3.BÖLÜM-Vatan Sağolsun-

6.6K 318 3
                                    

Başımdan aşağı dökülen suyla bahar akşamının serin rüzgârı birleşince kendimi titremekten alıkoyamadım. Gözlerimi açtığımda karşımda iki tane silahlı terörist ve biraz önce benimle konuşan adamı gördüm. Gözüm tamamen açılınca etrafı inceledim bu mağara benim kaldığım mağara değildi. Kesin yer değiştirmiştiler. Ben bunları düşünürken adam diğerlerine dönüp
-Siz burada durun, ben başkana haber vereyim, dedi.

Ellerim yukarıdan tavana zincirle bağlanmıştı. Önce konuşturmaya çalışırlar ben konuşmayınca da öldüreceklerdi. Belki bir mezarım bile olmayacaktı. Ama en azından arkamda benim için üzülecek, gözyaşı dökecek Selime abladan başka kimsem yoktu. Ki onunda bir sürü çocuğu vardı yurtta. Çabuk unuturdu beni inşaAllah. Ben bunun için bu mesleği seçmiştim. Başta bu mesleğe karar vermemdeki niyetim  yurttaki masum çocukları korumak için olsada sonradan vatanı korumaya söz vermiştim. Onun için tek sahip olduğum canımdan da geçerdim. Vatan sağolsun.

O sırada içeriye Berzan, Azat ve biraz önce giden adam girdiler.

-Demek Rojin ha, bizi kandırdın bunca zaman. Kim olduğunu bilirem ama birde senden dinlemek istirem. De hele sen  kimsen?
-Ben hazine avcısıyım. Buraya nasıl geldim bilmiyorum. Dedim ve kahkahayı bastım. Ölmeden önce biraz sinir etmekten bir zarar gelmezdi.

Azat gözüyle yanındaki adama işaret edince adam bana doğru gelip birkaç yumruk salladı yüzüme. Burnumun kanadığı ve dudağımın patladığını hissetmiştim. O sırada adam arkama geçip saçlarımı tuttuğu gibi arkaya doğru çekti. Başımı kaldırmak zorunda kalmıştım. Saçımın diplerinin kanadığını hissedince ağzımdan küçük bir inilti çıktı.

Bacaklarım bağlı değildi ama şimdi vurursam hemen bağlarlardı. Ben onu, Berzan veya Azat için saklayacaktım. Bu sefer Berzan gülmeye başladı ve elinde benim künyem vardı. Sallıyor ve sanki ilk defa okuyormuş gibi
-Demek Üstteğmen Nisa ÖZER
-Azrailinle tanış işte ama ben tanıtayım kendimi Nisa değil Nisan. Daha doğru düzgün okumayı bilmiyorsun devlet kurmaktan bahsediyorsun.

Dememle  arkamdaki adam önüme geçip karnıma bir tekme atınca bir an nefes alamadım. Yine saçımdan tutup arkaya doğru çekti o sırada Berzan

-Ben sormadan konuşmayacaksın asker. Sen benim sorularıma cevap ver. Ne biliyorsun?
Dedi bağırarak. O sırada Azat'ta önündeki ateşte bıçakları kızdırıyordu. Ben sessiz kalınca Berzan'da cebinden bir kâğıt çıkarıp sallamaya başladı. Kâğıda biraz daha dikkatli bakınca birkaç gün önce Berzan'ın eşyalarını karıştırırken birkaç sayfa dolusu kordinatı not etmiştim. Ama Albay'a ulaştıramamıştım. Benim bu kordinatları bildiğimi bilmemesi gerekiyor. Tabi not ettim dediğim özel şifreli bir dille not ettim. Yani normal biri baktığında saçma sapan şekiller çizilmiş çivi yazısı gibi.Anlamıyacağından emin olsam bile İnşaAllah anlamaz diye içimden dua ediyordumki Berzan biraz yaklaşıp

-Bu kâğıtta ne yazıyor? Ne yazdın buraya, söyle hemen yoksa canını yakmaktan kaçınmayacağım.

Benim konuşmayacağımı anladıklarında Azat eline kızgın bıçakla bana doğru gelince Berzan'da dediki

-Biraz bekle şu albayı bir arayalım hem öyle daha eğlenceli olur.
Ve cebinden benim telefonumu çıkarttı. Birkaç işlem yapıp telefonun kamerasını bana döndürdü.

-Albay, askerin elimde, eğer şimdi konuşmazsa canı çok acıyacak. Sizde içimize bir adam sokmanın bedelini ödeyeceksiniz. Tabi adam değil bir kadın çıktı bir de korkmadan gelmiş.

-Berzan, bırak onu. Sana diyorum
şer *****.
Berzan onu dinlemeyip bana döndü ve
-Cidden hiç korkmadın mı? Dedi. Bende gülerek ve elimden geldiğince sesimi yükseltmeye çalışarak

-Korku Nedir Bilmeyiz
Biz Dağların Erleri
Yuva Yaptık Göklere
Baş döndüren Yerle... re

Diyordumki Azat'ın elindeki kızgın bıçağı karnıma bastırması bir oldu. O an bağırmamak için dişlerimi birbirine o kadar bastırdım, kendimi o kadar sıktımki nefes bile alamadım bir süre. Albay da bağırarak
-Geberteceğim seni Berzan, geberteceğim.
-Albay, askerin konuşmadıkça bu kâğıtta neler olduğunu söylemedikçe daha çok canı acıyacak. Ben eğlenmeye devam edeceğim. Hadi kapatıyorum, bu kadar yeter sana. Güle güle de. Çünkü askerini son görüşün olacak bu.
Dedi telefonu kapattı. Ve Azat'a dönüp

-Konuşmaya karar verinceye kadar devam et. Dedi ve karşımdaki sandalyeye oturdu.

Artık o kadar yerim aynı anda ağrıyorduki yavaş yavaş uyuşmaya başlamıştım sonda yaptıklarını hissetmiyordum bile. Kaçıncı kızgın bıçağı bana bastırışı onu bile bilmiyordum. Artık dayanamayıp bayılmışım.

-SAKLICA KOMUTANLIĞI-
-Yüzbaşı Serdar'ın ağzından-

Tüm timin dinlendiği dinlenme odasına gittim. İçeri girmemle hepsi ayağa kalktı. Bende
-Rahat olun, oturun. Dedim ve bir kanepeye geçip oturdum. Bir yanımda timin konuşkanı Yusuf, diğer yanımda da Mert oturuyordu. Karşımda da Özkan, Selim ve Mehmet oturuyordu. Konuşmalarına kaldıkları yerden devam ettiler. Yusuf atıldı hemen
-Komutanım, en son yemeğe gittiğimiz yere bir daha gidelim mi? Oradaki garson kız Mert'e çok güzel bakıyordu. Dedi gülerek Mert hariç diğerleride kıkırdamaya başladı. Mert'te hemen
-Ayıp oluyor komutanımın yanında Yusuf. Hem ben senin yediğin naneleri anlatıyor muyum? Deyince tim gülme krizine girmiş Mehmet de
-Sanki yediği naneleri bilmeyen mi var? Dedi. Selim de
-İstersen birkaçını sayabilirim. Deyince Yusuf hemen triplenip
-Tamam hepiniz üstüme gelin. Sonra gelir dersiniz Yusuf yapma, etme diye uzatıp daha bir sürü şey söylerken benim dikkatimi içeri giren asker çekti. Önüme gelip, selam verdi ve
-Komutanım, Albay timi ve sizi toplantı odasına çağırdı.
-Tamam hadi. Deyip hemen kalkmamla  timde kalkıp ciddileştiler. Toplantı odasına girip kapıyı çaldım, gir diye ses gelince içeri girdim timde arkamdan.
Albay eliyle gösterip
-Oturun hemen, çom acil operasyona gitmeniz lazım. Deyince ben ve timim  projeksiyonla duvara yansıtılan resme baktım ve birkaç aydır aramakta olduğumuz terör kadının üstünde askeri forma vardı. Konuşmaya başlayacağım sırada Albay işaret edip
-Biliyorum çok sorunuz var, bu kadını arıyorsunuz bir süredir. Ama bu bizim istihbarattan terörlerin arasına sızıp onlardanmış gibi koyduğumuz Üstteğmen Nisan ÖZER. Birçok istihbaratı edindiğimiz, bir sürü adam yakalamamıza sebep olan ve sondaki bombaların patlamasına engel olmamız için istihbaratı da Nisan gönderdi. Canlı bombaların kişilerini  ve yerlerini gönderince, yakalandı. Terörler tarafından işkence görüyor. Biraz önce Berzan arayıp gösterdi. Bir kâğıt var ne olduğunu bilmiyorum oradaki bilgileri söylemediği için eziyet ediyorlar. Vaktimiz yok. Çabuk harekete geçmemiz lazım. Yerleri belli ama değiştirmişlerdir büyük ihtimal. Nerede olursa olsunlar bulmaya çalışın. Hadi sağsalim gidin onu da getirin inşaAllah. Allah'a emanet olun. Demesiyle bizde
-Emredersiniz komutanım, dedik.

Ve tüm tim duyduklarınım şokuyla operasyon için hazırlanmaya başladılar.

NİSAN YAĞMURUHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin