11. Sabır

0 0 0
                                    

Alarmımı duyunca huzurlu bir nefesle açtım gözlerimi, ama artık günler birbirine karışmıştı, ne rüyaydı ne gerçekti onu da tam idrak edemiyordum şuan sersem gibi olmuş kafamla, dün gece çay içtiğimi biliyordum ve onun sayesinde deliksiz uyumuştum. Ah, aklım yavaş yavaş toparlanmaya başladığında hatırladım, çay içmiştik, Matt'le birlikte. Yüzümün gülüşüne engel olamadım, istemsizce gerçekleşmişti. Beni bir çırpıda kaldırıp kendi balkonuna alışı belirdi gözümün önünde, kendi kendime kıkırdıyordum, bu çocuk çok komikti, benimle oynadığı oyunlar başımı döndürse de kendimi iyi hissetmemi sağlıyordu. Elimi tutmaya nasıl da alıştığını hatırladım, evet, ben de onun ellerine alışmıştım, o sıcaklık avucumda olmadığı zaman sanki ellerim fazlasıyla üşüyordu. Uyurken adını söylemem nasıl da hoşuna gitmişti ama, hele buna utanmam daha çok, değer gördüğünü hissetmekten benim kadar memnundu, hep gülüyordu ve içimi ısıtıyordu, her manada. Onu yalnız bırakmadığım için minnettardı, bu söylediği öyle dokundu ki, yalnız kalmaktan nefret ediyor, neredeyse korkuyor gibiydi, ben de onun yalnız kalmasını istemiyordum, neden isteyeyim? Onu her bulduğum fırsatta balkon seansına çağırmak gibi çılgınca, anlam veremediğim bir düşüncem vardı, bunu istiyordum. Hem kızlar benim canımı böylesine sıkarken ve kendi zihnimi bana zindan ederlerken bir tek onun yanında her şeyi unutuyordum ve rahat bir nefes alıyordum, varlığı bana inanılmaz iyi gelmişti. Hayatımda ilk defa böyle yakın bir arkadaş edindiğim için mi böyle coşkulu hissediyordum? Kızlara o kadar alışmıştım ve sıradandık ki onların beni Matt kadar eğlendirmeleri mümkün değildi, garip, hiç ama hiç söyleyeceğimi düşünmediğim bir cümleydi. O da bundan memnundu ama değil mi? İyi ki tanıdım seni demişti, kalbim hızlandı, evet, onu iyi ki tanımıştım.. O olmasa geçecek 4 günümü düşündüm de, kâbuslardan kâbus beğenebilirdim kendime. Kiminle bachata yapacaktım? Jay ile mi? Tanrım! Bu sonum olurdu muhtemelen, başka bahaneye bile gerek yoktu ama Dane'e saldırmayayım diye kim beni durduracaktı? Balkon seansı? Kim beni eğlendirecek, hayatıma hiç olmayan bir farklılık katacaktı? Peki ya tabuya dördüncü? Balkon duvarının üzerine koyduğu dirseklerine dayanan şapşal yüzünü hatırladım, sanki varoluş amacı, orada olma amacı benim mutlu olmamdı, ve hayatımda böyle özel birinin olması bana kendimi yepyeni biriymiş gihi hissettiriyordu, artık gizli kaçamak buluşmalar yaptığım, durmadan gülüp durduğum, güvendiğim ve yanında olmaktan çekinmediğim bir arkadaşım vardı, erkek! Kendime inanamama evresini artık geçmiştim, kaydettiğim ilerlemeler beni inanılmaz mutlu ve tatmin ediyordu. Yüzü tekrar gözümün önüne geldi, gözleri bana muzip muzip bakıyordu, sivri dişleri ve gamzeleri beni etkilemek için ordaydılar her zamanki gibi, burnu da okka gibi değil miydi? Kesinlikle! Artık karar vermiştim, saçları kumraldı, her gördüğümde farklı bir dağınık oluyorlardı ama onun tarzı buydu ve çok güzel gözüküyordu. Pürüzsüz bronzlaşmış teninin üzerinde dudakları fazla pembemsi durmuyor muydu? Kendimi orada durdurdum, bu kadar da kaptırmamalıydım, biraz daha yataktan çıkmasazsam geç kalacaktım.

Hızla kalkıp elimi yüzümü yıkadım ve kızları kontrol ettim, mutfaktan sesleri geliyordu. Granola yediklerini görüp ben de onlara katıldım. Hızlıca atıştırdıktan sonra yukarı çıkıp hazırlanmaya koyuldum. Salon dansları için sabırsızlanıyordum, Matt'in kendi branşında nasıl olduğunu inanılmaz merak ediyordum ve bugün elime onu utandırmak için bir ton fırsat geçeceğinden emindim. Kırmızı boğazlı kazağımın altında skinny jeanimi giydim ve rimelimi sürdüm. Saçımı yukarıdan dağınık bir topuz yapmıştım ve favori kısmından birer tutam saç çıkarıp hoş bir görüntü elde ettim. Topuz yapıldığına göre bugün büyük halka küpe günüydü, birkaç tane de cuff taktıktan sonra dudaklarımı parlattım. Üzerime siyah uzun kabanımı geçirip önünü açık bıraktım, bu havalı görüntüye bayılıyordum, sivri uçlu siyah topuklu botlarımı da giydikten sonra hazırdım.

Utançla DansHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin