Başımdaki hafif ağrıyla uyandım ve yanımda yatan bedene baktım.
Ne kadar güzel olduğunun farkındaydı ve bu farkındalık beni ona daha çok çekiyordu.
Dün gece olan her şey zihnimde çıkmamazcasına kazılıydı ve sadece anımsamak bile kalbimin çıkacakmış gibi atmasına sebep oluyordu.
Bir süre daha onu uyurken seyrettim ve yüzüne gelen küçük saç tutamını yavaşça çektim.
Yattığımız minderden kalkarken gözlerimi odanın içinde gezdirdim.
Herkes farklı bir köşede yatıyordu. Jimin'in istediği şey gerçekleşmişti ve hepimiz sarhoş olmuştuk.
Banyoya doğru ilerledim ve yüzümü yıkayıp aynaya baktım. Aklıma gelen şeyle yine gülümsedim.
Hatırlardı değil mi?
Ne de olsa o kadar çok içmemiştik hatırlardı.
Banyodan çıkıp mutfağa yöneldim. Mutfak becerilerim berbattı ama en azından herkesi uyandırabilecek bir kahve yapabilirdim.
Kahve makinesine yedi kişilik kahve ayarlayıp salona döndüğümde bir kişi hariç hepsi hala uyuyordu.
Yeni uyanmış gibi görünmemesi beni birazcık germişti. Çünkü neden uyanır uyanmaz O'nu seyrettiğimi sorarsa verebileceğim bir cevap yoktu.
Yine de görmemiş olmasını umup gülümsemeye çalıştım.
"Günaydın Yoongi hyung."
Telefonundan saate bakıp ayağa kalktı ve mutfağa yöneldi. Yanımdan geçerken karşılık verdi.
"Günaydın Joon. Kahve mi koydun?"
"Evet hyung. Kahvaltı hazırlayabilecek kadar becerikli değilim maalesef."
Dediklerimle başını salladı ve dolaptan birkaç malzeme çıkardı.
"Ben hazırlarım. Diğerlerini uyandır sen."
Usulca başımı sallayıp mutfaktan çıktım ve herkesi uyandırıp onu en sona koydum.
Herkes uyandıktan sonra onun yanına gidip hafifçe omuzuna dokundum.
"Seokjin Hyung..."
Hafifçe homurdanıp diğer tarafa döndüğünde gülümsedim ve tekrar seslendim.
"Seokjin Hyung..."
"Hm..."
"Hadi uyan öğlen olmuş."
Gözlerini hafifçe araladı ve kim olduğumu idrak etmek ister gibi bir süre yüzüme baktı.
"Namjoon...?"
Soru sorar gibi çıkan sesiyle gülümsedim.
"Efendim."
Gözlerini tamamen açıp doğruldu ve başını tuttu.
"Başım çatlıyor."
Gözlerimi endişeyle gözlerine diktim.
"İlaç falan içmek ister misin?"
Başını iki yana salladı ve sonra tekrar konuştu.
"Biz buraya nasıl geldik?"
Sorusuyla kaşlarımı kaldırdım.
"Nasıl yani?"
Hafifçe gerindi ve yüzüme baktı.
"En son barda olduğumuzu hatırlıyorum. Hoseok ve Yoongi'nin geldiğini."
Boğazıma oturan yumruyla yutkunup zorla gülümsemeye çalıştım.
"Gerisini hatırlamıyor musun?"
Başını iki yana sallayıp ayağa kalktı.
"Hayır, sadece o kadarını."
Bir süre gözleri kapalı bir şekilde ayakta durdu ve kıkırdayıp tekrar konuştu.
"Bir daha kendimi kaybedene kadar içmeyeceğim."
Salondan çıkıp banyoya yönelirken arkasından baktım. Sadece ağlamak istiyordum.
Mutfaktakilere seslenip önemli bir işim olduğunu unuttuğumu ve gitmem gerektiğini söyledim.
Evden çıkıp uzaklaştığıma emin olunca bir ara sokakta kaldırıma çöktüm ve nefes almaya çalıştım.
Boğazıma bir yumrunun oturduğunu ve nefes alamadığımı hissediyordum.
Gözlerimden akan yaşlarla kollarımı kendime acırcasına güldüm.
Yıllardır sevdiğim adam dün gece ona açıldığımı ve öpüştüğümüzü hatırlamıyordu.
+++++++
agliyorum sakasiz
of Namcunum cok ozur dilerim
aglamayin halledebiliriz arkadaslar
#staystrongjoon
neyse cok bos yaptim
optum sizi
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Wish You [Yarı Texting][Sope]
Fanfictionminkitty : Bir an için Sadece kısa bir an için Onun sen olmanı umdum Hope