29.01: Eğer gerçekten inanırsanız, masallar da bir gün gerçeğe dönüşür.
Soğuk bir kış günüydü. Lapa lapa yağan kar, tatil köyü sakinlerini çok mutlu etmiş, neredeyse tüm tatil köyü sakinleri karla kaplanan sahile inmişti. Dooyoung, dışarda yağan karı bir süre izledikten sonra bakışlarını elindeki takvim yaprağına dikti. 29 Ocak, sevgili arkadaşı Ase'nin doğum günüydü. Aralarından ayrılalı 11 yıl olmuştu ve Dooyoung hala ilk günkü acısını kalbinde hissediyordu.
"Anne, neye bakıyorsun? Sahile gitmeyecek miyiz? Kar yağıyor!" Genç kadın, oğlunun heyecanlı sesiyle ona baktı ve gülümsedi.
"Küçük kaptan çoktan hazırlanmış!" Kocasının da oğlu kadar heyecanlı çıkan sesi onu güldürmüştü. Hayatındaki en büyük mutluluğu bu iki beyefendiydi. Onlar olmazsa hayata nasıl tutunurdu, bilmiyordu.
"Gideceğiz oğlum, gideceğiz. Hadi bakalım sen babanla önden git, geliyorum." Küçük Joongki hemen babasının elini tutup kapıya sürüklemeye başlamıştı. Dooyoung arkalarından güldükten sonra elindeki takvim yaprağını yemek masasına bıraktı ve hazırlanmaya yatak odasına yöneldi.
Dışarda geçen iki saatin sonunda Dooyoung ve Jinki yorulmuş, evlerinin verandasına oturup kahve içiyorlardı. Bugün ikisi de hissettiği hüzünden dolayı sessizdiler. Sadece önlerinde uzanan okyanusu izliyor, arada bir sahilde karla oynayan insanlara bakıp gülümsüyorlardı.
"Küçük Kaptan bugün çok mutlu," demişti en sonunda Jinki sessizliği bozarak. Dooyoung eşine bakıp başıyla onu onaylamış ve gülümsemişti. Genç kadın tekrar önüne dönüp etrafa baktığında oğlunu göremeyince gülümsemesi yüzünden silinmiş ve endişeli bakışlarla etrafa bakmaya başlamıştı.
"Joongki görünmüyor." Eşi de ayağa kalkmış verandadan inmiş ve etrafa bakmaya başlamıştı. Gerçekten de oğulları etrafta görünmüyordu. Ne ara gözden kaybolmuştu?
"Az önce gemi iskeleye yanaşmıştı. Gemi kaptanını görmeye gitmiş olabilir mi? Ben gidip oraya bakayım, sen de sahile göz at. Endişelenme, kaybolamaz. Çoğu kişi onu tanıyor." Dooyoung eşini başıyla onayladıktan sonra Jinki, tatil köyünün iskelesine doğru yönelecekti ki oğullarının sevinçle kendilerine doğru koştuğunu gördü. " Bak işte, geliyor."
"Anne, baba! Deniz kızı ve deniz adamı buraya geldiler! Onları gördüm, onları gördüm!" Dooyoung yanlarına gelen oğluna sarıldıktan sonra onu kucağına alıp yanaklarını öpmüştü. Yine oğlunun her zamanki hayal gücü olduğunu düşündüğünden sadece gülümsemişti.
"Joongki, lütfen bir daha yanımızdan habersiz uzaklaşma," demişti Jinki oğlunun saçlarına ufak bir buse kondurduktan sonra. Joongki anne ve babasına baktıktan sonra ciddiye alınmamanın verdiği rahatsız edici duyguyla kaşlarını çattı ve kollarını göğsünde bağladı.
"Anne, baba! Size deniz kızı ve deniz adamını gördüğümü söyledim. İnanmıyor musunuz?" Jinki, oğlunun sevimli haline gülüp saçlarını karıştırdıktan sonra başını sallamıştı.
"Sana elbette inanıyoruz Küçük Kaptan!"
"Hey, Küçük Kaptan doğruyu söylüyor! Ona inansanız iyi olur." Dooyoung ve Jinki, bir anda kulaklarına dolan tanıdık sese başlarını çevirdiklerinde büyük bir şaşkınlık yaşadılar. İkisi de şaşkınca önlerinde duran iki gence bakıyordu.
"Sanırım bizi gördüğünüze sevinmediniz," dedi en sonunda genç kız. Joongki ise doğru söylemenin verdiği mutlulukla anne ve babasına bakıyordu.
"Size onları gördüğümü söylemiştim," demişti annesi onu kucağından indirmeden hemen önce.
"Ase, Jonghyun..." Jinki'nin sonunda söylediği iki kelime, yıllar önce kaybettikleri, en azından öyle sandıkları iki genç arkadaşlarının isimleri olmuştu. Jonghyun, arkadaşlarının bu şaşkın haline gülümseyip dolan gözleriyle Jinki'ye sıkıca sarıldığında Ase de Dooyoung'a sarılmıştı. 11 yılın özlemi, hüznü; şimdinin mutluluğu, şaşkınlığı ve merakıyla sımsıkı bir sarılmaydı...