5. Bölüm- Yeni Ev=Yeni Hayat

82 9 9
                                    

Görseller; Bayan Nam Ji    Bay Hwang
                     Hiz. Min Sun     Hiz. Yeon Ha

  Sabaha kadar göz kırpmamıştı Melek. Bomboş evde, tek başına kalmıştı. Sabah'da ilk iş olarak, Lee Joon Hyuk'un evine geldi. Elinde bavulu ile. Bahçe kapısının önüne geldi ve durdu. Güvenlik onu içeri aldı. Bir iki adım attı ve durdu. Şöyle bir etrafa baktı.  
  Melek:- Neresi burası? Ne kadar karamsar bir bahçe. Terk edilmiş gibi. Terk edilmek bu durumu anlatamaz. Hayattan vazgeçmiş gibi bahçe sınırının içinde kalan herşey. Bu evin koyu gri duvarları, sanki azap çekiyor. Burası saray gibi ama şatodan bozma bir saray. Kont Drakula'nın şatosu. İçeridekiler de vampir mi acaba? Ağaçlar, soğuktan değilde karamsarlıktan solmuşlar.Bahçeyi ise yabani bitkiler sarmış. Çatı katına uzanan asırlık çınar ağacı, boynunu bükmüş üzüntüden. Şu an da fonda bir korku müziği, birde şimşek ve gök gürültüleri eksik. Buram buram hüzün kokusu alıyorum. Dışarısı böyle ise içerisi kim bilir nasıldır? Dedi ve kapının önüne gelip zile bastı. Kapı hizmetli tarafından açıldı.
  Hizmetli Min Sun:- Buyrun, kime bakmıştınız?
  Melek:- Bay Lee çağırttı. Dadı olarak.
  Hizmetli Min Sun durdu ve Melek'e şöyle bir baktı.
  Hizmetli Min Sun:- İçeri gelin lütfen. Ben Bay Joon Hyuk'a haber vereyim.
  Melek içeri girdi. Hizmetli Min Sun onu yalnız bırakıp Joon Hyuk'u çağırmaya gitmişti. Melek, korku dolu bakışlarla etrafa bakıyordu.
  Melek:- Evin içi dışarıdan da karamsar. Eşyalar siyah, perdeler çekilmiş, salona renk katabilecek hiç bir şey yok. Burası gerçekten de Kont Drakula'nın şatosu olabilir mi acaba? Dedi ve duvardaki tabloya baktı. İki çocuk vardı. Üzerlerinde hanbok. Arkalarında duranlarda anne ve babası olabilirlerdi. Galiba bu tablo bir aile tablosu idi.
  Birden arkasından bir ses duyuldu.
  :- Bayan Melek!
  Melek sıçradı birden korkuyla:- Ayy! Dedi ve hemen yanında bulunan büyük vazoya çarptı. Vazo sallandı, sallandı tam düşecekken, Melek yakalayı verdi düşmeden. Öyle bir sarılışı vardı ki o koca vazoya. Başını kaldırdı ve Joon Hyuk'a baktı. Korkuyla karışık bir gülümseme ile.
  Merdivenlerden indi Joon Hyuk ve yaklaştı kendisine.
  Joon Hyuk:- Çalışma odama geçelim.
  Melek vazoyu yavaşça yerine bıraktı.
  Hizmetli Min Sun mutfağa koştu hemen. Taze haberler vardı en nihayetinde. Duyurmak lazımdı.
  Hizmetli Min Sun:- Herkes buraya baksın.
  Bay Hwang:- Bir şey mi oldu?
  Hizmetli Min Sun:- Olmaz mı? Yeni dadı geldi.
  Bayan Nam Ji:- Yine mi? Bu da geldiği gibi gider nasılsa.
  Bay Seo Ki Yan:- Bu kız sadece dadı değil. Bay Lee Joon Hyuk'un evlendiği kız. Diyerek girdi içeri.
  Diğerleri:- Ne?
  Bay Seo Ki Yan:- Bay Joon Hyuk'un arkadaşı ile yaptığı planla getirdiler buraya. Bunu benden duymadınız ona göre.
  Hizmetli Yeon Ha:- Ne yani şimdi bu kızın evlendiğinden haberi yok mu?
  Bay Seo Ki Yan:- Yok galiba.
  Bayan Nam Ji:- E buraya nasıl geldi?
  Bay Seo Ki Yan fısıldadı:- Kızı evinden attırdı. Arkadaşını da işten çıkarttırdı. Sırf teklifini kabul etsin diye. Anlayacağınız bu kızın ne evlilikten, ne servetten, ne de evinin, işinin elinden alınmasından, hiç bir şeyden haberi yok.
  Bay Hwang:- Bu Bay Joon Hyuk, kötülükte level atladı. Bu kadar da yapılmaz ki sırf göz önünde tutmak için. Yazık kıza.
  Hizmetli Yeon Ha:- Bu kız o servetin üzerine konsa haksız sayılmaz yani.
  Bay Seo Ki Yan:- Bana bakın. Bunu benden duymadınız ona göre. Şimdi herkes işinin başına. Haydi, haydi. Dedi ve çıktı.
  Bayan Nam Ji:- Nasıl bir kız acaba? O değil de bizim çocuklardan çekeceği var. Yazık. Barındırmazlar burada.
  Hizmetli Min Sun:- Evsiz, işsiz kapıda kalacak desenize.
  Hizmetli Yeon Ha:- Eğer durum Seo Ki Yan'ın dediği gibiyse, Bay Joon Hyuk, onu evden uzaklaştırmamak için elinden geleni yapar.
  Hizmetli Min Sun:- Bu iyi bir şey mi yoksa kötü bir şey mi bilemedim.
  Bay Hwang:- Kızlar, ağzınızı sıkı tutun ona göre. Bay Joon Hyuk'un dedikodudan ne kadar nefret ettiğini biliyorsunuz.
  Diğerleri:- Tamam.
  Melek ve Lee Joon Hyuk odada konuşuyorlardı. Joon Hyuk, Melek'in yüzüne bakmıyordu bile.
  Joon Hyuk:- Dadı olarak işe başlayacaksınız. Çocuklara Türkçe dersi de vermenizi istiyorum. Bu evde kalıp, bu evdeki çalışanlar hangi kurallara uyuyorsa ona uyacaksınız. Size disiplini çok sevdiğimi söylemiştim.
  Melek:- Nereye düştüm ben? Karşımda matematik hocam var sanki. Diye düşündü.
  Joon Hyuk:- İşler tam olarak yapılmazsa, ya da hata yapılırsa ki en küçük hatalar bile, cezasız kalmayacak.
  Melek:- Bana bile mi?
  Joon Hyuk:- Sizin bir ayrıcalığınız mı var?
  Melek:- Ne bileyim yani 25 yaşında ki birine de...
  Joon Hyuk:- Bu evde kırk yaşında insanlar ceza aldılar.
  Melek:- Hoş bulduk Alkadras Hapisanesi!
  Joon Hyuk:- Şartlar bunlar. Memnun değilseniz eğer?
  Melek:- İşimi doğru yapmaya dikkat ettiğimi söylemiştim. Bu nedenle ceza da almayacağım. Yani o faşist hayallerinizi gerçekleştirmek için fırsatınız olmayacak.
  Joon Hyuk:- Göreceğiz. Dedi Melek'e bakmadan.
  Melek:- E görelim bakalım.
  Joon Hyuk:- Bay Seo Ki Yan!
  Seo Ki Yan içeri girdi :- Burun Bay Lee.
  Joon Hyuk:- Bayan Melek'i diğer çalışanlarla tanıştırın. Sonra da çocuklarla.
  Seo Ki Yan:- Peki efendim.
  Melek, Seo Ki Yan ile diğer hizmetlilerin yanına geldi. Herkes merakla ona bakıyordu.
  Melek onlara baktı tek tek. Sonra gülümsedi.
  Melek:- Merhaba! Ben Melek. Yeni dadı. İnşallah kovulmazsam, yeni dadı.
  Bayan Nam Ji, Melek'in gülümsemesinden cesaret alarak atıldı.
  Bayan Nam Ji:- Merhaba. Ben Nam Ji. Mutfakta, şef yardımcısıyım.
  Bay Hwang:- Ben Hwang. Şefim. Nam Ji' nin eşiyim.
  Melek:- Tanıştığıma memnun oldum.
  Hizmetli Yeon Ha:- Ben Yeon Ha.
  Hizmetli Min Sun:- Ben de Min Sun. Ev işleri ile ilgileniyoruz.
  Melek ciddi ciddi karşısında duran Seo Ki Yan'a baktı.
  Bay Seo Ki Yan:- Ben de Seo Ki Yan. Bu evin bütün işleri benim sayemde yürür. Ciddiyeti severim. Cıvıklıktan nefret ederim. Daha çok tanırsınız beni nasıl olsa. Tanışma faslı bittiyse herkes işinin başına. Dedi ve çıktı.
  Melek:- Bu hep böyle mi?
  Hizmetli Min Sun:- Gıcık biridir ama çok iyi bir kalbi var. Anlaşırsınız nasılsa.
  Melek:- Seo Ki Yan değil de Sebastian olacakmış adı.
  Diğerleri gülmeye başladılar.
  Bayan Nam Ji:- Ee Melek, kimsin sen anlat bakalım.
  Melek gülümsedi:- Adım Melek. Söyledim zaten. Türküm. Ankaralıyım. 25 yaşındayım. Yazar sayılırım. Henüz bir kitabım olmasada. Ama kazancımı Türkçe öğretmeni olarak sağlıyorum. Şimdi de buradayım.
  Bay Hwang:- Siz Türklerin mutfağı harikadır. Bir sene Türkiye'de bulundum.
  Melek:- Yaa Türk yemeği biliyorsun o zaman?
  Hizmetli Yeon Ha:- Bay Hwang, dünya mutfağına hakim bir şeftir.
  Melek:- Ohh. Güzel şeyler yiyeceğiz desene.
  Bay Hwang:- Elimden geldiğince.
  Hizmetli Min Sun:- Eğer bu evde bir şeye ihtiyacın olursa heber vermen yeterli. Seve seve yardım ederiz.
  Melek gülümsedi:- Teşekkür ederim. Çok iyisiniz.
  Sıra çocuklarla tanışmaya gelmişti. Yine sıralanmışlardı yan yana.
  Melek:- Adım Melek. Melek Erbaş. Türkçe öğretmeniniz ve yeni dadınızım. Birlikte çok eğleneceğiz.
  Yoona:- Eğleneceğimiz kesin. Dedi Melek'i pek bir takmayarak.
  Geun:- Kalırsan tabii. Dedi ve güldü.
  Melek:- Hmm. Gerekli mesaj alındı. Sizleri tanıyalım.
  Yoona:- Zaten gideceksin tanımaya ne gerek var şimdi?
  Melek:- Küçük hanım, Yoona olmalı. Peki hanginiz Dong?
  Dong:- Benim o.
  Melek:- Geun'da sen olmalısın.
  Geun:- Sana ne? Adım seni ilgilendirmez. Yazık olacak sana. Pekte gençmişsin.
  Melek güldü ve çocuklara doğru eğildi. Gözlerine baktı.
  Melek:- Kolay olan hiç bir şeyi sevmem.
  Akşam olmuştu. Seo Ki Yan ve Melek, çatı katına çıkmışlardı.
  Seo Ki Yan:- Sizin odanız burası.
  Melek :- Ama burası toz içinde! Dedi öksürerek.
  Seo Ki Yan:- Yarın eski eşyalar boşaltılacak. Temizliğini de hizmetlilerle beraber yaparsanız.
  Melek :- Koca evde daha temiz oda yok muydu bana vereceğiniz?
  Seo Ki Yan:- Müştemilata ne dersin?
  Melek:- Sen yat orada.
  Seo Ki Yan:- Sabah yedi de uyanık olacaksınız. Bu gece misafir odasında yatabilirsiniz.
  Seo Ki Yan dışarı çıktı. Melek odaya göz gezdirdi. Ellerini beline koydu.
  Melek:- Eşyalara rağmen, geniş bir oda. Çatı da basık değil. Olur buradan ha! Dedi ve balkona doğru ilerledi. Kapıyı açtı ve dışarı doğru baktı. Çınar ağacının dalları buraya doğru uzanıyordu. Bahçeye doğru baktı.
  Melek:- Yeni bir hayat mı bu? Kader, sen bana seçenekleri sundun, ben ise yolumu seçtim. İnşallah bu yol benim için hayırlı olan yoldur.
  Melek, misafir odasına geçti. Yorganı kaldırdı ve içine yattı. Baş ucunda ki saati de saat yediye ayarladı.
  Melek:- Sabah erkenden kalkayımda ilk cezayı almayayım. Dedi ve yattı. Yatar yatmazda uyuya kaldı.
  Gecenin ikisi. Minik ayak sesleri duyuluyordu. İki çift ayak Melek'in odasının önünde durdu.
  Yoona:- Hazır mısın Geun? Diye fısıldadı.
  Geun:- Görsün bakalım Bayan Melek bize meydan okumak neymiş.
  Yoona ve Geun Melek'in baş ucu a kadar geldiler. Saati alıp, iki saat ileriye aldılar ve gürültü yapmadan dışarı çıktılar.
  Yoona:- Yedi tur koşsun da görsün bakalım.
  Geun:- Bize ilham kaynağı olduğu için Bay Seo Ki Yan'a teşekkür etmeliyiz.
  İkisi birden güldüler ve koşarak odalarına geldiler.
  Sabah olmuştu nihayet. Joon Hyuk, büyük anne ve çocuklar uyanmışlar, kahvaltı yapıyorlardı. Fakat Melek ortada yoktu.
  Büyük anne:- Nerede sizin Türk dadı?
  Yoona:- Uyuya kaldı herhalde. Ortada görünmediğine göre. Dedi Geun ve Dong ile kıkırdayarak.
  Joon Hyuk:- İlk günden cezayı hak ediyor. Kurallardan bahsetmiştim hâlbuki.
  Geun:- Onu koşarken görmeyi çok isterim.
  Dong:- Bende.
  Büyük anne:- Bu kız böyle mi bakacak bu çocuklara?
  Joon Hyuk:- Onu buraya getirmemin asıl nedenini biliyorsun büyük anne. Dedi fısıldayarak.
  Büyük anne:- Yine de o bir dadı. Sorumluluğunu bilmeli öyle değil mi?
  Joon Hyuk ayağa kalktı:- Öyle ise onu uyandırıp cezasını verelim artık.
  O an dış kapının açılma sesi geldi.
  Melek:- Oturun Bay Joon Hyuk. Zahmet etmeyin. Ben sabah erkenden kalkıp, kahvaltımı yapıp, koşuya çıkmıştım.
  Joon Hyuk yerine oturdu gerisin geri.
  Çocuklar:- Aaaa ama!
  Melek:- Ne oldu çocuklar? Ağzınız açık kaldı beni görünce. Diye sordu imâ ile.
  Geun:- Siz ne zaman uyandınız?
  Melek:- Ah Geun ah! Benim uykum çok hafiftir canım. Gece başımda gezenleri, konuşanları, arkamdan plan yapanları çok iyi duyarım. Neyse. Bakalım, okul saatiniz gelmiş. Haydi arabaya.
  Çocuklar birbirine baktılar. Melek, çocukların çantalarını verdi ellerine ve bahçeye çıkardı.
  Büyük anne Na Ra gülümsedi:- Bu yeni dadı, işini biliyor gibi.
  Joon Hyuk:- Sadece ilk gün işleri yolunda gitti. Ben ceza vermek için hazır bekliyorum.
  Büyük anne:- Nasıl bir kız sence? İyi mi? Kötü mü?
  Joon Hyuk:- Bunu anlamak için henüz çok erken.
  Büyük anne:- Peki sefere ne zaman çıkacaksın?
  Joon Hyuk:- Bir süre izinli sayılırım. Şu kızdan malları almanın yollarını araştıracağım.
  Melek:- Haydi bakalım. İyi dersler. Okuldan sonra Türkçe dersimiz var ona göre.
  Yoona:- Senin bu evden gitmeni istiyoruz.
  Melek gülümsedi:- Herkesin her istediği olsaydı ohooo. Haydi gidin artık geç kalacaksınız.
  Dong, Melek'e baktı. Melek'de ona baktı ve göz kırptı. Dong başını çevirdi ve şoför onu arabaya bindirdi.
  Bu gün büyük temizlik günü idi. Çatı katındaki eşyalar taşınmıştı. Melek temizlik yapıyordu ağzına maske takmış. Sağı solu siliyordu. Evin çalışanları ise mutfaktalardı büyük anne ile birlikte.
  Bay Hwang:- Siz tanıştınız mı Bayan Melek ile?
  Büyük anne:- Evet bu sabah. Zeki bir kıza benziyor.
   Bayan Nam Ji:- Aslında sevecen bir kız gibi. Yani ilk kez görmeme rağmen iyi gibi geldi bana.
  Büyük anne:- Nerede şimdi?
  Hizmetli Min Sun:- Çatı katını temizliyor.
  Büyük anne:- Ben bir bakayım.
  Melek çatı katını temizlemeye dalmıştı. Büyük anne Na Ra, odanın kapısına vurdu ve içeri girdi.
  Büyük anne:- Gelebilir miyim?
  Melek:- A tabiki. Buyrun lütfen.
  Bir sandalye buldu, temizledi ve büyük anneye oturması için koydu.
  Büyük anne:- Daha çok işin var gibi.
  Melek:- Sorun değil. Üstesinden gelemeyeceğim bir iş değil benim için. Dedi ve yere bağdaş kurup oturdu.
  Büyük anne:- Tanışmadık. Ben Na Ra. Herkes bana büyük anne diye hitap ederler.
  Melek gülümsedi:- Ben de Melek. Tanıştığıma memnun oldum.
  Büyük anne:- Ben de. Bu sabah çocuklara pabuç bırakmaman iyiydi doğrusu.
  Melek güldü:- Aslında, az kalsın, cezayı yiyen ben olacaktım.
  Büyük anne:- Nasıl yani?
  Melek:- Biz müslümanlar için sabah namazı vakti vardır. Erken kalktığım içinde saatte bir gariplik olduğunu hatta ileri olduğunun farkına vardım. Gece her şeyden habersiz uyumuşum. Allah yardım etti anlayacağınız.
  Büyük anne gülümsedi:- Anlıyorum.
  Bir anda elinde silme bezi, kova hizmetli Yeon Ha, hizmetli Min Sun ve Bayan Nam Ji odaya girdiler.
  Bayan Nam Ji:- Kolay gelsin.
  Melek ayağa kalktı:- Sizler?
  Hizmetli Yeon Ha:- Sana yardım etmeye geldik.
  Melek:- İşiniz çoktur sizin. Zahmet vermeyeyim size.
  Hizmetli Min Sun:- İşlerimizi bitirdik.
  Melek:- Sebastian kızmasın sonra?
  Hanımlar güldüler.
  Bayan Nam Ji:- Ondan izin aldık merak etme sen.
  Melek:- Tamam o zaman. Dedi gülümseyerek.
  Bay Hwang elinde boya kutuları ile girdi içeri.
  Melek:- Ama bunlar?
  Bay Hwang:- Yalnız, hangi rengi sevdiğinizi bilmediğimiz için, her genç kız gibi pembeyi seversiniz diye düşündük.
  Melek o kadar mutlu oldu ki insanların kendisi için bu denli seferber olması kalbinde ki arkadaşlık duygusunu ve insanlara olan güvencini kat ve kat artırmıştı.
  Melek:- Ben, ben ne diyeceğimi bilmiyorum. Beni daha yeni tanıdınız ve benim için çalışıyorsunuz. Çok teşekkür ederim.
  Evin çalışanları, Melek'in yüzünden oluyorlardı mutluluğunu. Mutluluktan ağlamak üzere olan gözlerinde görmüşlerdi onun samimiyetini.
  Bayan Nam Ji:- Haydi bakalım. Çok oyalandık. İşlerimizi çabucak bitirelim.
  Çatı katından gülme sesleri yükseliyordu. Keyif, neşe, arkadaşlık ve mutluluk dolu sesler. Belki de uzun zamandır, bu siyahlara bürünmüş, hüzünlü evden ilk defa duyuluyordu şen kahkahalar. Melek ve Bay Hwang ellerinde badana fırçası ile duvarları boyuyorlardı.
  Fakat bu şen kahkahalar, mutlulukla arasına set çeken Joon Hyuk'u rahatsız etmeye başlamıştı. Hemen tapasindeki şenlik, kendisine iğneymişcesine batıyor, onun çıkmak istemediği karanlıklarına ışık tutuyordu. Ama Joon Hyuk, o karanlığın sevdalısıydı artık. Değil aydınlığa koşmak, gidip o mutlu insanların mutluluğunu bozmak ona daha zevkli geliyordu.
  Joon Hyuk:- Bu kahkahalar da ne böyle? Ne yapıyorlar bunlar yukarıda? Bay Seo Ki Yan! Diye bağırdı yüksek ve asabiyet kokan ses tonu ile.
  Seo Ki Yan koştu hemen odaya:- Buyrun Bay Lee.
  Joon Hyuk:- Ne oluyor yukarıda?
  Seo Ki Yan:- Bayan Melek'in odası temizleniyor efendim.
  Joon Hyuk:- Bunların işi yok mu neden herkes orada?
  Seo Ki Yan:- Yardım ediyorlar.
  Joon Hyuk ayaklandı ve bir hışımla çıktı odadan. Gidişi pek hayırlı değildi. Üst kata çıktı hızlı hızlı.
  Melek ise bir yandan duvar boyuyor diğer yandan da yeni arkadaşları ile konuşup gülüşüyordu. Birden kapıda Joon Hyuk belirdi.
  Joon Hyuk:- Ne oluyor burada? Der demez Melek onu fark etmedi o an ve suratının ortasından badana fırçası geçiverdi.
  Melek:- Hiiih! Dedi elinde ki koca fırca ile.
  Joon Hyuk, öylece kalıverdi.
  Evin çalışanları şaşkınlıktan ve Joon Hyuk'un vereceği tepkiden korktukları için oldukları yerde donup kalmışlardı.
  Bay Hwang:- Aman Allah'ım!
  Joon Hyuk:- Sen ne yaptığını sanıyorsun?
  Melek:- Bay Joon Hyuk! Ben görmedim sizi. Özür dile...
  Joon Hyuk:- Cezalısın Bayan Melek!
  Melek:- Ne? Ama siz kendiniz...
  Joon Hyuk:- Evin etrafında yedi tur!
  Melek:- Bakın ama ben yanlışlıkla oldu.
  Joon Hyuk, sert sert baktı ve çıktı.
  Bayan Nam Ji:- Melek, Bay Joon Hyuk'u kızdırmasan iyi olur.
  Melek:- Ne yani? Şimdi gidip yedi tur koşacak mıyım?
  Hizmetli Min Sun:- O cezalısın dediyse, cezalısın. Dinlemez kimseyi. Eğer o,siyaha beyaz dediyse beyazdır.
  Melek:- Bilerek yapmadım ama.
  Hizmetli Yeon Ha:- İlk günden kovulmak mı istiyorsun işten? Git haydi. Buranın işlerini biz hallederiz.
  Melek:- Ben ona öğretirdim renkleri de neyse artık. Dedi ve gitti. Bahçeye çıktı. Joon Hyuk'da yanına geldi.
  Melek:- Ev derken, evi kastediyorsunuz değil mi?
  Joon Hyuk:- Evin sınırlarını.
  Melek:- Yani evi.
  Melek zorluyordu.
  Joon Hyuk:- Bu yerin benim olan kısmını.
  Melek:- Tamam işte ev.
  Joon Hyuk:- Evin sınırı, bu arsayı, bahçe duvarı ile belirlenmiş alanı. Anlatabildim mi Bayan Melek?
  Melek:- Ya ama ya!
  Joon Hyuk:- Sekiz tur oldu.
  Melek:- Ulan ben seni... Dedi Türkçe söylenerek.
  Artık tur atma vakti gelmişti. Melek başlamıştı koşmaya. Joon Hyuk, ellerini bağlamış, Melek'e bakıyor, tur sayılarını sayıyordu.
  Melek:- Koş Melek koş. Koş koş koş.
  Joon Hyuk, Melek'in koşuşuna bakıyordu dikilmiş. Olurda hadi kaytırıverirse ? Cezası ne ise çekecekti.
  Melek:- Sekiz oldu mu? Diye seslendi.
  Joon Hyuk:- Hayır, devam et.
  Melek:- Dayanmalıyım. Dayanmalıyım ki bir Türk kızının her şeyle baş edebileceğini göstermeliyim bu karanlıklar efendisine. İyi buldum ha! Yakışır buna. Devam et Melek. Ay akşamdan ışıktır! Yaylalar yaylalar!
  Diğerleri balkona çıkmış onları izliyorlardı.
  Bayan Nam Ji:- Bayağı dayanaklı gibi bu yeni dadı.
  Hizmetli Min Sun:- Dur bakalım. Henüz yeni.
  Bayan Nam Ji:- Ama iyi kız. Nasıl da sevindi odasını temizlemeye yardım edince.
  Hizmetli Yeon Ha:- Bu kızın Bay Joon Hyuk'dan çekeceği var gibi.
  Hizmetli Min Sun:- Kimin yok ki.
  Bay Hwang:- Haydi bakalım hanımlar. Yeni dadı gelmeden en azından odasını hazırlamış olalım.
  Hizmetli Min Sun:- Bay Hwang haklı. Şuna baksanıza canı çıktı kızın.
  Melek koşarken, çocuklarda gelmişlerdi eve. Arabadan inip, hemen Melek'in koşuşunu izleye koyuldular.
  Yoona:- Bu bizim dadı. Amcam ilk cezasını vermiş bile. Dedi gülerek.
  Geun:- Haydi gidip, keyfini çıkaralım bu anın.
  Dong:- Bu da çok durmayacak anlaşılan.
  Üçü birden gülmeye başladılar. Melek ise bir yandan koşuyor, bir yandan da çocuklara bakıyordu.
  Melek:- Minik düşmanlara da rezil olduk. Dayan Melek. Bu sayede senin ne kadar dayanıklı olduğunu görecekler. Güç gösterisiiiiiii!
  Beş, altı, yedi derken sonunda sekizinci tura gelmişti. Ve artık son turdaydı ve sekizden sonra bitiyordu. Ama Melek'de bitiyordu.
  Nefes nefese biten sekizinci tur. Melek, kendini zor taşıdı eve kadar. Herkes ondan önce eve girmişti bile ama o yarım saatini eve yürümekle geçirdi bile.
  Melek:- Oyy anam oyy. Bacaklarımm! Dedi ve emekleyerek merdivenleri çıkmaya başladı. Biraz dinleniyor sonra çıkmaya devam ediyordu. Odasının önüne kadar geldi. O an karşısında Joon Hyuk'u gördü.
  Melek:- Beni merdivenlerin başında beklediğinize göre gerisin geri yuvarlamayı düşünüyorsunuz herhalde. Yoksa Kore sneckdown filan mı yapacaksınız?
  Melek o an hayale daldı. Kendisi o büyük çukurun yanında ve Joon Hyuk, onun yanı başında. Ayağını kaldırır ve o meşhur söz. " Joon Hyuk:- This is Koreee! dedikten sonra göğsüne inen bir tepikle, Melek çukurun içine düşer.
  Melek o an kendine geldi irkilerek:- Tövbe estağfurullah.
  Joon Hyuk:- Ne düşünüyorsun sen?
  Melek:- Hiç!
  Joon Hyuk:- Dua et, dokuz tur vermedim. Şu hâline baksana ölürdün herhalde.
  Melek:- Dokuz tur ceza verecektiniz ve o kadar iyi bir insansınız ki sekiz tur verdiniz cezamı öyle mi? Ben ne kadar nankör bir insanım. Ne kadar kötü kalpliyim. Allah'ım yarabbim siz dalga mı geçiyorsunuz benimle acaba?
  Joon Hyuk:- Ceza sisteminde ne kadar ısrarcıyımdır görmüşsünüzdür umarım.
  Melek:- Birde övünmez mi? Bir insana işkence yapmak ne kadar iyi bir şey ise sizin ceza sisteminiz de o kadar iyi bir şey. Bu da sizin verdiğiniz vereceğiniz ilk ve son ceza. Ümitlenmeyin yani.
  Joon Hyuk:- Göreceğiz bakalım. Dedi ve Melek'in yanından geçip merdivenlerden inmeye başladı.
  Melek kızmıştı:- Göreceğiz bakalımmış. Nereye düştüm ben? Dedi ve güçlükle kalkıp, odasına girdi. O an, o şirin mi şirin pembiş odasını gördü. Sanki bütün yorgunluğunu bir anda uçup gitmişti. Beyaz demir başlıklı yatağı, balkonda ki sallanan sandalyasi, fransız danteli perdeleri o kadar güzel duruyordu ki. Her şey ince datayına kadar düşünülmüştü. Balkonda ki paslanmış ama gösterişli korkuluk bile boyanmış, beyaz rengi ile bu odaya uyum sağlamıştı. Odada ki ferforje ürünler belki de buraya hiç bu kadar yakışmamışlardı. Balkona doğru dallarını uzatmış olan çınar ağacı ise çıkar çıkmaz karşılıyordu Melek'i.
  Melek, üçer beşer atlayarak indi merdivenleri ve mutfağa koştu. Büyük salondan bir hışımla geçen Melek'i görmüştü Joon Hyuk. Az önceki yorgun kızdan, jet gibi önünden geçen bir kıza dönüşmesinde ki o büyük etken neydi acaba?
  Melek mutfağa girdi:- Ben, ben çok teşekkür ederim. Her şey çok güzel olmuş!
  Çalışanlar gülümsüyordu Melek'e.
  Melek:- Ellerinize sağlık. Çok uğraşmışsınız. Üstelik eşyaları da seçmişsiniz ve her biri ayrı ayrı o kadar güzel yakışmışlarki.
  Hizmetli Yeon Ha:- Beğenmene sevindik. Dedi arkadaşlarına bakarak.
  Melek:- Nasıl da uğraşmışsınız. Çok iyisiniz. Siz artık benim dostlarımsınız.
  Bayan Nam Ji, Melek'in gülen yüzüne baktı. Saf ve temiz bir gülümseme vardı. Hırs ve kötülük değil.
  Bay Hwang:- Umarım buradan hemen gitmezsin.
  Melek:- Çocuklarla anlaşabilirsem gitmem tabiki.
  Bayan Nam Ji:- Anlaşabilmek önemli tabi. Dedi derin bir iç çekerek.
  Melek:- Neden öyle söylediniz ki?
  Bayan Nam Ji:- Sen iyi bir kıza benziyorsun. Çocuklar ise bizim göz bebeğimizdir. Kıymetlilerimizdir. Peki,sen Melek çocuklara karşı nasıl birisin? Sevgi dolu musun? Anlayışlı mısın? En önemlisi de sabırlı mısın?
  Melek gülümsedi:- Eğer onlara dadılık yapacaksam, emin olun ki ilk önce onları sahiplenirim. Biz Türk kadınlarının dünyaca ünlü bir tarafı vardır. Normalden fazla anaç olmak. Bu özelliğim genlerimde olduğu sürece, bu evin çocukları benim çocuklarım olacaklardır. Aksini hissettiğim taktirde istifa ederim zaten.
  Diğerlerinin içinde ki şüpheler azda olsun gitmişti. Bu cümleleri duydukları hâlde çocukların içinde ki şüpheler ise şimdilik yerini koruyordu.
 
 
 
 
 

 
 
 
 
 
 

 
 
 
 
 

ŞEKER AĞACI (Kore)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin