elindeki telefonu kapatarak arkasına yaslanmıştı minho. bir şekilde chris'i tam şu an felix'in yanına göndermeliydi. ama nasıl yapacaktı?
hyunjin ile konuşmasının üzerinden bir gün geçmişti. bu süre içerisinde de felix şirkete gelmemişti. bildiği kadarıyla bebeği hastaydı. bu yüzden bir şekilde izin almasını sağlamıştı minho. bunu tabii ki hyunjin ile beraber planlamışlardı. hem bu felix'e de iyi gelecekti çünkü oğluyla ilgilenmeye ihtiyacı vardı.
aklından türlü türlü fikirler geçerken eliyle saçlarını karıştırmış, aklına bir fikir geldiğinde kaşlarını kaldırıp koridorda yürüyen çalışana seslenmişti.
"hey, bir saniye bakabilir misin?"
"buyrun bay lee.."
"yarın tamamlanması gereken bir kitap kapağı vardı. hatta az öncelerde senden chris'e mail atmanı istemiştim. attın mı?"
"öğle arasından yeni döndüğüm için atamadım.. şimdi atacaktım, hatta bekleyin hemen atayım ben."
olduğu yerde hareketlenen çalışanı gördüğünde hızlıca toparlanmıştı minho.
"hayır hayır, atma onu chris'e. ne yap biliyor musun? sen o maili felix'e at."
"ama felix şirkette değil.."
"evet biliyorum, yine de sen at. birisi sorarsa da mesajları karıştırmışım dersin. tamam mı?"
"emin misiniz bay lee?"
"hiç olmadığım kadar eminim.. hadi git sen şimdi."
"gideyim.. iyi çalışmalar."
çalışan kendisine saygıyla selam verdikten sonra tekrar masasına dönmüştü. minho ise gülerek arkasına yaslanmış, dudaklarını ıslatarak aklından geçen fikirlere gülmüştü.
"hyunjin-shi bana kahve ısmarlamak zorunda kalacak gibi.."
kendi kendine mırıldandığı cümle ile gülmüş ve başını iki yana sallamıştı. şimdiden sonrası çorap söküğü gibi gelirdi.
1 saat sonra
elindeki telefonu kulağına yaslamış, tereddüt etse de chris'i aramıştı felix. şimdi de telefonu açmasını bekliyordu. sonunda karşıdan ses geldiğinde aldığı nefesi hafifçe geri vermişti.
"efendim felix?"
bana bir mail gönderilmiş ama.. acil halledilmesi gerekiyor. nasıl yapacağız?
"ne maili?"
sonbahar esintisi şiir kitabının kapağı ile alakalı.. bir süredir üzerinde çalışıyorum biliyorsun.
arkadan min-seok'un ağlama sesi geldiğinde ssh diye mırıldanmış ve kolundaki oğlunu hafifçe sağlamıştı felix.
buraya gelebilir misiniz? şu an fazlasıyla doluyum ve gelebilecek durumda değilim.
"dur.. dur bir dakika. neredesin sen şu an?"
evdeyim
"tamam bekle.. arabayı durdurur musun rica etsem? gideceğimiz yer değişti."
gözlerini şoförden çekmiş ve karşıdan ses geldiğinde tekrar telefona vermişti dikkatini.
geliyor musun?
"geliyorum felix, geliyorum. kapat telefonu hadi."
felix duyduğu cümle ile telefonu kapatmış ve kucağında ağlamaktan kızaran min-seok'u sakinleştirmek için evde dönenmeye başlamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
literature // chanlix
Fanfiction"üzgünüm meleğim.. seni, sana ait bir parçadan ayrı büyütmek zorunda kaldığım için özür dilerim." m-preg | 301121