we're startin

123 12 39
                                    

Hoseok : Yoongi 

Hoseok : Joon sana müsait olup olmadığını sormamı söyledi

Hoseok : Bildiğin üzere yarın hafta başı

Hoseok : Yarın başlayalım diyoruz

Yoongi : Benim için sorun yok 

Yoongi : Yarın müsaitim

Hoseok : Sabah 9da başlasak senin için uygun olur mu?

Yoongi : Olur 

Yoongi : Konum atarsın 

Hoseok : Tamamdır 

Hoseok : Şey

Hoseok : Yarın görüşürüz o zaman 

Yoongi : Görüşürüz o zaman

-

Elimdeki telefonu yatağa bıraktım ve kendime kahve doldurmak için mutfağa ilerledim. Bir yandan da gülümsüyordum.

Çünkü sadece hayal kalır sandığım adamla konuşabiliyordum. Beni görüyor ve sesimi duyuyordu.

Ayrıca hayatımda bir daha yakalayamayacağım bir fırsat geçmişti elime.

O'nunla çalışacaktım. 

Siktir ben Jung HoSeok'la çalışacaktım.

Mutfağa hafif bir ıslık çalarak girdim ve kendime kahve hazırlamaya başladım.

Jin hyungun geçen sene doğum günümde aldığı kahve kupasını alıp hazırladığım kahveyi doldururken siyah bardağın dışının içine giren sıcak sıvıyla nasıl Hoseok'un fotoğrafına dönüştüğünü izledim.

"Hyung, sence neden gülümsüyor?"

"Kesin bir şey olmuş Kook. Çabuk bozmadan fotoğrafını çek."

Fısıltılardan sonra aniden yüzüme patlayan flaşla onlara döndüm. Yüzümde her zamanki düz ifade vardı şimdi.

Jin hiçbir şey olmamış gibi davranmaya çalışıp ben hariç her yere bakarken Kook kapının arkasına sinmişti.

"Yoongi bizim parkeler ne kadar güzelmiş ya." diyen Jin hyunga gözlerimi devirdim.

Tezgahtaki kahve bardağını alıp salona geçtiğimde ikisi de peşimden gelip tam karşıma oturdular.

"Yarın çalışmaya başlıyoruz." dedim sakin çıkan sesimle.

"Şimdi anlaşıldı neden güldüğü hyung." dedi Kook.

Jin hyung bir süre hiçbir şey söylemeden gözlerini kısıp baştan aşağı beni süzdü.

"Yarın umarım paspal bir şekilde gitmeyeceksin?" dedi sorarcasına.

Üzerimdeki kıyafetlere baktım. Benim her zamanki giydiğim tarzda kıyafetlerdi. Açıkçası ne giyeceğimi oturup düşünen birisi değildim hiç. Düşünmemiştim bile yarın ne giyeceğimi.

Benim sessiz kalıp düz bir ifadeyle yüzüne bakmama karşılık heyecanla ayağa kalktı.

"Seni baştan yaratmam lazım o zaman. Benim verdiklerimi giyersen iki güne sana aşık olur bu çocuk bak." dedi hevesle.

Açıkçası şu an Jin hyungdan biraz tırsmıştım ve tırsmam için iki ana sebep vardı.

Birincisi Jin hyungun dolabı çok renkli ve garip parçalarla doluydu. Hiç benim giyeceğim şeyler değildi.

İkincisi ise Jin hyung birisine seni baştan yaratmam lazım diyorsa istediğini yapana kadar asla pes etmezdi.

"Ah hyung... Senin için üzüldüm şimdi." diyen Kook'a beni kurtarması için yalvaran gözlerle baktığımda Jin kafa hareketiyle Kook'u uyardı.

"Oldu o zaman hyunglarım. Ben oyunuma geri dönüyorum." deyip hemen salondan kaçtı.

Jin hyung da beni kolumdan çekiştirerek ve kendi kendine konuşarak odasına soktu. 

O dolabına ilerlerken ben kaçacak yer arıyordum. 

Eline pembe bir kaban alıp bana doğru tuttu ve bir kabana bir bana baktı. Sonra cıkcıklayarak kabanı geri koydu.

Sonunda dolabının hepsini karıştırıp bana uyan bir şey bulamadığında çıktı ve benim odama yöneldi.

Dolabımı memnuniyetsiz gözlerle karıştırdıktan sonra yüzünü buruşturarak bana döndü.

"Min Yoongi... Gerçekten zevksiz bir dolabın var." 

+++++++

arada zaman atlamasi yapmak istiyorum ya 

cunku elimde bi bolum var ve anca birbirlerine biraz kaynasirlarsa o bolumden bir seyler cikar

kaos istiyorum 

optum bb

Wish You [Yarı Texting][Sope]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin