•4. Bölüm | Yaş 15: Uzun Bir Ayrılıktan Sonra•

24 8 42
                                    

Yaş 15: Bazı ayrılıklar insanın duygularını daha da derinleştirir, pekiştirir. Özlem, kendini daha çok belli eder. İliklerine kadar yayılır. Sevgi daha çok anlaşılır. Eksiklik, gecenin karanlığı gibi üzerine çöker. Aslında bazı ayrılıklar, o insana karşı olan hislerini anlamak için önemlidir. O insanın sendeki değerini anlamak için...

Genç kız elindeki oyuncak mikrofonu inceliyordu. En ince ayrıntısına kadar ezberlemişti. Yüzüne yayılan gülümsemesi, genç adamın mikrofonunu hediye ettiği anı hatırlamasındandı. Aradan uzun zaman geçmişti. Beş yıl. O gün, tatil köyünde vedalaştıktan sonra bir daha hiç karşılaşmamışlardı. Ailelerinin tanışmaya fırsatı olmadığından iletişime geçecek herhangi bir numara, e-posta ya da adres yoktu.

Kim Jonghyun.

Sadece ismini biliyordu. Sosyal medyada defalarca kez araştırmasına rağmen kendisini bulamamıştı çünkü dünyada, aynı isim ve soy isme sahip olan binlerce insan vardı. Belki de milyonlarca...

İçinde bir yerlerde uyuyan hüznü tekrar uyanmıştı. Hüzün, hızla tüm benliğine yayılıyordu. Gülümsemesi yavaş yavaş kaybolurken elindeki mikrofonu özenle pencere kenarına bıraktı.

Kim Jonghyun...

Daha on yaşında, küçük bir çocukken, kalbindeki yerini almıştı. Unutamamıştı. Gülümseyişi, parıldayan gözleri, yumuşak ses tonu, kaktüs gibi diken diken saçları... Güldü. Gülmesiyle beraber gözlerindeki yaşlar yanaklarında yollarını çizmişti. Özlüyordu. Fazla zaman geçirmemişlerdi. Buna rağmen küçük çocuk kalbinde özel bir yer edinmişti. Bakışlarını pencereden gökyüzüne çevirdi. Parlak mavi gökyüzü umut doluydu.

"Ase, tatlım müsait misin" dedi annesi. Odasının kapısını tıklatmayı ihmal etmemişti. Genç kız hızla gözyaşlarını sildi ve kapıya baktı.

"Evet, annecim. Gelebilirsin" dedi. Annesi kapıyı açıp içeriye girdiğinde, yüzüne hemen bir gülümseme kondurdu.

"Tatlım, karşımızdaki eve dün birileri taşındı. Sanırım hala yerleşiyorlar. İki çocukları var ve biri senin yaşlarında. Bence tanıştığına mutlu olacaksın. Çok yoğun oldukları için yemek yapmaya vakitleri olmamıştır ve acıkmışlardır. Sana vereceğim yemeği onlara götürür müsün? Hem tanışmak için de fırsatın olur, "dedi annesi. Yüzündeki gülümseme bir işler çevirdiğinin habercisiydi. Genç kız, birileriyle tanışmaktan çekinirdi. Ayrıca onun yaşıtlarında bir çocukları olması ilgisini çekmemişti çünkü zaten bu dünyada, onun yaşlarında dolusuyla genç vardı. Evet, insanlarla tanışmama bahanesi buydu. O Jonghyun'u istiyordu. Annesini reddetmek için dudaklarını aralamıştı ancak annesi hemen konuşmaya başladı. "Hadi Ase, gerçekten seveceksin," dedi ve kızının itiraz etmesine izin vermeden odasından ayrıldı.

Genç kız istemese de annesinin hazırladığı yemeği alıp evden çıkmıştı. Caddenin karşısına geçip kapının önünde durdu ve derin bir nefes aldı.

"Pekala, Ase. Yapabilirsin" dedi kendi kendine. Bir süre önündeki kapıyla bakıştıktan sonra elindeki yemeğe dikkat ederek zile bastı. Birkaç saniye sonra kapıyı orta yaşlarda güzel bir kadın açtı. "Merhaba efendim. Ben karşı evden geliyorum. Adım Ase. Ailemle tanışmış olmalısınız. Sizin için yemek gönderdiler. Yorulmuş olmalısınız," dedi bir çırpıda. Bir an önce yemeği verip evine dönmek istiyordu. Karşısında kadın gülümsedi ve yemeği genç kızın elinden aldı.

"Teşekkür ederim Ase. Evet, tanıştık ve senden bahsettiler," dedi genç kızın aksine sakin konuşarak. Ase, karşısındaki bir incelendi. Bir yerlerden tanıyormuş gibi gelmişti. Yüzünü ve gülümseyişini hatırlıyor gibi... "Benim de senin yaşlarında bir oğlum var. Onun için bir okul arıyordum. Ailen, senin okulunun iyi bir okul olduğunu söyledi. Bugün naklini yaptık. Beraber okula gidip gelirsiniz. Ah, kendisini çağırayım, tanışırsınız. Biraz bekler misin," dedi ve içeriye girdi. Kapı açık kalmıştı. Genç kız ne diyeceğini bilememişti. Sadece bir an önce evine gitmek istiyordu. Bir süre sonra kapının önüne genç bir çocuk çıktı. Ase'nin tam karşısında durmuştu. Yüzü hiç yabancı gelmiyordu. Çocuk da genç kızı bir yerlerden anımsıyor olmalıydı. Kaşları çatılmış, hatırlamaya çalışıyor gibiydi.

"Merhaba, bu eve yeni taşındık. Ben Kim Jonghyun " dedi genç adam.

Kim Jonghyun...

Genç kız duyduğu isim karşısında küçük dilini yutmuş gibiydi. Gerçekten o muydu? Ne diyeceğini bilmiyordu. Gözleri dolmuştu. Yılların omzuna yüklediği özlem, şimdi karşısındaydı. Evet, bu oydu! Saçları, gözleri, burnu, dolgun dudakları, yanakları... Ses tonu, ergenliğin bir sonucu olarak değişmişti ama bakışları... Bakışları aynıydı. Genç adam, karşısındaki genç kızın gözleri dolunca endişeyle başını yana yatırdı. Hala onu hatırlamaya çalışıyordu. Genç kız gülümsedi. Küçükken de böyle olmuştu. Ase, ağlamak üzereyken Jonghyun başını bu şekilde eğmiş, yüzüne bakmıştı.

"Ben de Ase ," diyebildi sonunda titreyen sesiyle. Genç adam duyduğu isimle gözlerini kocaman açmıştı.

"Deniz kızları? " dedi, teyit etmek istermiş gibi. Genç kız gülümsemeye devam ediyordu. Omuzlarındaki özlemi daha fazla taşıyamadı ve genç adamın boynuna sıkıca sarıldı.

"Deniz kızları geldi mi, bilmiyorum. Ama sen geldin " dedi sevinçle. Gözyaşları çoktan akmaya başlamıştı. Genç adamın da gözleri doldu. Genç kızın beline kollarını doladı.

Sımsıkı.

Bir daha bırakmak istemiyormuş gibi...

Merhaba arkadaşlar.

Yoğunluktan dolayı sabah bölüm yükleyemedim. Gece uyumadan önceki minik hikayeniz olsun o zaman :) Küçükken, büyüklerimizin bize anlattığı ya da örtünün altına başımızı koyup hayaller kurduğumuzdan...

Yorumlarınızı bekliyorum!

Bir de watty bölümleri bozuyor. Sebebini bilmiyorum. Önceki bölümde çok fazla sıkıntı var. Düzeltemedim, kusura bakmayın. En kısa zamanda halledeceğim. Bu bölümde de aynı şeyi yaptı ama bu sefer paylaşmadan fark ettim! Gözümden kaçan bir yer olduysa eğer uyarabilirsiniz.

Herkese iyi geceler.

•Bir Küçük Tatil Köyü Meselesi•Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin