10. Bölüm-Aşk Oyunu

109 8 23
                                    

Hava güzeldi artık. Kış geride kalmıştı. Melek, şeftali ağacının, ya da kendi deyimi ile şeker ağacının, çiçek açmasını bekliyordu artık. Ama o da geç gelen bahar gibi geç çiçek açacaktı belli ki. Tıpkı ev sahipleri gibi. Belki de kışta kalmıştı hala.
Eline eldivenleri geçirmiş, bahçedeki yabani otları temizliyordu Melek. Canı sıkılmış, kendisine bir iş bulmuştu yine.
Sun Mi Yan:- Bu kız da burayı iyiden iyiye benimsedi. Her işe karışıyor.
Büyük anne:- Bahçe işleri ile uğraşmayı seviyor galiba.
Sun Mi Yan:- Sadece kendi işini yapsa daha iyi.
Büyük anne: Bu evi benimsemesi kötü bir şey değil ki. Sen neden rahatsız oldun bu kadar?
Sun Mi Yan:- Yok, neden rahatsız olayım ki.
Büyük anne:- Sun Mi Yan, sen iyi misin?
Sun Mi Yan, başını diğer tarafa çevirdi:- Joon Hyuk, boşanma konusunda araştırmalar yapıyor.
Büyük anne:- Biliyorum. Ama boşanamayacaklarını da biliyorum. Az önce avukat ile konuşurken ben de oradaydım. Sözleşmenin her yolu kapattığını söyledi.
Sun Mi Yan:- Anlıyorum. Dedi somurtarak.
Joon Hyuk, herkesi bir araya toplamış, sıraya dizmişti. İçlerinde Melek'de vardı. Karşılarına geçip konuşmaya başladı.
Melek:- Niye sıralandık? Diye fısıldadı.
Bayan Nam Ji:- Galiba Bay Lee sefere çıkacak. O gideceği zaman bizi böyle bir araya toplar. Emirler verir ve gider. Aynı şekilde.
Melek:- Demek gidiyor ha!
Joon Hyuk:- Arkadaşlar! Sizi bir araya toplamamdan da anladığınız üzere, ben bir kaç gün sonra sefere çıkacağım. Bir ay kadar evde olamayacağım.
Melek:- Bir ay mı? Dedi ağzından kaçırarak. Eliyle ağzını kapattı hemen.
Joon Hyuk:- Bir sorun mu var Bayan Melek?
Melek:- Yoo. Bir ay ceza almayacağım diye sevindim de.
Diğerleri kıkırdadılar kendi aralarında.
Joon Hyuk boğazını temizledi ve devam etti.
Joon Hyuk:- Evin tadilat işleri var. Bunlarla büyük annem ilgilenecek.
Melek elini kaldırdı:- Komutanım, Büyük anne Na Ra, bu işler için biraz şey değil mi?
Joon Hyuk:- Ne?
Melek:- Yaşlı. İsterseniz biz ilgileniriz.
Joon Hyuk:- İşi size bırakayım da, gelince gök kuşağı gibi bir ev ile karşılaşayım öyle mi? Kendinize benzeteceksiniz sonra her şeyi.
Diğerleri yine kıkırdadılar.
Melek:- Ne gülüyorsunuz? Diye fısıldadı.
Bay Hwang:- Bu iyiydi ama.
Melek:- İyilikte yaramıyor.
Joon Hyuk:- Ama bu konuda büyük anneme yardım edebilirsiniz Bayan Melek.
Melek:- Komutanım!
Joon Hyuk:- Yine ne var.
Melek:- Bahçeyi de düzenleyebilir miyiz?
Joon Hyuk:- Ben yokken ceza verecek kimse olmayacağı için kendine oyalanacak şeyler arıyorsun galiba.
Melek:- Aşk olsun komutanım. Hiç biri sizin cezalarınızın yerini tutmaz ki.
Joon Hyuk:- Bir ay dinlen bakalım. Nasılsa yerinde duramayacaksın yine.
Hizmetli Min Sun:- Bunlar tatlı tatlı atışıyorlar mı bana mı öyle geliyor?
Hizmetli Yeon Ha:- Yok bende öyle hissediyorum.
Bayan Nam Ji:- Kızlar yoksa?
Hizmetli Min Sun:- Bilemiyorum artık.
Joon Hyuk:- Denizde olduğum sürede, bu evde olup biteni bana rapor edeceksiniz Bay Seo Ki Yan.
Seo Ki Yan:- Elbette Bay Lee.
Melek, Dong'u bahçede gezdiriyordu tekerlekli sandalye ile.
Dong:- Melek abla, yürümek nasıl bir duygu?
Melek:- Güzel bir duygu elmalı kurabiyem.
Dong:- Galiba ben, hiç bir zaman, nasıl bir duygu olduğunu bilemeyeceğim.
Melek:- Sen, yürüyememenin nasıl bir duygu olduğunu bilmiyorsun, bizler de ne kadar değerli olduğunu.
Dong:- Sen ilk geldiğinde biz sana çok kötü davrandık. Oysa sen iyi kalpli birisin. Hani demiştin ya bize, ben yalnız değilim benim Allah'ım var diye. Bence senin Allah'ın bizi de yalnız bırakmadı. Aksi olsaydı,seni bize göndermezdi. Melek, Dong'un önüne eğildi ve sarıldı ona.
Melek:- O sadece benim değil kurabiyem. O senin de Allah'ın.
Dong:- Kendisine inanmayanların bile mi?
Melek gülümsedi:- Kendisine inanmayanların bile.
Dong:- Ben ona inanıyorum Melek abla.
Melek gülümsedi ve tekrar sarıldı:- Akıllı kuzum benim. Şükürler olsun Rabbim.
Dong:- Peki beni duyabilir mi?
Melek:- Elbette.
Dong:- Yürümek istediğimi biliyor mudur peki?
Melek:- Kesinlikle. Hatta bunun için sana sebepler bile hazırlamıştır.
Dong:- Yani ondan istersem, yürüyebilir miyim?
Melek:- Ondan istersen, yani dua edersen neden olmasın. Ama bazen rabbimiz, bizim için hayırlı olanı ister hakkımızda. Belki yürüyememen senin için hayırlı bir şey. Belki yürüseydin, o ayaklarla kötü yollara, gidip, kötü işler yapabilirdin. Allah her zaman bizi düşünür Dong. Senin iyi olmanı ister. Seni, senden daha çok sever çünkü.
Dong:- Anladım. Belki bu durumda olmak beni yürümekten daha mutlu edecek öyle değil mi?
Melek:- Sen düşündüğümden de zeki bir çocuksun. Bak seninle ne yapalım. Haydi kendini bana bırak. Dedi ve Dong'u ayağa kaldırmaya çalıştı. Onu sıkıca kavradı. Sağ ayağını sağ ayağının üzerine, sol ayağını da sol ayağınïn üzerine koydu.
Melek:- Haydi yürüyelim. Dedi ve dikkatlice onu yürütmeye başladı. Dong çok mutlu görünüyordu. Melek ablası onu bir nevi yürütüyordu.
Dong:- Bu çok zevkliymiş.
Melek:- İstersen bunu her gün yaparız. Aslında senin inanman, her şeyi değiştirmeye yeter Dong.
Dong:- İnanıyorum Melek abla.
Joon Hyuk, onlara bakıyordu camdan. Konuşmalarını da duymuştu. Melek, insanları kusurları ile seven bir kızdı. Mutlu etmeyi de başarıyordu ve galiba bunun inandığı o din ile bir ilgisi vardı. İçeri girip, maskesini çıkardı ve aynaya baktı. Kendisi de sevebilir miydi kendisini? Yüzüne bakabilir miydi müslüman olduğunda mesela.
Sun Mi Yan girdi o an odaya. Hemen taktı maskesini gerisin geri.
Sun Mi Yan:- Bu hafta sefere çıkıyormuşsun.
Joon Hyuk:- Öyle. Denizlere geri dönüyorum gibi bir şey. Evde çok bile kaldım.
Sun Mi Yan:- Ne zaman döneceksin?
Joon Hyuk:- Bir ay sonra. Neden sordun?
Sun Mi Yan:- Seni özleyeceğim.
Joon Hyuk, Sun Mi Yan'a baktı. Nereden çıkmıştı ki şimdi bu sözler?
Joon Hyuk:- Her şey yolunda mı?
Sun Mi Yan:- Bilmiyorum. Kafamın içi karmakarışık. Beni en iyi sen anlardın ama sen de gidiyorsun.
Joon Hyuk:- Eğer önemli bir şey ise kalabilirim.
Sun Mi Yan:- Çözemeyeceğim bir şey değil. Yine de yanımda olduğunu bilmek güzel. Dedi ve Joon Hyuk'a sarıldı. O anda Kapıya vuruldu ve Melek içeri girdi. Onları sarılırken görmüştü.
Melek:- Aa afedersiniz. Dedi ve tam çıkıyordu ki. Joon Hyuk durdurdu.
Joon Hyuk:- Bir şey mi vardı?
Melek:- Ben sonra geleyim. Dedi ve çıktı.
Sun Mi Yan:- Neden geldi, neden çıktı şimdi?
Joon Hyuk:- Bizi öyle görünce şey zannetti galiba. Ben bir bakayım.
Sun Mi Yan:- O kıza açıklama yapmayacaksın değil mi?
Joon Hyuk:- Açıklama yapacak bir durumda değiliz Bayan Melek ile. İkimizde evliliğimizin yanlışlıkla olduğunu biliyoruz.
Melek, odasına geçti. Annesi ile telefonda konuşuyordu.
:- Baban Türkiye'ye gelmeni istiyor.
Melek:- Bana ne anne ya!
:- Sen bize karşı mı geliyorsun Melek. Salarım abini Kore'ye alır gelir seni.
Melek:- Anne ben o Murat denen çocuk ile evlenmeyeceğim. Düşün bi yakamdan artık. Kaç sene oldu hala Murat'da Murat.
:- Babaannen dinliyor mu ki? Bi tanışsın belki olur deyip duruyor.
Melek:- Söyleyin o babaanneme servetini koruyacak başka birini bulsun. Hem, hem ben başka birini seviyorum. Bir Koreli'yi.
:- Ne?
Melek:- Evet. Hem de onunla evleneceğim. Yakında tanıştırmaya getireceğim size. Babamı alıştır şimdiden.
:- Yabancı ile mi? Ben nasıl söylerim?
Melek:- On senedir başımın etini yediniz. O Murat'da bi kız bulup evlenemedi ki kurtulayım. Sen anlat babama durumu anne.
:- Deneyeceğiz artık.
Melek:- Kendine iyi bak anneciğim. Seni seviyorum.
:- Ben de seni.
Melek telefonunu kapattı ve yatağın üzerine koydu. Yere oturdu ve yüzünü yatağına kapadı.
Melek:- Allah'ım sen yardım et ne olur.
O anda kapı çaldı.
Joon Hyuk:- Gelebilir miyim Bayan Melek?
Melek:- Buyrun Bay Lee. Dedi ve ayağa kalktı.
Joon Hyuk içeri girdi:- Benimle konuşmak istediğiniz konu neydi?
O anda kapının ardına Sun Mi Yan geldi ve onları dinlemeye başladı.
Sun Mi Yan:- Bakalım,durum izahı yapmaya mı geldin Joon Hyuk?
Melek:- Özür dilerim sizi rahatsız ettim. Konu Dong. Onu yürümesi için bir rehabilitasyon merkezine mi gönderseniz? Siz gitmeden bu konuyu konuşmak istemiştim.
Joon Hyuk, balkona doğru gitti ve dışarı baktı.
Joon Hyuk:- Bir amca olarak, görevlerimi yerine getirmediğimi düşünüyorsunuz sizde değil mi? Ama onu üç kez ve üç ayrı rehabilitasyon merkezine gönderdim. Üçüde durumun psikolojik olduğunu söylediler.
Melek:- O zaman bir uzmana götürelim. Benim bu konuda iyi arkadaşlarım var.
Joon Hyuk:- Onu da denedik. Dong kendisini dış dünyaya kapattığı için tedavi mümkün olmadı.
Melek:- Anlıyorum. Ben, bu durumun sizinle alakası olduğunu düşünüyorum aslında. Dong, hatta Geun ve Yoona'da sürekli sizden bahsediyorlar. Onları dinlemediğinizden, ilgilenmediğinizden filan.
Joon Hyuk:- Ben bu konunun benimle bir alâkası olduğunu sanmıyorum. Dedi ve tam çıkıyordu ki durdu, Melek'e baktı.
Melek güldü o an istemeden.
Joon Hyuk:- Ne oldu şimdi neden gülüyorsun?
Melek:- Bayan Sun Mi Yan ile durumlar iyi galiba. Hı?
Joon Hyuk:- Melek! Dedi uyarırcasına.
Melek:- Sizin için çok sevindim. En sonunda işler yoluna girdi demek.
Joon Hyuk:- Konudan konuya nasıl geçtin öyle hemen? Hem patronlarla öyle şeyler konuşulmaz. Benimle asla.
Melek:- Tamam komutanım, kızmayın hemen. Ama artık sizde mutlu olun.
Sun Mi Yan:- Bu kız, bizim birlikte olmamızı mı istiyor? Dedi ve hızla geri döndü odasına.
Joon Hyuk:- Lütfen benim aşk hayatım ile ilgilenmeyi bırakır mısınız?
Melek:- Aa o aşk hayatınıza beni dahil eden sizsiniz unutmayın ki Bayan Sun Mi Yan'ı kıskandırmak için beni kullanmak istryen sizdiniz.
Joon Hyuk:- Aman unutma. Dedi ve çıktı odadan.
Melek gülüyordu.
Büyük anne Na Ra, çocuklarla onların odasındaydı. Konu derindi galiba çünkü konuşma bayağı hararetli idi.
Büyük anne:- Çocuklar, sizinle bir konuda konuşacağım.
Yoona:- Seni dinliyoruz büyük anne.
Büyük anne Na Ra:- Siz bu Bayan Melek'i sevdiniz mi?
Dong:- Bizce çok iyi biri. Eğlenceli, düşünceli.
Büyük anne Na Ra:- Peki, anneniz olmasını istermiydiniz?
Geun:- Annemiz mi? Bizim bir annemiz var. Hem, zaten Bayan Melek, bize annemiz gibi davranıyor.
Büyük anne Na Ra:- Elbette öyle. Ben, onun Joon Hyuk ile evlenmesini istiyorum.
Yoona:- Onlar zaten evliler. Dedi gülerek.
Dong:- Gerçekten evli olmasını diyor büyük anne.
Büyük anne:- Evet. Bu konu da sizden yardım istiyorum.
Geun:- Tamam edelim de. Bu nasıl olacak?
Büyük anne:- Onları yakınlaştıracaksınız. Veeee...
Yoona:- Birbirine aşık olacaklar. Ben varım.
Dong:- Ben de varım.
Geun:- Beni unutmayın lütfen.
Büyük anne çocuklarla çak beşlik yaptı tek tek.
Büyük anne:- İki günümüz var çocuklar. İki günde ikisini yakınlaştırmalı, amcanızı gemiye Melek'i aklında ve kalbinde olarak göndereceğiz.
Joon Hyuk, Sun Mi Yan ile bahçede dolaşıyordu.
Sun Mi Yan:- Bayan Melek haklı galiba. Bahçenin iyi bir düzenlemeye ihtiyacı var.
Joon Hyuk:- O işleri hep annem yapardı biliyorsun. Bahar gelir gelmez eline bahçe makasını alır, otları temizlerdi. Arka bahçede ki şeftali ağacının dallarını budardı. Onunla konuşa konuşa. Bahçe rengarenk olurdu bahar gelince. Her çiçekten, tür tür, olsun isterdi. Gül, papatya, lale ha bir de hanımeli. Hanımelleri çok güzel kokar derdi. Tek tek ilgilenirdi çiçeklerle. Çocukları gibi bakardı. Dedi ve ileride otları temizleyen Melek'i gördü.
Sun Mi Yan:- Bu kızı dadı değilde bahçıvan olarak alsaymışsın işe daha iyi olurmuş herhalde. En azından ortalığı birbirine katmaya vakti olmazdı.
Joon Hyuk, Sun Mi Yan'a baktı birden. Nedense onu böyle küçümsemesine gönlü razı gelmedi. Sun Mi Yan ile Melek'in yanına geldi.
Joon Hyuk:- Bayan Melek, ne yapıyorsunuz?
Melek doğruldu ve hasır şapkasının altından Joon Hyuk'a gülümsedi.
Melek:- Yabani otları temizliyorum Bay Lee. Çocuklar, bahçede oynarken bacaklarını çiziyorlar.
Joon Hyuk gülümsedi.
Melek:- Ayrıca bahçe düzenlemesi görevi bendeydi. Onun için de hazırlık yapıyorum.
Joon Hyuk:- Öyle mi? Ne düşünüyorsunuz peki?
Melek:- Şuraya gül ağaçları dikeceğim. Şuraya lale, şuralara da papatya. Dedi parmağı ile göstererek. Ama en önemlisi, hanımeli. Hanımeli çok güzel kokar.
Joon Hyuk, olduğu, yerde kalmıştı. Bir kadın, kendisini geçmişine, anılarına ancak bu kadar güzel götürebilirdi. Melek'e baktı.
Melek:- Şeftali ağacının dallarını budamamızda gerek. Siz gelmeden hepsi yapılmış olur.
Joon Hyuk, kendini garip hissediyordu. Bir an geçmişe gidip gelmişti Melek ile. Sadece gülümsemek ile yetindi. Arkasına döndü.
Melek:- Bay Lee, bir şey mi oldu? Yanlış bir şey mi dedim?
Joon Hyuk:- Hayır. Dedi ve eve doğru ilerledi. Sun Mi Yan ve Melek, ona bakıyorlardı.
Sun Mi Yan:- Bunu nasıl yapıyorsun?
Melek:- Neyi?
Sun Mi Yan:- İnsanların hayatlarına dokunmayı. Joon Hyuk'un annesinin sevdiği çiçekleri tek tek saydın az önce.
Melek şaşkındı. Bilerek yaptığı bir şey değildi bu. İçinden öyle gelmişti.
Sun Mi Yan:- Ya çok aptalsın, ya da çok zeki. Ya çok iyisin, ya da çok kötü.
Melek:- Bu ne demek şimdi?
Sun Mi Yan:- Joon Hyuk'u görmüyorsun demek.
Melek:- Ben Bay Lee'nin o maskesinin ardında ki acısını görebiliyorum. Ama siz, ya kör olduğunuz için, önünüzü görmüyorsunuz, ya da sadece etrafınıza baktığınız için yanınızdakini fark etmiyorsunuz. Yoksa onun sizi nasıl sevdiğini görürdünüz.
Sun Mi Yan:- Ben, onu yirmi senedir görüyorum. Ve galiba yeni fark ediyorum. Ama biliyor musun? Galiba fark ettiğim an, onu kaybettiğim an oldu.
Melek gülümsedi:- O sizi hala seviyor. Bence hiç bir şey kaybetmediniz. Dedi ve yabani otları yolmaya devam etti. Sun Mi Yan, eve doğru ilerledi ve dönüp Melek'e baktı.
Sun Mi Yan:- Sen, sadece insanların acılarını görebiliyorsun. Sevgilerini değil. Dedi ve gitti.
Melek büyük salona geldi. Çocuklar, oyun oynuyorlardı büyük anne Na Ra ile.
Büyük anne Na Ra:- Çocuklar, ben sizinle oyun oynamak için çok yaşlıyım.
Geun:- Hadi ama büyük anne!
Yoona:- Ne yaşlısı taş gibisin taş!
Büyük anne:- Bak sen şunlara.
Melek:- Ne yapıyor bakalım bizim afacanlar?
Büyük anne:- Tutturdular oyun oynayalım diye. Ben hemen yoruluyorum. Ne de olsa yaşlılık.
Melek:- Yok canım ne yaşlısı?
Büyük anne:- Öyle öyle.
Melek:- Ne oynuyordunuz ?
Dong:- Kovboyculuk. Biz kovboyuz büyük annemde kızılderili.
Melek güldü:- Büyük anne siz biraz dinlenin. Ben çocuklarla oynarım. Görsünler bakalım kızılderili nasıl oluyormuş.
Büyük anne çocuklara göz kırpıp koltuğun üzerine geçip, oturdu.
Melek ve çocuklar ise birbirlerini kovalamaya başladılar. O anda Joon Hyuk elinde dosya ile oradan geçiyordu. Durdu ve onlara baktı.
Joon Hyuk:- Ne yapıyor bunlar?
Büyük anne:- Kovboyculuk oynuyorlar.
Joon Hyuk:- Bayan Melek kendine göre bir aktivite bulmuş sonunda.
Melek durdu o an:- Laf sokmadan da duramıyorsunuz maşallah.
Joon Hyuk:- Kötü bir şey demedim ki yaşınıza uygun bir şeyler utanılacak şeyler değildir.
Melek:- Bak şimdi...
Yoona:- Amca, sizde bizimle oynar mısınız?
Geun:- Evet amca. Kızılderili de eksiğimiz var.
Joon Hyuk:- Ben mi? Yok olmaz.
Yoona amcasının elini tuttu ve çekiştirmeye başladı.
Yoona:- Lütfen amca, çok eğleniyoruz.
Melek:- Bırakın onu eğlenmekten ne anlar o? Anca somurtur.
Joon Hyuk:- Kiiim? Ben çocukken ne güzel oyunlar biliyordum bir kere.
Melek:- Siz çocuk mu oldunuz? Aaaa, çok şaşırdım. Bir de oyun biliyormuş. Duyda inanma.
Joon Hyuk:- Ben böyle çıkmadım herhalde. Çocuk oldum tabiki. Ama oyun oynayacak yaşı çoktan geçtim. Aramızda hala büyümemiş olanlar var. Bu oyunlar ona uygun. Ben satranç filan oynarım.Siz bu oyunu ismi lazım değil ile oynayın.
Melek:- Sok lafı sok. Sanki anlamıyoruz. Oyun oynamaktan neden utanayım ki. Sen kendine bak somurtkan. Satrancı senin gibi Asosyaller oynar.
Joon Hyuk:- Seni şimdi...
Geun:- Amca, Melek abla haklı mı acaba? Sen oyun oynamayı bilmiyor musun?
Melek:- Tabikim de haklıyım.
Büyük anne:- Rahat bırakın Joon Hyuk'u. Küçükken de böyleydi. Annesi zorla sokardı oyunlara.
Melek:- Asosyal işte.
Joon Hyuk, gaza gelmişti. Ee erkek milleti işte. Birazcık teşvik etmek gerekiyor bir şey yaptırmak için.
Joon Hyuk daldı oyunun ortasına birden.
Joon Hyuk:- Ee ne oynuyoruz?
Geun, Dong ve Yoona:- Yaşasın! Dediler zıplayarak.
Joon Hyuk, Melek ve çocuklar oynamaya başladılar. Kızılderili tüylü takmışlar, Melek yüzüne çizgiler çekmişti.
Joon Hyuk:- Ben kızılderili reisiyim. Sen de yamak ol.
Melek:- Yamak ne be?
Joon Hyuk:- Maskot gibi bir şey işte.
Dong:- Sizin bir isminiz var mı? Kızılderili ismi.
Melek:- İsim mi? Senin ki reis aksi boğa olsun. Dedi Joon Hyuk'a gülerek.
Joon Hyuk:- Seninki de ortalığı birbirine katan olsun.
Melek:- Öyle isim mi olur?
Joon:- Sana göre işte.
Melek:- O zaman senin ki tüysüz kartal olsun.
Joon Hyuk:- Benim tüylerim çıkıyor birkere. Siz de Koreli erkekleri iyice kılsız tüzsüz bir şey yaptınız.
Melek:- E öyle. Sakalınız bile yok. Sakalsız erkek mi olur?
Joon Hyuk:- Sizin erkekleriniz gibi kurt adam gibi mi gezelim? Biz bakımlı erkekleriz bir kere.
Melek:- Tüysüzlüğün, kılsızlığın adı da bakım olmuş. Hem bizim erkeklerimiz kıllı güzeller. Nasılda yakışıklılar. Erkek dediğin kılları olur.
Joon Hyuk:- O zaman gidip onlarla evlenseydin! Dedi kıskanarak.
Melek:- Evlenirdim tabi. Sanki seninle isteyerek evlendim.
Joon Hyuk:- Merak etme, boşanmanın bir yolunu elbette bulacağım. Sen de gidip çok sevdiğin kıllı erkeklerle evlenirsin.
Yoona:- Siz böyle kavga mı edecek siniz? Nasıl oyun oynayacağız biz?
Dong:- Mızıkçı çocuklar gibisiniz. Ben size buldum isim. Melek ablanın adı "Yaban gülü" amcamın adı da "Yakışıklı dağ kartalı"
Joon Hyuk güldü:- Hmm güzel. Beğendim.
Melek:- Yakışıklı dedinya beğenir tabi.
Joon Hyuk:- Hayır, sana yabani dediği için hoşuma gitti.
Melek:- Bak hâla.
Geun:- Haydi artık oynayalım.
Çocuklar, Melek ve Joon Hyuk'la karşı karşıyalardı. Birbirlerine ateş ediyorlar, ok fırlatıyorlardı. Bir ara Melek ve Joon Hyuk, koltuğun arkasına saklandılar. Sığmadıkları için birbirlerini iteklemeye başladılar.
Melek:- Yakışıklı dağ kartalı az çekilir misiniz sığmıyorum.
Joon Hyuk:- Yaban gülü, asıl sen çekil. Görecekler şimdi bizi.
Melek:- Yakışıklı dağ kartalı, lütfen biraz centilmen olur musunuz? Bayanlara yer verilir bir kere.
Joon Hyuk:- O kelimenin anlamını biliyorum.
Melek:- Bilmezsin tabii.
Joon Hyuk:- Sen bizim kılımıza laf edeceğine kilona bak. Sığmadın iki saattir.
Melek:- Hiihh ben mi?
Joon Hyuk:- Koreli bir kız olsaydı çoktan sığmıştı buraya.
Melek:- O zaman Yaban gülü, Koreli bir kız olsun. Dedi ve ayaklandı.
Joon Hyuk:- Neden olmasın. Dedi gülerek.
Çocuklar geliyorlardı. Joon Hyuk, ayakta ki Melek'in fark edilmemesi için elinden tuttu ve aşağıya çekti. Kolunu omuzuna attı ve yanına sokuldu.
Melek şaşırmıştı. Joon Hyuk'a baktı.
Melek:- Bay Lee, aman Yakışıklı dağ kartalı, ne yapıyorsunuz?
Joon Hyuk:- Çocuklar geliyorlar. Sessiz ol.
Yoona:- Bu kızılderililer neredeler acaba?
Geun:- Biliyorsun ki bunlar saklanmakta çok ustadırlar.
Joon Hyuk, Melek'i sarmıştı iyiden iyiye. Melek'in başı göğsündeydi. Başını hafifçe döndü ona doğru döndü. Saçlarının kokusunu doldurdu ciğerlerine.
Joon Hyuk:- Bu kız, beni neden böyle etkiliyor? Uzun zamandır kalbim hiç böyle çarpmamıştı. Sanki, bir ömür ona böyle sarılabilirmişim gibi hissediyorum kendimi. Ne güzel bir duygu bu. Dalgalı saçların ne kadar güzel kokuyor. Diye düşündü ve bir kez daha çekti saçlarının kokusunu.
Melek ise başı Joon Hyuk'un göğsünde hiç kıpırdamadan duruyordu. Kıpırdayamıyordu ki zaten. O da çekti kokusunu içine. Nefes alıp verdikçe Joon Hyuk'un kokusu gidiyordu vücuduna.
Melek:- Eğer bunu başka biri yapsa basmıştım tokatı. Ama şimdi neden kıpırdaya mıyorum? Nasıl da sarıyor beni. Hoşumamı gidiyor şimdi bu? Ne tatlı bir kokusu var.
Melek, güçlükle kıpırdandı o an. Başını kaldırdı ve kendisini saran Joon Hyuk'a baktı. Birbirlerine bakıyorlardı. Melek gözlerini kaçırdı hemen. Sonra kenara çekildi. Eğer çekilmeseydi belki uzun süre öyle kalabilirlerdi.
Çocuklar ve büyük anne onları izliyorlardı uzaktan gülümseyerek.
Büyük anne:- Aferin size çocuklar.
Joon Hyuk:- Şey, Bayan Melek, ben yakalanmamak için çocuklara...
Joon Hyuk, kelimeleri toparlayamıyordu ilk defa. Utanmıştı.
Melek:- So sorun değil. Olur öyle oyun oynarken.
O anda çocuklar çıktılar ortaya. Ellerinde ki oyuncak silahları onlara doğrultarak.
Geun:- Yakalandınız!
Dong:- Cezalısınız Yaban gülü ve şef Yakışıklı kartal.
Melek ve Joon Hyuk, alacakları cezayı bekliyorlardı.
Dong:- Ne ceza verelim?
Melek:- Ceza işlerini şef Yakışıklı kartal'a sorun. O bu ceza vermekte çok iyidir.
Joon Hyuk:- Taş geldi.
Geun:- Ben buldum. At olsunlar.
Joon Hyuk ve Melek:- At mı?
Joon Hyuk, eğildi ve at oldu. Melek, Dong'u kucaklayıp, Joon Hyuk'un sırtına oturttu. Arkasına da Geun oturdu.
Melek'in sırtına da Yoona oturdu. Evin içinde sırtında çocuklarla emekleyerek gezen, bir Yaban gülü, bir de Yakışıklı dağ kartalı vardı. Gülüşme sesleri eşliğinde at yarıştırıyordu çocuklar.
Joon Hyuk:- Hazır mısınız kovboylar?
Dong ve Geun:- Hazırız!
Geun ve Dong'un atı birinci gelmişti.
Joon Hyuk at gibi şaha kalktı:- Birinciyiz!
Melek:- Sayılmaz benim üzerimde etek var takılıyorum.
Sağa sola emeklerken birbirine de çarpmıştı Melek ve Joon Hyuk. Kafaları tokuşmuştu.
Bu gün bu karanlık evde renkli oyunlarla biraz renklenmişti ev. Çocuklar koşup amcalarına sarıldılar. Ama o an beklenmedik bir şey oldu. Çocuklar sarılayım derken Joon Hyuk'un yüzünde ki maskenin çıkmasına neden oldular. Oyun bitmişti o an. Joon Hyuk elini yüzüne kapattı hemen. Kimse görsün istemiyordu yüzünü. Ayaklandı hemen.
Joon Hyuk:- Oyun bitti. Bu kadar yeter. Dedi ve odasına geçti.
Melek ve çocuklar arkasından bakıyorlardı.
Güneş batıyordu. Melek şeker ağacının altına geçmiş oturuyordu.
Melek:- Annemler sürekli arıyorlar şeker ağacı. Murat ile evlenmem için. Evli olduğumu. Ama bunların haricinde içimde garip şeyler oluyor. Anlamadığım. Bir senin kalbinin çarpmasına neden oluyorsa, ona uzun süre bakamıyor, ama gözlerinde de kalmak istiyorsan, kokusu da sana ayrı bir güzel gelmeye başladıysa bu ne demek olur? Ha şeker ağacı? Sarıldı diye utandığım içindir değil mi kalbimin çarpması. Başka ne olabilir ki? Öyledir öyle. Diğer olan şeyler mi? Bilmiyorum. Vardır onlarında bir sebebi.
Joon Hyuk, kıyafetlerini hazırlıyordu. Odasında. Aynaya baktı ve yüzüne dokundu.
Joon Hyuk:- Sakal ben de nasıl durur acaba? Kirli sakal mesela. Türk erkeklerinki gibi. Yakışır bence. Dedi bir süre kendine bakarak ve kendine geldi birden. Ne saçmalıyorum ben?
Hava kararmıştı.Melek merdivende oturmuş annesi ile konuşuyordu telefonda.
Melek:- Babamla konuştun mu anne?
:- Henüz değil. Zaten ne zaman gelecek diye sorup duruyor seni. Ona da Babaannen.
Melek:- Koskoca sülalede bir ben mi varım Murat ile evlenecek? Bulun birini.
:- Uğraşmaktan yoruldum artık kızım. Ben de Kore'ye gelmezsem iyidir.
Melek güldü:- Seni de kaçıralım buraya?
:- Fena olmaz.
Melek telefonunu kapattı ve ayağa kalktı. O anda Joon Hyuk yanına geldi.
Joon Hyuk:- Seni genelde bahçede görüyorum.
Melek:- Bahçe ile uğraşmayı seviyorum. İyi hissettiriyor.
Joon Hyuk:- Arayan, annen miydi?
Melek:- Evet. Benim için işler oldukça karışık. Dedi iç çekerek.
Joon Hyuk:- Evlilik meselesi.
Melek:- Evet. Biri var. Türkiye'de.
Joon Hyuk durdu birden:- Onunla mı evlenecektin? Diye sordu. Sanki kalbinde bir yer acımıştı.
Melek:- Öyle.
Joon Hyuk:- Anladım. Dedi ve merdivenlere oturdu. Az uzağına da Melek.
Melek:- Bu gün çocuklar ile çok güzel oynadınız.
Joon Hyuk:- Oyun oynamayı özlemişim.
Melek:- Onlarda sizi özlemişler.
Joon Hyuk:- Keşke her şey daha farklı olsaydı. Daha güzel.
Melek:- Her şey zaten güzel. Onlardan uzak durmak, sizin için de zor değil mi?
Joon Hyuk:- Annelerine kızdığım için, sonucunu çocuklara bağlamamalıydım.
Melek:- Çocuklardan uzak durmanızın sebebi, anneleri değil Bay Lee. Siz, onların yüzünüzü görmelerinden korkuyorsunuz. Kendinize inanmadığınız bir gerçeklik oluşturmuşsunuz. Ve kendinizi ona inanmaya zorlamışsınız. Oysa onlar sizin yüzünüze sadece amcasını çok seven birer çocuk olarak bakıyorlar. Siz maskenizi çıkardığınız zaman da bu böyle olacak.
Joon Hyuk:- Sen, bunun nasıl bir his olduğunu biliyor musun? Bilemezsin. Çünkü senin gizlemek zorunda olduğun bir yüzün yok. Ben, bu maskeyi çıkardığım zaman çocuklar beni görüp, korkuyla ağlayarak annelerine kaçtılar. İnsanlar, yüzüme tiksinerek baktılar. Ben bu maskeyi çıkarmayı düşünmedim mi sanıyorsun? Bir keresinde bir kadından hoşlanmıştım. Ona açılmak istediğimde çıkarmıştım bu maskeyi. Yüzümü görmeli diye düşünmüştüm. Ama o yanımdan kaçmakla yetindi. Bunu sana neden anlatıyorum ki.
Melek:- Biz bazen başımıza gelenleri ceza olarak düşünürüz. İçinde bizim için saklı olan güzelliği göremeyiz. Sizin yüzünüz, sizin güzelliğiniz. İnsanların birbirini menfaatleri için sevdikleri bu zamanda gerçek aşkı bulmanızı sağlayacak tek şey o iki bıçak izidir belki de. Sizi gerçekten seven insan sizi yüzünüzde ki kesik ile sevecektir.
Joon Hyuk:- Senin için söylemek kolay. Saklamak zorunda olduğun bir kusurun yok.
Melek:- Kusur yüzde olsun sorun değil Bay Lee, kalpte olmasın yeterki. Hem, bir askerin saklayacağı en son şeydir vatanını korurken, ya da birini savunurken aldığı yara. Biz Türkler'de bu kusur değil, gurur duyulacak bir şeydir.
Joon Hyuk:- Sen olsan, sever miydin kusurları olan birini?
Melek:- Onu seve seve taşırdım kalbimde. Çünkü öyle birinden daha çok sevilmeyi ve sevmeyi hak eden başka kimse olamaz. Hem neden bu kadar düşünüyorsunuz ki? Bayan Sun Mi Yan var. Bence o da size karşı boş değil.
Joon Hyuk güldü:- Garip bir kızsın. Durup dururken insanı güldürmeyi başarıyorsun.
Melek:- Bay Lee, siz kendi yüzünüzden korkarken, bir başkasının sizin yüzünüze bakabilmesini beklememelisiniz. Ha eğer ki sizin bakmaktan çekindiğiniz o yüze sevgiyle bakan birileri varsa, sizi çok sevdiği içindir. Bunu da unutmayın.
Büyük anne, Sun Mi Yan ile konuşuyordu.Yine bir şeyler peşindeydi.
Büyük anne:- Yarın erkenden şirkete gidebilir misin benim yerime?
Sun Mi Yan:- Neden?
Büyük anne:- Genel müdür beni görmek istemiş. Ben elimi ayağımı çektim şirketten ama o benden çekmiyor bir türlü.
Sun Mi Yan güldü:- Sen merak etme büyük anneciğim. Ben gider hallederim.
Büyük anne:- Joon Hyuk, seferden döndükten sonra da şu bahar partisini verelim. Çalışanlar için moral olur hem.
Sun Mi Yan:- Haklısın büyük anne. Gelenekselleşti artık.
Seo Ki Yan'da Joon Hyuk'a rapor veriyordu.
Seo Ki Yan:- Bayan Na Ra, çocuklarla dışarıda kahvaltı yapacaklarını söyledi. Bay Hwang ve Bayan Nam Ji yarın alışverişe çıkacaklar Bay Lee. Hizmetli Min Sun ve Yeon Ha'da kiler temizliği ile ilgilenecekler. Ben de sizden bir kaç saatliğine izin isteyeceğim.
Joon Hyuk:- Yarın kimse kalmayacak mı evde?
Seo Ki Yan:- Siz merak etmeyin. İşimizi halleder halletmez evde olacağız.
Joon Hyuk:- Peki o iş sende.
Seo Ki Yan:- Peki efendim. İyi geceler.
Joon Hyuk:- Teşekkürler.
Seo Ki Yan çıktı. Joon Hyuk ise, yatağına uzandı ve düşünmeye başladı. Melek'in yüzüne bakışını, ona sarılışını, kokusunu içine çekişini düşünüyordu gülümseyerek
Joon Hyuk:- Yat uyu Joon Hyuk. O kız, başka biri ile evlenmek üzereyken seninle evlendi. Hem, ben Sun Mi Yan'a karşı bir şeyler hissediyorum. Melek'i durup dururken neden düşünüyorum ki.







ŞEKER AĞACI (Kore)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin