1.3K 121 30
                                    

ailesiyle ettiği büyük kavganın ardından telefonunu tamamen kapattı ve elleriyle saçlarını çekiştirdi felix. nasıl oluyordu da hayatına bu kadar müdahale edebiliyorlardı? onlara en ufak bir çıkışmasında hemen eğitimi ve kalması için verdikleri harçlığı kesmekle tehdit ediyorlardı.

sırf onlar istedi diye istediği üniversitete bile girmemişti. o taviz verdikçe ailesi daha fazlasını istiyor, adeta onu köşeye sıkıştırıyorlardı. felix oldukça uysal biriydi fakat hiç kimse bu kadarına katlanamazdı. sadece bir kere, bir kere kimseyi düşünmeden bir akşam geçirmeye karar verdi ve hazırlanmaya başladı.

üzerine geçirdiği yazılarla dolu gömleğinin altına tam da kıyafetinin altına tam da ona uyan bir pantalon geçirdi. belindeki siyah, hafif kalın kemeri iyice sıktı ve belini adeta ortaya çıkardı. aynadan kendisine baktığında üzerine ne kadar yakıştığını fark etmişti. hafifçe gülümsedi ve elleriyle saçlarına normale göre daha farklı bir şekil verdi. başının üzerine geçirdiği kırmızı, hoş duran şapkaya bakarak dudaklarına renk vermesi amacıyla tat veren parlatıcısını sürdü.

aynada kendisine bakıp ufak bir nefes aldı ve beklemeden üzerini düzeltip odasından çıktı. ayakkabılarını ayağına geçirdiği gibi beklemeden ilerlemeye başladı. daha önce arkadaşlarından duyduğu kadarıyla oturduğu bölgede hoş bir cafe&bar vardı. orada birkaç kadeh kokteyl içer, sonra da eve dönerdi. ayrıca kimseye de herhangi bir hesap verme durumu olmazdı.

aradan geçen 15 dakikanın ardından adımlarını girdiği cafe&bar'ın önünde durdurdu. kapıyı iterek içeri girdi. burası tam da beklediği gibi bir yerdi. ne aşırıya kaçan bar havası vardı, ne de tamamen soft bir cafe. burayı nedense şimdiden sevmişti.

yüzüne yerleştirdiği gülümseme ile gördüğü barmen'e ilerledi. yanına geldiğinde usulca yüksek sandalyeye oturdu ve elindeki havluyla bardakları kurulayan barmen'e baktı.

"bir kadeh manhattan lütfen."

kendisini onaylayan barmen ile gözlerini kapatıp açtı ve gözünü etrafta gezdirdi. içerisinin dekorasyonu ve hoş ışıkları ilgisini çekmişti. pek fazla sayılmasa da içeride yaklaşık 15 kişi vardı. ilerleyen saatlerde ne olacağını bilmiyordu tabii.

etrafı incelemeye o kadar dalmıştı ki, onun kendisine gelmesini sağlayan barmen'in elinde aşağı yukarı, sağa ve sola salladığı shaker'ın sesi olmuştu. barmen tüm dikkatiyle işini yapıyor, usta bir çaba gösteriyordu. sonunda elindeki shaker'ı durdurduğunda diğerlerine göre ağız kısmı daha geniş bir kokteyli almış, ve karışımı onun içine dökmüştü. bardağın içerisine 2 küp buz, bir adette kiraz atarak ellerini kuruladı. ardından kadehi dikkatlice tuttu ve karşısındaki genç çocuğa uzattı.

"buyurun."

"teşekkürler.."

kibarca tebessüm etti felix ve önüne konan kadehi hafifçe kendi önüne çekti. gözünü son kez etrafta gezdirdi ve kadehi eline alarak bir yudum aldı. ağzında yayılan yoğun tata bir süre alışmakta güçlük çekse de tadı fena sayılmazdı. bir süre bekledikten sonra ikinci yudumu aldı. bu sırada karşısındaki barmen başka birisinin içkisini hazırlamaya koyulmuştu.

buraya gelerek kendisine zaman ayıracağını, hatta kafa dağıtacağını sanmıştı. fakat hala neden içten içe kötü hissediyordu? haklı olan kendisi olduğu halde neden aklından bir türlü düşünceleri atamıyordu? kendi kendine konuşarak derin bir nefes verdi ve gözlerini kapattı.

"tanrım.. günüm daha kötü gidemezdi cidden."

kendi kendine mırıldandığı şey ile arkasına yaslandı. beklediği en son şey birinden cevap gelmesiydi.

literature // chanlixHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin