız başınıza gelsin bakalım.
  Melek:- Ne? Tamam tek ayak olsun. Çamaşır nasıl bir ceza ya?
  Joon Hyuk:- Ben yenilikçi bir patronum. Kolay gelsin Bayan Melek! Dedi ve gitti.
  Melek:- Salak kafam. Niye itiraz ediyorsun ki?
  Melek yere oturmuş çamaşır yıkıyordu elinde eldiven ile.
  Seo Ki Yan eline bir sepet çamaşır getirdi ve Melek'in önüne koydu.
  Seo Ki Yan:- Bunlar da yıkanacak.
  Melek:- Bu evde ne çok çamaşır çıkıyor ya? Sayem de çamaşır makinesi kısa bir tatil yaptı.
  Seo Ki Yan:- Bunlar Bay Lee'nin. Dikkatli yıka.
  Melek:- Hepsini benzin döküp yakmazsam adam değilim. Dedi ayağa kalkmış.
  Seo Ki Yan:- Sakın Bayan Melek!
  Melek geri oturdu:- Sebastian şunlara bi el atsana.
  Seo Ki Yan:- Hayatta elimi sürmem. Bay Lee'nin herkese talimatı var. Durup dururken ceza alamam. Cezaları çok fena oluyor.
Melek:- Bana mı anlatıyorsun? Adam beni hayatımdan soğuttu. Canım Türkiye'm. Burnumda daha bir tütüyor.
Seo Ki Yan:- Siz de hiç akıllanmıyorsunuz ki. Neyse ben işime döneyim. Ceza filan almayayım.
  Melek:- Merak etme. Onun şu an da ceza gözdesi benim. Dedi somurtarak.
  O an gizli gizli Hizmetli Yeon Ha ve Hizmetli Min Sun girdiler içeri.
  Hizmetli Min Sun:- Melek, yardım etmemi ister misin?
  Hizmetli Yeon Ha:- Bay Lee görmeden bitiririz.
  Melek:- Yok canım. Şimdi görür sizi, ceza yemeyin benim yüzümden. Dedi bir yandan  deterjan döküyordu çamaşırlara, bir yandan da çitiliyordu.
  Çocuklar yanına geldiler.
  Yoona:- Melek abla?
  Melek:- Kurabiyelerim.
  Geun:- Bizim yüzümüzden ceza aldın yine.
  Melek:- Yok bu kez kendim hak ettim.
  Dong:- Ama çok yoruldun sen. Gidip amcam ile konuşalım.
  Melek:- O faşist patrona yalvarmak yok. Dayanacağım. Kaderimse gülerim, cezam ise çekerim. Öyle miydi o söz ya? Neyse. Üzülmeyin benim için. Köpük partisi var burada. Dıptıs dıptıs dıptıs. Dedi çamaşırları oynatarak.
  Çocuklar gülüyorlardı. Melek ve diğerleri de. O an arkalarından Joon Hyuk geldi.
  Joon Hyuk:- Bakıyorum da çok eğleniyorsunuz?
  Melek:- Yaa sormayın. Bu nasıl ceza Bay Joon Hyuk? Elde çamaşır yıkama mı kaldı Allah aşkına?Hangi devirde yaşıyoruz?
  Joon Hyuk:- Bir dahakine daha modern bir ceza bulurum siz merak etmeyin. Nasılsa daha çook ceza alacağa benziyorsunuz.
  Melek:- Sizde ceza vermeye pek bir heveslisiniz.
  Joon Hyuk:- Senin ceza almak istemen kadar hevesli olamam herhalde. Sürekli ceza aldığına göre hoşuna gitmeye başladı galiba.
  Melek:- Bayılıyorum ceza almaya.
  Joon Hyuk:- Bırakın oyun oynamayı da onları kuruladıktan sonra ütüleyip yerlerine yerleştireceksiniz.
  Melek:- Kurutmak için, nefesimi mi kullanayım, yoksa kurutma makinesini açabilir miyim?
  Joon Hyuk:- Bence o çeneni kullan. Gayet iyi çalışıyor. Dedi ve gitti.
  Melek:- Yine laf sokup gitti. Dedi ve çamaşırı leğenin içindeki suya attı. Üstü,saçı başı hep köpük olmuştu. Diğerleri ona bakmışlar gülüyorlardı.
  Melek ütüyü bitirmişti. Kıyafetleri sepete koydu.
  Seo Ki Yan:- İşiniz bitti mi Bayan Melek?
  Melek:- Bitti şükür ki. Bunlar ne olacak?
  Seo Ki Yan:- O elinizdekiler Bay Lee'nin odasına gidecek. Yerlerine yerleştireceksiniz.
  Melek:- Onu da başka biri yapsa?
  Seo Ki Yan:- Bu benim elimde değil biliyorsunuz.
  Melek:- Bilmez miyim? Adam her ayrıntıyı bile düşünüyor ceza verirken. Dedi kızarak.
  Seo Ki Yan:- Korkuyorum Bayan Melek. Beni de anlayın.
  Melek:- Odasında mı o?
  Seo Ki Yan:- Banyo yapıp çıkacağını söylemişti. Şimdiye çıkmış olmalıydı. Kapıya vur ses gelmezse gir içeri yerine koy çamaşırları.
  Melek:- Peki. Koyalım bakalım.
  Seo Ki Yan:- Aman düzgün koy.
  Melek:- Camdan atmadığıma dua etsin o.
  Seo Ki Yan gülüyordu.
  Melek, Joon Hyuk'un odasına çıktı. Kapıya vurdu.
  Melek:- Bay Lee Joon Hyuk, gelebilir miyim?
  Ses yoktu.
  Melek:- Gitmiş galiba. Dedi ve elinde sepet ile odaya girdi. Sağa sola bakındı. Bu odaya ilk defa giriyordu. Çalışma odasının ve büyük salonun aksine burası daha ferahtı. Beyaz renk hakimdi, içi dışı siyah olan adamın odasında. Sepette ki kıyafetlere baktı. Hangisi nereye aitti hiç bir fikri yoktu.  Eşya düzenlemek niyeti ile de olsa çekmece ve dolapları izinsiz açmak, kurcalamak olmaz mıydı?
  Elinde sepet odanın ortasında dikilip kalmıştı Melek. Düşüncelerde de ortada kalmıştı. Hatta fazlasıyla dalgındı şu an. Arkasından geleni göremeyecek kadar.
  Joon Hyuk:- Bayan Melek, sizin ne işiniz var burada?
Melek korkuyla irkildi ve arkasında ki Joon Hyuk'a döndü. Saçları ıslaktı ve banyodan yeni çıktığı belli oluyordu. Neyse ki üzeri giyinikti ama bu Melek'in telaş yapmasına engel olamadı.
  Melek:- Bay Joon Hyuk! Dedi ve telaşla adım atayım derken ayağı halıya takıldı ve elinde sepet ile sırt üstü yere düştü. Üstelik sepet direk başına geçmişti.
  Joon Hyuk, şaşkınlıkla Melek'e baktı ve birden gülmeye başladı. Öylesine gülüyordu ki Melek'i kaldırmayı bile unuttu o an. Hemen yanına gitti, diz çöktü ve sepeti başından kaldırıp Melek'e baktı.
  Joon Hyuk:- Bayan Melek, inanamıyorum size. Bunu nasıl becerdiniz? Dedi katıla katıla gülerek.
  Melek oturağına geldi:- Arkamdan bu şekilde bağırmayı ne zaman keseceksiniz acaba? Beni korkudan öldürdüğünüz zaman mı? Dedi ve Joon Hyuk'a döndü. O an durdu ve ona baktı.
  Joon Hyuk:- Ne oldu neden bakıyorsun bana öyle?
  Melek, Joon Hyuk'un yüzüne baka kalmıştı.  Çünkü yüzünde maske yoktu ve o yüzde ki iki bıçak izi de apaçık görünüyordu.
  Joon Hyuk durdu o an. Maskesini takmadığını aynada ki yansımasından fark etti. Tam yüzünü çevirmek üzereydi ki Melek, bir anlık dokunma hissi ile Joon Hyuk'un yüzüne dokundu. Sanki o çizgileri kendi yüreğinde hissediyordu o an. Yanağının alt tarafından başlayan kesik izine baktı,sonra gözünün altına kadar takip etti gözleri ile. En son o siyah, zeytin gözlerde takılıp kaldı.
  Joon Hyuk ise kıpırdayamadı. Kaçmak, yüzünü gizlemek istediyse de yapamadı. O da bakıp kaldı Melek'in gözlerine. Bir şey sabitledi o an onları birbirine.
  Joon Hyuk:- Bu kız korkmuyor mu benden? Yüzüme dokunuyor çekinmeden. İlk defa, ilk defa bir el yanağıma dokundu. İlk defa gözlerime bakıyor, yüzümden tiksinip kaçmadan. Ben de ilk defa bir kıza bu kadar yakından bakıyorum. Gözleri ne kadar güzelmiş. Kendisi de. Dokunuşu ne kadar narin. Ne oluyor bana? Heyecanlandım mı şimdi? Kalbim neden böyle çarpıyor ki şimdi?
  Melek:- Neden maske takıyor ki. Yüzü maskesiz ne kadar da tatlı. Çekik gözlerini, ilk defa bu kadar yakından görüyorum. Siyah gözleri iki zeytin tanesi gibi. Ayy. Ne düşünüyorum ben ya? Kendine gel Melek.
  Birden Melek kendine geldi. Eline baktı. Ne geziyordu eli Joon Hyuk'un yüzünde? Hemen geri çekti. Önce elini, sonra kendini. Joon Hyuk ise sol eliyle, yüzünü kapattı hemen.
  Joon Hyuk:- Ne işin var burada? Diye sordu yüzünü diğer tarafa dönmüş.
  Melek:- Ça çamaşırlar...
  Joon Hyuk:- Bırak ve çık.
  Melek, bir şey diyecek gibi oldu ama sustu. Tam kapıyı açmış çıkıyordu ki Joon Hyuk kapı tuttu.
  Joon Hyuk:- Yüzümü gördüğünden kimseye bahsetmeyeceksin.
  Melek:- İyi de yüzünüzü gizleyecek bir şey yok ki. Hem gözleriniz maskesiz daha güzel görünüyor. Dedi ve birden ağzını kapattı.
  Joon Hyuk:- Ne?
  Melek:- Allah beni bildiği gibi yapsın emi. Dedi ve çıktı odadan.
  Joon Hyuk:- Ne dedi şimdi o kız?
  Akşam yemeği vaktiydi. Sun Mi Yan, Joon Hyuk'a bir şeyler anlatıyordu ama Joon Hyuk'un aklı başka yerdeydi.
  Sun Mi Yan:- Şirket bu ay yeni anlaşmalarda rekor kırdı. Harika şeyler yapacağız.
  Büyük anne:- Bu harika. Desene pazar payımız oldukça yükseldi.
  Sun Mi Yan:- Aynen öyle büyük anne.
  Joon Hyuk, Melek ile yaşadıkları o anı hatırladı.
  Sun Mi Yan:- Joon Hyuk, Joon Hyuk burada mısın?
  Joon Hyuk irkildi ve Sun Mi Yan'a baktı. İlk defa o konuşurken pür dikkat onu dinlemiyordu.
  Joon Hyuk:- Ha? Bir şey mi oldu?
  Sun Mi Yan:- Sen iyi misin? Bir şeyler anlatıyorum da. Şirket anlaşmaları ile ilgili.
  Joon Hyuk:- Yok dinliyorum seni. Bir sey takıldı da aklıma.
  Sun Mi Yan:- Bu arada anlaşmalı olduğumuz şirketler ile minik bir parti vermeyi düşünüyorum. Bu evde. İzniniz olursa tabi. Erkek arkadaşımda katılacak. Sizi onunla tanıştırmayı da düşünüyorum. Dedi Joon Hyuk'un nabzını ölçercesine.
  Joon Hyuk bozulmuştu:- Tabi istediğin gibi hareket edebilirsin. Burası seninde evin.
  Sun Mi Yan'ın, Joon Hyuk yoklaması olumlu sonuç vermişti. Evet ona karşı ilgisi aynıydı. Gülümsedi ve ekmeğinden bir lokma aldı. Joon Hyuk yemek yiyemez oldu birden. Büyük anne ise yine anlamıştı torununun halini.
  Joon Hyuk odasına geçmişti. Büyük anne kapıya vurdu.
  Büyük anne Na Ra:- Joon Hyuk, gelebilir miyim?
  Joon Hyuk:- Tabi büyük anne.
  Büyük anne geldi ve Joon Hyuk'un yanına oturdu.
  Büyük anne:- Bu gün ki halin ne idi öyle?
  Joon Hyuk:- Bazen Sun Mi Yan bunu beni kızdırmak için yapıyor diye düşünüyorum.
  Büyük anne:- Erkek arkadaş konusu değil mi?
  Joon Hyuk:- Evet.
  Büyük anne:- Bence Sun Mi Yan'ın seni fark etmesini sağlarsan bazı şeyleri değiştirebilirsin.
  Joon Hyuk:- Ne gibi?
  Büyük anne:- Seni bir erkek olarak görmesini sağla. Bir kızla görmeli seni. Yani kıskanmalı.
  Joon Hyuk:- İyi de o kız yok ki.
  Büyük anne:- Emin misin? Dedi gözleri ile üst katı işaret ederek.
  Joon Hyuk:- Hayatta kabul etmez. Benden nefret ediyor.
  Büyük anne:- Melek iyi bir kız. İnsanlara yardım etmeyi de seviyor. Ondan iyisini mi bulacaksın? Yarın senin yanında olmasını iste yeter. Sevgili rolü yapmanıza bile gerek yok. İnan bana.
  Joon Hyuk:- Emin misin?
  Büyük anne:- Güven bana.
  Joon Hyuk, oturduğu yerden kalktı ve Melek'in odasına geldi.
  Melek yatağının üzerinde ayaklarını uzatmış yatıyordu.
  Melek:- Çok yoruldum çoook. Ayy çamaşır yıkamak ne zormuş. Ellerim. Güzel ellerim benim. Yat Melek dinlen. Nasılsa yarın yeni bir ceza alırım. Güç toplamam gerek. Dedi ve tam gözlerini kapatmıştı ki birden kapı açıldı hızla ve içeri Joon Hyuk daldı. Melek yataktan zıplayarak kalktı.
  Melek:- Ne oluyor ya?
  Joon Hyuk:- Kalk Melek kalk!
  Melek:- Ne oldu? Yine ceza mı aldım?
  Joon Hyuk:- Ceza filan yok.
  Melek:- Birine bir şey mi oldu?
  Joon Hyuk:- Bana yardım edeceksin.
  Melek:- Ne için?
  Joon Hyuk oturdu. Melek ayakta idi. Kollarını birleştirdi.
  Joon Hyuk:- Yarın Sun Mi Yan bir parti verecek. Sen de benim yanımda duracaksın.
  Melek:- Ben ne alaka?
  Joon Hyuk:- Başka kız yok. Yani, Türk konukları da olacakmış. Çevirmenlik yapacaksın.
  Melek:- Sizin şirketin bir çevirmeni yok muydu?
  Joon Hyuk :- Bu kadar sorgulamasan olmaz mı acaba? Gelip iki cle çevireceksin. Kızcağız yardım istedi benden.
  Melek:- Kızcağız onu sizden değil de benden isteseydi daha doğru olurdu ama neyse. Tamam. Yardım ederim.
  Joon Hyuk:- İyi. Yarın hazır ol. Dedi ve kapıya doğru yürüdü.
  Melek:- Bir şey değil. Teşekküre gerek yok.
  Joon Hyuk, Melek'e baktı ve çıktı.
  Melek:- Dinlenmek haram bana galiba. Dedi ve kendini yatağına attı.
  Ertesi gün olmuştu. Melek ve çocuklar, çocukların odasında Türkçe dersi işliyorlardı. Büyük salonda ise akşam ki parti için çalışmalar başlamıştı.
  Melek:- Bu gün ki dersimiz de bitti çocuklar. Böyle giderse kısa zamanda iyi şekilde Türkçe konuşacaksınız.
  Yoona:- Çok heyecanlandım. Belki seninle Türkiye'ye bile geliriz.
  Melek:- Tabi neden olmasın.
  Geun:- Türk kızları ile tanışmayı çok istiyorum. Onlar çok güzel oluyorlarmış.
  Melek:- Şüphen mi var? Dedi kendisini göstererek.
  Geun:- Sen de çok güzelsin ama benim için yaşlısın.
  Melek güldü:- Eşek sıpasına bak sen! Dedi Geun'un saçlarını karıştırarak. Çocuklar benim bir kaç işim var. Siz ödevlerinizi yapın ben de onları halledeyim.
  Dong:- Akşam ki parti için mi?
  Melek:- Maalesef. Türkçe bilen biri lazımmış.
  Yoona:- Sun Mi Yan ablanın partisi. Erkek arkadaşı ile katılacakmış. Akşam bizimkiler onunla tanışacakmış.
  Melek:- Amcanız çok fena olacak desenize. Siz laf mı dinliyorsunuz bakiyim?
  Geun:- Yemek masasında konuşuyorlar, biz de duyuyoruz.
  Dong:- Hem o kız, amcamın duyguları ile oynuyor.
  Melek:- Bay Lee'nin duygularını Kore'de bilmeyen yok desenize. Yazık adama ya! Hadi çocuklar. Ben kaçtım.
  Dong:- Melek abla!
  Melek arkasona döndü:- Buyrun küçük bey.
  Dong:- Bence Joon Hyuk amcam senin gibi bir kızı sevmeli.
  Melek garip olmuştu:- Çocuklar, böyle şeyler, büyüklerin bileceği işler. Hem nereden geliyor aklınıza bunlar? Siz ödevlerinize başlayın ben gelip kontrol edeceğim.
  Melek odadan çıktıktan sonra, hazırlıklarla ilgilenen Hizmetli Min Sun ve Yeon Ha'nın yanına geldi.
  Melek:- Naber kızlar?
  Hizmetli Min Sun:- Ne olsun işte hazırlıklar.
  Hizmetli Yeon Ha:- Akşam sen de var mısın partide?
  Melek:- Çevirmen olarak görevlendirdi komutanım beni.
  Yeon Ha:- Ne giyeceksin?
  Melek:- Bilmem hiç partiye katılmadım. En son mezuniyet balosu vardı.
  Hizmetli Min Sun:- Biliyor musun Melek, akşama Woo Jin'de gelecekmiş.
  Hizmetli Yeon Ha:- Başladı yine.
  Melek:- Rahat bırak kızı. Siz akşam burada mısınız?
  Hizmetli Yeon Ha:- Mutfakta görevliyiz. Yani Min Sun'un dediği gibi Bay Woo Jin'i göremeyecek.
  Melek durdu, gülümsedi:- Belki de görebilir.
  Hizmetli Min Sun:- Nasıl?
  Melek:- Aklımda çok güzel bir plan var.
  Joon Hyuk, telefonda konuşuyordu.
  Joon Hyuk:- Bir hafta sonra gemide olacağım. Havalar ısındığına göre sefere çıkabiliriz. Dedi ve birden hararetle hizmetlilerle bir şey konuşan Melek'i gördü.
  Joon Hyuk:- Ne konuşuyor bu hizmetlilerle fısır fısır? Kesin yüzümü anlatıyor. Kimseye söyleme dedim! Dedi ve hızla merdivenlerden indi. Melek'in yanına geldi ve bileğinden kavradı. Melek ona baktı.
  Melek:- Bay Lee ne oluyor?
  Joon Hyuk:- Siz, ne konuşuyordunuz?
  Melek, Joon Hyuk'un gözlerine baktı. Birden o an geldi aklına. Ve o an aklından geçenler.
  Joon Hyuk:- Sana susmanı söylemiştim.
  Melek kendine geldi:- Susmak mı?
  Hizmetli Min Sun ve Yeon Ha ayrıldılar Seo Ki Yan'ın kendilerine seslenmesiyle oradan.
  Joon Hyuk:- Yüzüm diyorum.
  Melek:- Akşam ne giyeceğimi konuşuyorduk. Sizin kast ettiğiniz şey değil. Bu arada bileğimi bırakın lütfen acıtıyorsunuz.
  Joon Hyuk, bileğine baktı Melek'in. Sonra bıraktı. Melek, bileğini ovalıyordu.
  Joon Hyuk:- Canını yaktığım için...
  Melek:- Size kimseye söylemem dediysem söylemem. İzninizle. Dedi ve odasına çıktı.
  Sun Mi Yan geldi o an Joon Hyuk'un yanına.
  Sun Mi Yan:- Joon Hyuk, iyi misin?
  Joon Hyuk:- Sorun yok.
  Sun Mi Yan:- Ben de az önce erkek arkadaşım ile konuştum. Biraz erken gelecek.
  Joon Hyuk:- Gelsin. Ben de Melek'i de davet ettim.
  Sun Mi Yan:- Neden? Yani gelsin tabi.
  Joon Hyuk:- Sana Türk konukların ile anlaşırken yardımcı olur diye.
  Sun Mi Yan:- İyi düşünmüşsün. Dedi istemeyerek.
  Melek ise odasının balkonuna çıktı ve beyaz ferforje sandalyesine oturdu. Şeftali ağacına doğru baktı.
Melek:- Şimdi durup dururken nereden geldi aklıma o an?
  Büyük anne kapıya vurdu ve içeri girdi.
  Büyük anne:- Melek!
  Melek:- Gelin lütfen Bayan Na Ra.
  Büyük anne:- Şu Bayan Na Ra'yı kaldır artık. Büyük anne diye seslenebilirsin. Dedi ve geçip Melek'in karşısında ki sandalyeye oturdu.
  Melek gülümsedi:- Peki Büyük Anne Na Ra diyeyim o zaman.
  Büyük anne:- Başlangıç için olabilir. Sen diyecektim. Akşama ne giyeceksin?
  Melek:- Benim kıyafetim o kadar önemli mi ki? Sadece çevirmen olarak bulunacağım orada.
  Büyük anne:- Bu bir davet. Elbette önemli. Ben alışverişe çıkacağımda. Bana eşlik eder misin diye soracaktım. Yalnız gitmek istemiyorum.
  Melek:- Bilmem ki.
  Büyük anne:- Haydi ama. Beraber gidelim.
  Melek:- Sizi kıramam. Dedi ve büyük anne ile gittiler.
  Akşam olmuştu. Bütün davetliler büyük salonda idiler. Sun Mi Yan herkesi tek tek selamlıyordu yanında erkek arkadaşı ile.
  Woo Jin:- Erkek arkadaşım dediği bu muymuş?
  Joon Hyuk:- Ta kendisi. Bu akşam bizi de tanıştıracakmış.
  Woo Jin:- Şu kıza bi açılamadın gitti.
  Joon Hyuk:- Kızın erkek arkadaşı var Woo Jin. Nasıl açılayım? Hem beni gördüğü yok ki.
  O anda büyük anne giriş yaptı salona.
  Woo Jin gülümsedi:- Ana kraliçe de geldi.
  Joon Hyuk:- Dünyanın en tatlı büyük annesi. Benim mutlu olmam için nasıl çabalıyor bir bilsen? Sun Mi Yan'ı kıskandırma fikrini buldu benim için.
  Woo Jin:- Bak sen? Seksen yaşında ki bir kadına göre hala entrikalar çevirebiliyor desene. Dedi gülerek. Peki kim o kız?
  Joon Hyuk:- Türkçe öğretmenimiz Bayan Melek.
  Woo Jin:- Melek mi? O nerede?
  Joon Hyuk:- Bilmem daha gelmedi.
  O anda arkalarından bir ses duyuldu:- Çok aramayın Bay Lee. Buradayım.
  Joon Hyuk ve Woo Jin duydukları ses ile arkalarına döndüler hemen.
  Joon Hyuk, Melek'e baktı o an. Hayran bakışlarla.
  Joon Hyuk:- Melek!
  Melek:- Tebrik ederim sizi çok güzel yalan söylüyorsunuz. Demek, Türkçe çevirmen lazım ha! Dedi ve hızlı adımlarla arka bahçeye çıktı. Joon Hyuk, Woo Jin'e baktı ve Melek'in peşinden bahçeye koştu.
  Joon Hyuk:- Melek, Melek bekle bir saniye. Diye seslendi arkasından ve kolundan tutup durdurdu onu.
  Melek:- Bana yalan söylediniz.
  Joon Hyuk:- Biliyorum ama...
  Melek:- Lütfen, beni biraz yalnız bırakın.
  Joon Hyuk:- Melek, seni kullanmak istemedim. Sadece Sun Mi Yan'ın dikkatini çekmek istedim.
  Melek:- Bana ne sizin aşk hayatınızdan, bana ne sizden? Bana ne Bayan Sun Mi Yan'dan? Beni neden alet ediyorsunuz? Ben, ben kendi halinde bir öğretmenim.
  Joon Hyuk:- O bana baksın diye anlıyor musun? Senin gördüğün bu yüze kimse bakmıyor. Dedi ve maskesini çıkardı yüzünden. Sen sevilmemek nasıl bir duygu bilemezsin. Yüzüne kimsenin bakmaması nasıl bir duygu bilemezsin.
  Melek, Joon Hyuk'a baktı:- Yine de bu beni kullanmak istemeniz gerçeğini değiştirmez. Lütfen, beni biraz yalnız bırakın.
  Joon Hyuk, salona doğru ilerledi. Melek, şeftalinin dibine oturdu yine.
  Melek:- Görüyorsun değil mi şeker ağacı, yine kandırıldım. İnsanlar iyi olduklarında neden hep kandırılmak zorundalar ki? Dedi ve başını yasladı ağaca. Yine de kalbim, neden ona yardım etmemi söylüyor? Niye mutlu olmasını istiyorum ki? Bir kere Melek. Sadece bir kere kendini düşün. Ama o zaman da ben olamam ki. Melek olamam.
  Joon Hyuk salona girdi. Woo Jin yanına geldi.
  Woo Jin:- İyi misin?
  Joon Hyuk:- Kızın kalbini kırdım. Keşke onu bu plana hiç dahil etmeseydim.
  Woo Jin:- Sen ne zamandan beri başkalarının kalbini düşünür oldun Joon Hyuk?
  O an da yanında erkek arkadaşı ile Sun Mi Yan geldi yanlarına.
  Sun Mi Yan:- Joon Hyuk, tanıştırayım Seung. Dedi erkek arkadaşını göstererek. Bu da Joon Hyuk.
  Seung:- Tanıştığıma memnun oldum.
  Joon Hyuk:- Ben de.
  O anda Melek geldi yanına Joon Hyuk'un. Gözler ve dikkatler ona kaymıştı bir an.
  Joon Hyuk:- Melek! Dedi gülümseyerek.
  Melek:- Merhaba. Bay Lee, Türkçe çeviri yapacağım konuklarınız neredeler acaba?
  Sun Mi Yan, Melek'e bakıyordu.
  Joon Hyuk:- Gelin benimle. Dedi ve sırtına dokundu ve ilerlediler. Geldin!
  Melek:- Sadece bir kez yapıyorum bunu ona göre. Hem ben çevirmenlik için geldim buraya.
  Joon Hyuk:- Teşekkür ederim.
  Melek, salondakiler için çevirmenlik yapıyordu. Türk iş adamları ve kadınları ile samimiyeti de kurmuştu.
  Joon Hyuk, Melek'i Sun Mi Yan'ı kıskandırmak için çağırmıştı ama kendisi gözlerini alamıyordu ondan. Her hareketini izlemeye başladı. Gülüşüne, saçlarını savuruşuna, beden diline hayranlıkla bakıyordu.
  Woo Jin:- Joon Hyuk, Sun Mi Yan diğer tarafta.
  Joon Hyuk kendine geldi birden:- Ha? Biliyorum.
  Sun Mi Yan'da Joon Hyuk'un Melek'e bakışlarına takılmıştı. Dayanamadı ve yanına gitti.
  Sun Mi Yan:- Joon Hyuk, dans edelim mi?
  Woo Jin:- Senin plan işe yaradı desene. Diye fısıldadı.
  Joon Hyuk:- Neden olmasın.
  Joon Hyuk ve Sun Mi Yan, dans etmeye çıkmışlardı. Melek onlara baktı ve gülümsedi. Baş parmağı ile her şey yolunda işareti yaptı Joon Hyuk'a.
  Melek sohbeti bitirmiş ilerliyordu ki birden karşısında geçen gün gördüğü o genci fark etti.
  Sang Kim:- Siz!
  Melek:- Merhaba.
  Sang Kim:- Sizi burada görmek, bu ne güzel tesadüf.
  Melek:- Demek sizde davetlisiniz.İş adamımısınız yoksa?
  Sang Kim:- Öyleyim. Yoksa sizde iş kadını mı?
  Melek gülümsedi:- Yok ben çevirmen olarak buradayım.
  Sang Kim:- Şansa bak. Sen onca gün tekrar görme umudu ile o kitapçının önünde bekle, gel hiç beklemediğin bir anda ona denk gel.
  Melek:- Beni mi beklediniz?
  Sang Kim:- Belki yine gelirsiniz diye.
  Melek utanmıştı:- Bbb ben.
  Sang Kim:- Çok güzel olmuşsunuz.
  Melek:- Teşekkür ederim. Ben gideyim artık.
  Sang Kim, Melek'in önüne geçti.
  Sang Kim:- Benim adım Sang Kim. Belki, yine görüşürüz.
  Melek:- Belki. Dedi ve gitti.
  Sang Kim:- Türkçe öğretmeni Melek. Utanması bile ayrı güzel.
  Melek uzaklaştı Sang Kim'in yanından. Sun Mi Yan ile Joon Hyuk hala dans ediyorlardı.
  Joon Hyuk:- Benimle dans ettiğin için erkek arkadaşın kızmasın sana?
  Sun Mi Yan:- Öyle kıskançlıkları yoktur.
  Joon Hyuk:- Bir erkekte kıskanmıyorsa ne bileyim...
  Sun Mi Yan:- Sen, olsan beni kıskanır mıydın?
  Joon Hyuk:- Bir erkek seviyorum diyorsa kıskanırda. Aksi oluyorsa, sevmiyordur.
  Sun Mi Yan:- Peki bu bir kadın için de geçerli midir?
  Joon Hyuk:- Seven herkes için geçerlidir.
  Melek, bir kenara geçmiş, Joon Hyuk ve Sun Mi Yan'a baktı. Sun Mi Yan, Joon Hyuk'un omuzuna başını koyuyordu.
  Melek:- Biraz daha uğraşırsam, adımın hakkını vereceğim. Dedi ve mutfağa doğru gitti.
  Hizmetli Yeon Ha:- Haydi Min Sun çık şu kilerden.
  Melek:- Min Sun hazır değil mi hala?
  Hizmetli Min Sun:- Çıkamam.
  Melek:- Neden acaba?
  Hizmetli Min Sun:- Ya beni tanırsa?
  Melek:- Daha iyi ya. Haydi ama parti bitecek.
  Min Sun çıktı nihayet. Diğerleri onlara bakıyorlardı.
  Melek:- Aayyy çok güzel olmuşsun. Haydi hemen gidelim. Dedi çekiştirerek.
  Hizmetli Min Sun:- Melek, Yeon Ha çok korkuyorum.
  Melek:- Bu senin için bir fırsat. Seni fark edecek düşünsene.
  Hizmetli Yeon Ha:- Çok heyecanlandım. Haydi git artık.
  Melek ve Min Sun salona çıktılar. Min Sun kalabalığın arasında Woo Jin'i göremiyordu. Çekingen bir tavırla yürümeye başladı. Birden önünde arkası dönük gence çarptı çevresine bakacağım derken. Melek ve Yeon Ha ellerini yüzleeine kapattılar Min Sun'un bu sakarlığından dolayı.
  Min Sun:- Ahh!
  Genç arkasına döndü:- İyi misiniz? Dedi. Bu Woo Jin idi. Min Sun'un elini tuttu o an bilmeden. Min Sun ise başını kaldırıp baktığı o an heyecandan ölmek üzereydi.
  Min Sun:- Te teşekkür ederim.
  Melek ve Yeon Ha çak beşlik yaptılar oldukları yerde zıplayarak.
  Woo Jin:- Sizi ilk defa görüyorum. Adınızı öğrenebilir miyim?
  Min Sun:- Min Sun. Dedi çekinerek.
  Woo Jin:- Ben de Woo Jin. Memnun oldum.
  Min Sun:- Ben de.
  Woo Jin:- Ne kadar da utangaç duruyorsunuz. Çarptığınız için hala utanıyorsanız ben çok iyiyim bakın! Dedi elini kolunu göstererek.
  Min Sun minik bir kahkaha attı.
  Woo Jin gülümseyerek bakıyordu ona.
  Yeon Ha:- Oldu bu iş Melek!
  Melek:- Eveeeet. Dedi ve Yeon Ha ile birbirlerine sarıldılar.
  Joon Hyuk ve Sun Mi Yan ise dans ediyorlardı hala.
  Sun Mi Yan birden Sang Kim'i fark etti.
  Sun Mi Yan:- Bunun burada ne işi var?
  Joon Hyuk:- Kim o?
  Sun Mi Yan:- Sang Kim burada.
  Joon Hyuk geri çekildi hemen ve Sang Kim'e baktı. Kendilerine el sallıyordu. Hemen yanına gittiler.
  Joon Hyuk:- Senin ne işin var burada?
  Sang Kim:- Aa hem davetiye gönderiyorsunuz, hem de ne işin var diyorsunuz. Olmuyor böyle.
  Joon Hyuk, Sun Mi Yan'a baktı. Sun Mi Yan ise "hayır" dercesine başını sağa sola salladı.
  Joon Hyuk:- Hemen defol git buradan.
  Sang Kim:- Hemen mi? Daha sevgili eşinle tanışacaktım. Hakikaten nerede o çağırsana. Benden kaçırdığın malları sorarım ona.
  Joon Hyuk:- Bana bak. Dedi ve elini kaldırdı yumruk atmak için ama Sun Mi Yan durdurdu onu.
  Sun Mi Yan:- Joon Hyuk, insanlar.
  Sang Kim:- Demek eşini saklıyorsun ha. Sizin böyle sarmaş dolaş dans etmenize kızmıyor mu? Ama unutmuşum. Sahte bir evlilik idi bu değil mi? Dedi üzerine bastırarak.
  Joon Hyuk:- Sana burada git dedim yoksa yaka paça atarım seni, rezil olursun.
  Sang Kim:- Eşini görmesem de olur. Nasılsa yakïnda tanışırız kendisiyle. Zaten ben burada daha iyisini buldum. Neyse. Görüşürüz. Dedi ve gitti.
  Sun Mi Yan:- Ne demek istedi bu şimdi?
  Joon Hyuk:- Büyük annem nerede?
  Sun Mi Yan misafirler ile ilgilenen Büyük anneyi gösterdi.
  Sun Mi Yan:- Şurada misafirlerin yanında.
  Joon Hyuk:- Melek, Melek nerede? Dedi ama onu göremedi bir an telaşlandı.
  Sun Mi Yan:- Eşin olduğunu öğrenmiş midir? Bir şey yapmış olmasın?
  Joon Hyuk, salonda Melek'i aramaya başladı. Ama ortada yoktu. Mutfağa koştu.
  Joon Hyuk:- Melek, Melek nerede?
  Bayan Nam Ji:- Buradaydı. Bir şey mi oldu?
  Joon Hyuk salonda koşuştururken Sun Mi Yan ile karşılaştı.
  Sun Mi Yan:- Buldun mu?
  Joon Hyuk:- Hayır ortada yok. Kesin bir şey yaptı kıza. Ben bir de bahçeye bakayım. Sen büyük annemin yanında kal.
  Joon Hyuk, bahçeye çıktı ama orada da yoktu. Korkuluklara yumruk attı ve telaşla tekrar içeri girdi.
  Birden bir kenarda Melek'i gördü. Birisi ile konuşuyordu ya da bir şey anlatmaya çalışıyordu. Öyle bir hali vardı.
  Melek:- Olmaz diyorum kardeşim neden anlamıyorsun? Yok mu Kore'de kız?
  :- Ben, aşık olmak. İlk görüşte.
  Melek:- Sağol ama olmaz.
  :- Sen Türk ben Koreli neden olmaz?
  Melek:- Aa yeter vallahi çakacam ağzının ortasına.
  :- Sert kızlara bayılır ben. Türk kızları çok güzel. Sen çok güzel ben sana fena aşık olmak. Benimle yemek yemek önce. Sonra sen de bana aşık olmak.
  O anda Joon Hyuk geldi yanlarına korktuğu her halinden belli oluyordu.
  Joon Hyuk:- Melek neredesin sen? Kaç saattir seni arıyorum.
  Melek:- Bay Lee kurtarın beni bu adamdan tutturmuş sana aşık oldum diye. Sakız gibi yapıştı.
  Joon Hyuk:- Ne?
  :- Seviyor ben. Evlenmek istiyor.
  Melek:- Türkçe'si de kötü.Olay çıkartmak istemiyorum yani. Dedi fısıldayarak.
  :- Onun gözleri çok güzel olmak. Kendisi güzel olmak. Benim sevgilim olsun istiyor ben.
  Joon Hyuk:- Sen dayak istiyor. Sen kimin karısına aşık oluyorsun ha! Dedi ve Melek'in elini tuttu ve uzaklaştılar. Yanımdan hiç bir yere ayrılma.
  Melek eline baktı:- Tamam.
  Joon Hyuk, bir kenara geçti, Melek'i de yanına alıp. Eli arkasındaydı ve hala Melek'in elini tutuyordu. Melek minicik gülümsedi o an. Neden bilmiyordu ama içinden gülmek gelmişti. Sonra kendine geldi.
  Melek:- Bay Lee, elimi alabilir miyim?
  Joon Hyuk:- Ne? Dedi ve eline baktı. Sonra utanarak bıraktı. Onları uzaktan izleyen büyük anne gülüyordu hallerine.
  Sun Mi Yan:- Bir şey mi oldu büyük anne?
  Büyük anne Na Ra:- Hem de çok güzel şeyler oluyor canım.
  Gece olmuştu Melek, Min Sun, Yeon Ha ve Bayan Nam Ji, Melek'in odasına oturuyorlardı. Işığı kapatmışlar, el feneri ile aydınlatıyorlardı odayı. Joon Hyuk'a yakalanmamak için. Eğer yakalanırlarsa, geç yattıkları için ceza alabilirlerdi ne de olsa.
  Min Sun:- Hayatımın en güzel akşamıydı. Woo Jin ile tanıştım. Hatta onunla dans bile ettik.
  Melek:- Gördük, gördük.
  Yeon Ha:- Pek bir utangaçtın.
  Min Sun:- Yanaklarım kızarınca çok tatlı olduğumu söyledi. Ayrıca beninle yine görüşmek istediğini de.
  Bayan Nam Ji:- Buluşacak mısın?
  Min Sun:- Bilmiyorum ki. Sonuçta biz farklı hayatlara sahibiz.
  Melek:- Ne olmuş farklı hayatlara sahipseniz? Aşk öyle bir şey değil ki.
  Yeon Ha:- Keşke dediğin gibi kolay olsa. Bizimkisi olsa olsa bir hayal olur.
  Min Sun:- Sen, hiç aşık oldun mu Melek?
  Melek durdu o an:- Kalbimi deli gibi çarptıran biri hiç karşıma çıkmadı. Ailem, benim bi çocuk ile evlenmemi çok istediler. Ama ben ona karşı hiçbir şey hissetmiyordum. Kore'de kalmamın sebebi de bu aslında. İnatçı bir babaannem ve onun sözünden çıkmayan bir babam var.
  Bayan Nam Ji:- Senin evlenmeni isteyen kişi babaannen mi?
  Melek:- Ta kendisi. Ben ne zaman Türkiye'ye dönsem başlıyorlar evlen diye. Neyse ki babam bu konuda biraz daha anlayışlı. Öyle çok fazla diretmese de evlenmemi istediği çok belli.
  Bayan Nam Ji:- Peki, Kore'de yok mu kalbini çarptıran o çocuk?
  Melek:- Ben geçen gün biri ile karşılaştım kitapçının önünde.
  Yeon Ha:- Eee?
  Melek:- Yardıma ihtiyacı vardı. Yardım edip ayrıldım sonra. Ama bu gün ki parti de onu gördüm. Beni hep aynı yerde beklediğini söyledi.
  Min Sun:- Senden etkilenmiş mi yani?
  Melek:- Öyle gibiydi.
  Yeon Ha:- Nasıl biriydi?
  Melek:- Çok yakışıklı ve kibar.
  Bayan Nam Ji:- Eeee?
  Melek:- E si, bu kadar.
  Yeon Ha:- Çok romantik. Peki yine gidecek misin o kitapçıya?
  Melek:- Bilmiyorum. Orada beni beklediğini söyledi ama belki beni etkilemek için söyledi bilemeyiz.
  Bayan Nam Ji:- Kalbinin çarpmasına neden oldu mu asıl ondan haber ver.
  Melek, Joon Hyuk'u hatırladı o an. O kalp çarpıntısını onunla hissetmişti. Ama bu çok utandığı için olabilirdi.
  Melek:- Galiba hayır.
  Yeon Ha:- O zaman o doğru kişi değil. Senin için yani. Dedi geri yaslanarak.
  Joon Hyuk ise yatağına uzanmış, akşam olanları düşünüyordu. Melek'in kendisinin yüzünü gördüğü o an canlandı gözünde. Sonra elinden tutup kaldığı o an. Gülüşü, saçları, bakışları.
  Joon Hyuk:- Neden geliyor aklıma şimdi bu kız? Kafayı mı yiyorum acaba? Dedi ve yorganı başına geçirip yattı.
 
 
 
 

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 

ŞEKER AĞACI (Kore)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin