that day

100 11 50
                                    

Eve sırıtarak girip kapıyı kapattım ve kendimi salondaki koltuğa attım. 

Bugün beraber çalıştığımız ilk gün olmasına rağmen geç saate kadar ayarlamalar yapıp önümüzdeki günler için çizelgeler oluşturmuştuk.

Heyecandan ara ara kekelemiş olsam ve birkaç kez yanlışlıkla temasta bulunduğumuz zaman bayılacak gibi hissetsem de bugünü zararsız atlatmıştım sanırım.

"Ooooo kedicik gelmiş. Kookie koş ilk gününü anlattıralım!"

Jin hyungun söyledikleriyle göz devirdim ve üzerindeki unicornlu pijamayla mutfağa doğru gidişini seyrettim.

"Yah Yoongi! Yemek için seni bekledik o kadar çabuk mutfağa gel."

Bağırmasıyla yerimden kalkıp sarsak adımlarla mutfağa gittim ve kıyafetlerimize zıt bir şekilde şık olan masaya oturdum.

Tam ağzını açmış konuşacakken Kook'un odasından bir düşme sesi geldi ve kapısı heyecanla açıldı. Bir yandan koşup diğer yandan tişörtünü giymeye çalışırken heyecanla bağırdı.

"HYUNG DAHA ANLATMAYA BAŞLAMADIN DEĞİL Mİ? HYUNG HİÇBİR ŞEY KAÇIRMADIM DEĞİL Mİ?"

Onun bu haline gözlerim koca koca olmuş bakarken Jin hyung bana döndü.

"Yoongi biz bunu gerçekten yapamamışız."

Hyungun dedikleriyle kaşlarımı kaldırıp konuştum.

"Senin yanında dura dura böyle oldu."

Elindeki tahta kaşıkla kafama hafifçe vurduğunda yapmacık bir sinirle homurdandım. 

Kook masaya oturup ayağıyla ayağımı dürtükledi ve sırıtarak göz kırptı.

"Nasıldı ilk iş gününüz canım hyungum?"

İş kelimesini bastıra bastıra söylemesiyle gözlerimi devirdim. Jin hyungun yemekleri katıp masaya oturmasıyla ikisi de aynı anda konuştu.

"Yah Yoongi anlatsana artık."

"Yah hyung hadi anlat."

Yemek boyunca bugün ne yaptığımızı uzun uzun anlattım. En son yemekler bitince masayı topladık ve salona geçip oturduk.

Jin hyung Kookienin saçını örüyordu ve Kookie de benim telefonumdan oyun oynuyordu. 

Yan tarafımdaki sehpanın üzerinde şarjda duran Kook'un telefonunun titremesiyle ekranda yazan isme baktım.

TaeTae arıyor...

"Kim arıyor hyung?"

"TaeTae arıyor Kookie."

Kookie bir anda sırıtarak kalkıp telefonu eline aldı ve odasına koştu.

Jin hyungla birbirimize bakıp güldük. 

"Ah zamane gençleri... Bizim zamanımızda böyle miydi..."

Jin hyungun söylediklerine göz devirdim.

Kookie gerçekten şu Taehyung denen çocuktan hoşlanıyor olmalıydı.

Telefonumu alıp saate baktım ve gece yarısına geldiğini görünce ayağa kalktım. Yarın çalışmam gerekiyordu.

"Hyung ben yatmaya gidiyorum. Sana iyi geceler."

Dediklerimle Jin hyung da ayağa kalktı ve omuzumu pat patladı.

"İyi geceler kedicik. Ben de yaşlı yaşlı odamda takılayım."

Odama girip üzerimi değiştirdikten sonra yatağıma uzandım. Tam uykuya dalacakken telefonumun ekranında görünen bildirimle yataktan kalktım.

Gözlerim dolarken kendi kendime konuştum.

"Zamanı gelmiş..."

+++++++

hopppp kestik

bugun anca girebildim zirliyorum su an

sovdugunuzu hissediyorum sovmeyin lutfen

simdi bu bolumun devamini yazmaya gidiyorum

sonra da twenty five twenty one izlemeye gitcem

opuyorumm


Wish You [Yarı Texting][Sope]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin