BÖLÜM SÖZÜ: Denizde kalır ve dalgalarla beraber gider. Sonra da tekrar konu açılmaz. Biliyorum, biliyorum.
Sabah altıda kendiliğimden uyandım. Telefonumu kontrol edince kuzenlerimden, arkadaşlarımdan ve dedemden birkaç cevapsız çağrı ve mesaj gördüm. Ha bide teyzemden ama umrumda değildi. Güne kötü başlamamak için dedemin mesajını açmadım ve kızlara otele geldiğimi ve iyi olduğumu söyledim. Sonra da odaya kahvaltı söyledim. Ayaklarımın ağrıması ve gözlerimin şişmesi dışında bir proplemim yoktu.
Oda servisi gelince kahvaltıyı getirdi. Biraz bahşişi verip çıkmasını bekledim ama o bana bir krem uzatmayı tercih etti.
Görevli: Bunu oda kapısının önünde buldum, o yüzden de getirdim.
+ Tamam, teşekkürler. Beni soran yada uğrayan oldu mu? Yada bunu kimin bıraktığını biliyor musun?
Görevli: Bir bilgim yok efendim.
+ Tamam, çıkabilirsin. Beni soran olursa haberim olsun, kimseyi habersiz yollama odama.
Görevli beni onaylayınca dışarı çıktı. Bende bir yandan kahvaltımı yapıp bir yandan işle ilgili acil olan evrakların PDF versiyonuna bakıyordum. Avukatlara birkaç değişiklik gerketiğini ve ne olduğunu detaylı yazana kadar yemeğim de çoktan bitmişti. Daha sonra da ayaklarıma krem sürüp gözümdeki şişliğin inmesi için buz tuttum. Saat yedi buçuğa yaklaşırken Azad abimin geldiğini haber verdi oda servisi. Arka arkaya tıklanan kapıyla kapıyı açtım. Hemen gözleri üstümü taradı.
Azad Abim: Ne oldu dün? Teyzem birkaç birşey geveledi üstüne de aptalım diye ağladı, sen konaktan çıkıp mezarlığa gittin sonra otele gidiyorum diye aradın. Dün birşey demediysem senin durup dururken bunları yapmayacağını bildiğimdendi. Ama bu seni merak etmediğim anlamına gelmez. Anlat bakalım, ne oldu? Abim ve babamı idare etmek de hiç kolay olmadı zaten. Sabah namazından önce kapıma dayandı babam kızımı getir diye.
+ Kafamı dağıtmak istedim. Arada ben de yoruluyorum malum. Mezarlıkta da üstüm başım mahvolunca o şekilde konağa gelmek istemedim. Hem ne dedemi ne teyzemi görecek halde değildim zaten. Bide yengemle tartıştık, kısaca anne tarafı bana karşı her an toplu taarruz yapabilir.
Bana sarılıp koltuğa benimle beraber otururken saçımı karıştırıp konuştu,
Azad Abim: Salla, hepsi gelse ne olacak senin arkanda benim gibi bir abi varken. Gerçi sen bize kalmadan hepsini yersin ama olsun. Babam al bacını konağa gel dedi ama gitmek istemiyorsan basıp Urfa'ya da gidebiliriz.
+ Babamın olayları bilmesini istemiyorum, sonra üzülüp kafaya takar ya yada dedeme.
Azad Abim: İlk defa mı yalan söyleyeceğim sanki, şirkette acil birşey çıktı derim abim de bizi idare eder. Sen söyle bakalım, keyfin ve kahyası ne istiyor?
+ Uu bey efendi çok kibarsınız ama keyfime kalsa o İstanbul'a gitmek istiyor. Deniz kenarında sizinle dertleşmek istiyor. Tıpkı eski zamanlardaki gibi.
Biz aramızda iki yaş olduğu için üniversiteyi İstanbul da beraber okumuştuk. Sürekli çekirdek alıp deniz kıyısına gider konuşurduk. Çok önemli bir kural vardı: Orda dertleşilen şey denize bırakılır ve hiç olmamış gibi devam edilirdi.
Bana bireye demeden yan odaya geçti, dört beş dakika sonra da geri geldi.
Azad Abim: Hadi kalk bakalım.
+ Konağa mı?
Azad: Bilmem, bizim İstanbul'da ev varda konak var mı bilmiyorum. Sormak lazım babama.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aşk-ı Midyat ( Ağa )
RomanceBerdel yoktur çünkü yazar aklı yerinde olan bir kadının zorla evlendiği bir adamı sevebileceğini düşünmüyor. Bir kadın düşünün koca bir şehre kafa tutan,bir kadın düşünün Urfa'ya söz geçiren işte o kadın Arjin Eroğlu. Erkek egemen Doğu'da dimdik dur...