Alarmımla uyandığımda bir an nerede olduğumun farkına varamadım, bir balkondaydım bir odamdaydım, kafam iyice karışmıştı. Her şey biraz da hayal gibiydi, acaba hiç balkonda uyanmamıştım da rüya mı görmüştüm? Emin olmak için WhatsApp'i kontrol ettiğim Matty ile konuşamızı gördüm, evet doğru hatırlıyordum. Uyku sersemiyle ne yazdığımı bile bilmiyordum ama konuştuğumuzu hatırlıyordum, sonra profil resmi dikkatimi çekti, baktığımı hatırlamıyordum, tıkladığımda rustik New Orleans sokaklarında bir Matt gördüm, bana yabancıydı, onu sadece burada tanımıştım ama yüzündeki kocaman gülüş, sivri parlak dişlerinin gamzelerini ortaya çıkarışı bana oldukça tanıdıktı, bu fotoğrafa bakan biri bile onun ne kadar samimi olduğunu gözlerinden anlayabilirdi, çok güzel bir fotoğraftı. O sırada Ann kafasını kapımdan içeri uzatıp yerimden sıçramama sebep oldu.
"Günaydın kuzum, kalkmıyor musun?" dedi sırıtarak.
"Günaydın Ann, geliyorum hemen." dedikten sonra telefonumu kapatıp yatağımı topladım. Dün aramızda olanları unutmamıştım, onların yanına gitmeye pek de istekli değildim açıkçası. Eğer böyle şeyler söyleyip beni strese sokmaya devam edeceklerse ben artık ne yapacağımı bilmiyordum, ama bekleyip görecektik.
Elimi yüzümü yıkamak için banyoya girdiğimde saçımın başımın perişan halde olduğunu görünce hızlıca bir duş almaya karar verdim çünkü saçım düzelecek gibi durmuyordu. Saçımı kurutup hızla hazırlandım, soft su yeşili boğazlı tek yanı yırtmaçlı triko elbisemi giydim, ayaklarıma bej rengi kovboy çizmelerimi çektim ve rimelimi sürdüğümde hazırdım, bu kadar yeterliydi, belki de okula erken gidip bir kahve alırdım çünkü kahvaltı yapacak havada değildim. Suyumu doldurmak için mutfağa indiğimde masada kahvaltılıkları gördüm, peynirli omlet ve kızarmış ekmekler vardı, benim köşemdeki ekmeğin üzerine fıstık ezmesi bile sürülmüştü, sevdiğim gibi.
"Günaydın" dedi Blaine beni görünce, gözlerini kocaman açmış bana bakıyor, bir şey dememi bekliyordu.
"Günaydın.." dedim ben de sadece ve Ann'e baktım.
"Biz hazırladık, hep senin yapacak halin yok ya." dedi Annie çocuk gibi sağa sola sallanarak, gülmeden edemedim.
"Hımm, fıstıklı ekmeğim bile hazır." dedim memnun olduğu görsünler diye, değer verip uğraşmaları benim için dünyalar demekti, yelkenler çoktan sudaydı.
"Ben sürdüm." dedi Blaine yan gözle bana bakıp sırıtarak, gönlümü almaya çalışıyordu.
"Teşekkür ederim." dedim ve yerime geçtim. Blaine omletin bir parçasını tabağıma koydu, bugün özel muamele görüyordum.
"Bir öpücük yok mu?" deyip tatlı tatlı tepemde dikiliyordu ve yanağını gösteriyordu, elbette kıyamadım ve bir öpücük kondurdum yanağına. Zafer kazanmış gülümsemesiyle yerine oturdu ve kahvaltımızı yaptık. Ortam çok sessizdi, kimse bir şey demeye cesaret edemiyor gibiydi, bu ortamın bozulmasını onlar da benim gibi istemediği için memnun olmuştum.
Kahvaltımızı yaptıktan sonra evden ayrıldık. Neredeyse hiçbir şey konuşmamıştık, Blaine bile susuyordu, ilginçti. Swing salonuna vardığımızda bayağı kalabalık vardı, yine çok da erken gitmemiştik yani ama kahvaltı yapmak iyi gelmişti, bir de bugünün yorucu geçeceği aklıma gelince iyi ki kahvaltı yapmışız diye düşündüm ve kızlara içimden teşekkür ettim. 5-10 dakika içinde Bayan Nelly geldi, her zamanki gibi enerji saçıyordu, gördüğüm en tez canlı insanlardan biriydi.
"Günaydın arkadaşlar, yeni yılınız hepinize uğur getirsin diyorum öncelikle. Bu sene Jive çalışacağız, epey hareketli bir yıl olacak, hiç vakit kaybetmeden başlayalım diyorum, artık birbirinizi tanıyorsunuz, bir an önce eşlerinizi oluşturun ve kareografiyi izleyeceğiz." dedi her zamanki gibi kısa keserek ve bize birkaç dakika verdi. Geçen sene klasik Swing yapmıştık ve eğlenceli olmasının yanında bana çok aşırı bacak hareketi içeriyor gibi geliyordu ve biraz da kaba kaçıyordu, Jive ise çok daha kibar ve daha hareketli olsa da daha eğlenceli gibiydi ve heyecanlandım. Liam hemen gelip Blaine'i kapmıştı ve Ann'e döndüm.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Utançla Dans
RomanceDans. Charmaine Lowes için hayat danstan ibaret. Bir de iki baş belası Blaine ve Annie. Onlar olmadan Charmaine belki de o tutkuyla bağlı olduğu dans dünyasının içinde bulamazdı kendini. Kendisi biraz utangaçtır da. Tanrım, biraz mı? Bu dünyada görü...