¹⁶

735 92 18
                                    

kucağındaki oğlunun her iki yanağına da uzun ve kokulu öpücükler kondurdu felix. ondan ayrılmak oldukça zor geliyordu. saçlarını son kez uzunca kokladığı sırada duyduğu ses ile kaşlarını çatmıştı.

"yeter felix ya, geç kalacaksın bak."

"senin oğlun yok diye kıskanma hyunjin. ne yapayım bu bebek bal gibi tatlı ise?"

"tamam tamam.. sadece geç kalmanı istemiyorum. bir de biliyorsun chris ile normal bir şekilde ayrılmamıştınız. belki kızgındır diye dedim."

"oldukça normal ayrıldık hyunjin. iki insan nasıl ayrılıyorsa öyle ayrıldık hatta açma şunun konusunu"

"tamam ya demedim bir şey.. hadi ver bana yeğenimi"

"al bakalım.. bir şey olursa hemen beni ara tamam mı? sakın aramamazlık yapma bak"

"tamam deli çocuk tamam git hadi"

"öptüm sizi!"

diye seslenmenin ardından hemen evden ayrılmıştı. telefonundan saaatine baktığında hala vakti olduğunu görmüş ve rahatlamıştı. kısa bir süre taksi beklemenin ardından gelen ilk taksiye binmiş gideceği yeri söyleyerek arkasına yaslanmıştı

taksi ofisin hemen önünde durduğunda gerekli miktarı uzatıp hızlıca inmişti arabadan. ilk gelişinde de yaptığı gibi girmeden önce derin bir nefes almış ve kendini hazırlayarak içeri girmişti. sekretere kısa bir tebessüm ettikten hemen sonra ise chrisin odasının önüne gelmişti. elini kapıya uzatıp içeri girmek için birkaç saniye beklemiş, hemen ardından kapıya tıklayarak girmişti içeri.

içeride minho ile konuşan chris'e bakarak yavaşça onlara doğru ilerlemişti.

"tamam o zaman.. ben birkaç saate getiririm bunları"

"çok iyi olur dostum"

chris'ten onay aldıktan hemen sonnra minho elindeki dosyalar ile doğrulmuş ve kapıya doğru ilerlemişti. çıkmadan önce kendisine bakan felix'e baş parmağını kaldırarak (okey) işareti yapmış, dudaklarını oynatarak fighting demişti. bunun üzerine ise felix'ten gülümseme alarak çıkmıştı odadan. daha dün tanışmışlardı fakat oldukça samimi birisi idi minho.

duyduğu boğaz temizleme sesi ile hızlıca başını önüne çevirdi ve chrise baktı.

"hazır mısın?"

"hiç olmadığım kadar"

felixten aldığı cevaba gülümseyerek başı ile onay vermişti. hemen sonrasında ise sandalyeleri işaret etmişti chris.

"otur lütfen."

duyduğu kibarlık dolu cümleye aldırış etmeden işaret ettiği yere yerleşmişti felix hızlıca. sonrasında ise önceden hazırladığı birkaç çizim dosyasını açmış, tek tek chris'e uzatmıştı çizimlerini.

ne kadar zaman geçtiğini ikisi de bilmese de, uzun bir süre boyunca felix'in çizimlerini incelemişti chris. sonrasında ise ondan bunu nasıl çizdiği, veyahut ne düşünerek çizdiği hakkında bilgiler alarak kafasında bir tablo oluşturmuştu.

sonunda chris elindeki son çizimi de uzattığında derin bir nefes almıştı. neden bilmiyordu fakat en ince detayına kadar her şeyi açıklamış olduğundan olsa gerek biraz yorulmuş hissediyordu. eh, uzun süredir evde oturuyor olmanın da bunda büyük bir payı vardı tabii.

diliyle dudaklarını ıslatarak oturduğu yerden usulca kalkmıştı hemen. daha fazla onun yanında durmamalıydı. bazı şeyler konuşulacaktı ve felix buna henüz hazır değildi.

"eğer işimiz bittiyse ben çıkayım bay bang"

cevap almak için chris'e baktığında eliyle kapıyı işaret ettiğini, ve "çıkabilirsin" dediğini duymuştu. sonrasında ise elindeki dosyayı hızlıca kapatıp kapıya ilerledi. kapıyı açıp çıkacağı sırada duyduğu şey ile anında bütün bedeni duraksamıştı.

"işe alındın."

duyduğu iki kelimeye karşılık anında kaşları kalkarken ona dönmüştü.

"ne?"

"işe alındın işte, çalışma programını ve saatlerini minho sana mesaj olarak gönderir."

"b-ben teşekkür ed-"

"çıkabilirsin, felix"

sözünün yarıda kesilmesi ile bedeni irkilmişti küçük olanın. hala kin tutuyor olabilir diye düşünmüştü kendince. sonrasında ise bir şey demeden, hızlıca çıkmıştı odadan.

çıktığı anda heyecanla olduğu yerde birkaç kere zıplamış, kendince sevinç dansları yapmıştı. sonrasında ise hızlıca telefonunu çıkartarak hyunjin'i görüntülü aradı. anında açılan telefon ile karşısında gördüğü ikiliye baktı. hyunjin min-seok tarafından işgal edilmiş duruyordu.

"hyunjin! kabul edildim. tanrım, inanamıyorum.. "

"ne?! cidden m- ahh dursana ufaklık"

eline saçına atıp saçını oğlundan kurtarmaya çalışan arkadaşına bakarak sesli bir şekilde güldü felix. bu sırada arkasından açılan kapının henüz farkında bile değildi.

"başardım! sonunda oldu babacığım. sonunda baban ikimiz için bir işe girdi!"

heyecanlı heyecanlı konuşarak telefonundaki oğluna gülerek bakmıştı felix.

"felix.."

duyduğu ses ile kaşlarımı kaldırdı ve yüzü değişen arkadaşına baktı.

"ne oldu hyunjin?"

"şey.."

kaşlarıyla bir şeyler yapıyor olsa da bunu anlamamıştı. neden konuşma gereği duymamıştı ki? aynı şeyi tekrarlayarak arkadaşına tekrar soru yöneltti.

"ne oldu hyunj-"

arkadaşının mimikleriyle arkasını işaret ettiğini anladığında hafifçe başını arkaya çevirmişti. karşısında gördüğü, telefona bakarak neler olduğunu anlamaya çalışan kişi ile kelimesi yarıda kesilmiş ve anında susmuştu. sessizliği bozan ise telefondan gelen ses hyunjin'in sesiydi.

"ah.. merhaba bay bang!"

literature // chanlixHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin