5. KATRAN'A PRANGALI DİL

7.4K 745 846
                                    

KEMİKTEN MEZARLAR

♪ Lord Huron, The Night We Met

5. KATRAN'A PRANGALI DİL

🌘

Katran'a ölüm sessizliği çökmüştü.

Sarp denen sosyopat, kendi çetesinden birini öldürdükten sonra onun cesedinin başına çökmüş, umursamaz bir tavırla cebinden çıkardığı sigarasını içmeye başlamıştı.

O noktada Mars ve ben ise, aramızda bir çığ gibi büyüyen o rahatsız edici sessizliği büyük bir özenle koruyorduk. İzbe evin iki ayrı köşesine yaslandığımızda, bakışlarını doğrudan üzerime çevirmişti. Dışarıdaki herif her kimse, umurunda değil gibiydi.

"Onu alacak mıyız?" diye sordum sessiz bir şekilde. Aynı zamanda gözlerimle, kırık pencerenin ardındaki bedeni işaret etmiştim.

Mars belli belirsiz dudaklarını büzdüğünde, "Şu dakika canını alacağım kadar önemsiz birisi." dedi fakat sanki bunu derken bile şüpheciydi. "Ama on adım ilerimizi düşünerek hareket ediyorsak eğer, belki de yanımıza almalıyız."

"Anlamadım?" diye sormak için beklemedim bile.

Parıltılı kahve gözleri, pencereden dışarı çevrildi. "Katran hakkında bu zamana dek medyadan çok şey duyduk ve okuduk." diye mırıldandı. "Fakat hiçbir zaman, bizzat burada yaşayanların ağzından duyduklarımızla aynı değerde olmayacak bu."

Kaşlarım sorgularcasına çatıldığında, "Onu aldık diyelim." diye varsaydım. "Ağzından çıkanlara güvenebilecek misin?"

"Güvenebilecek miyiz?" diye düzeltti hemen. Ardından başını salladı. "Elbette hayır ama birkaç tomar para ve vaatle onu dolandırabilirim."

İnsanlara boş umutlar vaat etmem. Gerçeklerle onları kırarım.

Ya da yalanlarla, Mars Martin Manastır.

"Ondan bir şeyin cevabını istiyorsun." dedim zihin süzgecinden geçirdiğim şeyleri dilime dökerek.

Bir kez daha başıyla onayladı beni. "Taklitçimizi tanıyor olabilir." diye karşılık verdi. "Onlara boş yere şehir çeteleri denmiyor, Athena. Bu çöplüğün sahibi onlar. Katran'a giren çıkan her şeyden haberdarlar."

Kaşlarım havalandı. "Bizden değiller ama."

Bu dediğim, gülümsemesine sebep oldu. İşaret parmağıyla usulca çenesini kaşırken, "Haklısın." diye onayladı. Ardından oturduğu yerde hafifçe doğruldu. "Hadi kafesleyelim şunu."

Belindeki elektroşok silahına uzandığında, "Mars." diyerek durdurdum onu. Hafifçe yanıma yaklaştım. "Bence ona, yüzünü göstermen iyi bir fikir değil."

Bunu beklemiyordu. Eli, öylece belinde asılı kaldığında, "Bu ne demek şimdi?" diye sordu anlamamış gibi.

"Sen Sokrat'ın oğlusun." dedim net bir şekilde. "Ve eğer dışarıdan tek bir kişi bile bunu fark ederse, o zaman kafeslenen biz oluruz. Kimliğin gizli kalmalı."

KEMİKTEN MEZARLAR Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin