6.Kızgınlık

103 15 163
                                    

 Gözlerimi kapatıp açtığımda Odin mi bize gelmişti biz mi Odin'e gitmiştik bilmiyordum ama ödümün koptuğu kesindi. Dizlerime kadar gelen fosfor yeşili bir suyun içerisindeydim, Taehyung yanımdaydı ve sımsıkı elimi tutuyordu. Tam karşımızda tıpkı bizim gibi suyun içinde olan devasa bir ağaç bulunuyordu, gövdesine ise runik alfabe ile bazı sözcükler yazılıydı ama okuyamıyordum.

Sağıma ve soluma bakındığımda sadece devasa bir su yığını görüyordum, önümüz ve arkamız da dahil olmak üzere yalnızca yeşil su vardı her yerde bir de şu ağaç. Odin, vahşi olduğu kadar şiirsel biriydi, zaten adı da aynı anda üç anlama birden geliyordu. Tahrik, hiddet ve şiir. Ağırlığımı hissetmiyor gibiydim, Taehyung'un da mı benim gibi olduğunu anlayamıyordum ama her nedense ağzımı açıp bir ses bile çıkaramayacak kadar çekiniyordum. Taehyung tekrar o şarkıyı tekrarladığında ses çıkaramayan tek kişinin ben olduğumu anlamış olmuştum en azından, şiirsel sözcükleri melodi ile sürekli bir şekilde söylemeye devam ediyordu cadı dostum.

Onun sesi kalınlaştıkça karşımızdaki devasa ağaç ikiye bölünmeye başlamıştı, çatırtılı sesler ve suyun şapırtıları bile Taehyung'un sesini bastıramıyordu. Nihayet ağaç hareket etmeyi durdurduğunda ve tamamen yarıldığında, dolunay kadar parlak ve beyaz gözlerini gördüm önce Odin'in.

Her iki gözü de göz bebeği olmadığı için bembeyazdı ama sadece bir gözü kördü, göz bebekleri olmadığı için kime ya da nereye baktığını kestirmek zorlu olsa da tehditkar hissini fark etmemek imkansızdı. Uzun beline kadar dökülen beyaz ve örgülü saçlarının arasında turuncu kristalden, yarım güneş şeklinde bir tacı vardı. Nereye baktığını göremesem de bana her baktığında biri boğazımı sıkıyormuş gibi hissediyordum.

Yine de üstündeki siyah kartal tüylerinden yapılmış devasa kürkün altında hala bir insan gibi görünüyordu, nedensizce rahatlamamı sağlamıştı bu. Bu sebeple tekrar yüzüne daha dikkatli baktığımda hangi gözünün gördüğünü algılayabilmiştim, sarı bir leke vardı dolunay kadar parlak yuvarlarının üstünde ve ne zaman ellerini boynumdaymış gibi sezinlesem o sarı leke hareket etmiş oluyordu. Sol kulağından zümrüt renginde damla şeklinde ışıltılı bir küpe sallanıyordu fakat Taehyung artık bu bakışmalar ve sessizlikten sıkılmış olacak ki "Geldiğin ve bizi kabul ettiğin için teşekkürler" dedi.

Odin hangi ağaçtan yapıldığını bilmediğim asasını kıpırdatarak "Cevabı için yanıp tutuştuğun soru için kanınızdan fazlasını akıtman gerek cadı" dedi, ben kaşlarımı çatarak Taehyung'a "Tehlikeli hiçbir şey yapmak yok Taehyung, ne olduğumu merak ediyorum ama sadece bu cevap için canımızı yakacak bir şeyi onaylamayacağız katiyyen" dedim.

İlk kez konuştuğum için ve ses tellerimi kullanabildiğim için şaşkındım aslında, üstümde bir karabasan varmışçasına bu tuhaf yere ayak bastığımızdan beri sesimi çıkartamıyordum. Bu kez Odin konuşmama izin verdiği için mi konuşmuştum yoksa biraz evvel şaşkınlıktan donup kaldığımdan mı öyle dilim tutulmuştu bilmiyorum ama söylediğim şey konusunda ciddiydim.

 Taehyung bana bakıp "Sevgili küçüğüm Jimin-ah, bizi tehlikeye atacak bir şey yaparım mı zannediyorsun? Sen şimdi biraz sessiz ol ve bu işi büyüklerin konuşsun, Odin'in istediği şey sadece gözyaşı"dedi, Odin donuk bir şekilde bize bakarken Taehyung'un saniyeler içinde kendi kendisini ağlatmasını beklemiyordum. Gözyaşı altımızdaki yeşil suya damladığında Odin'in arkasındaki ağaçtan atik ve çevik iki kurt fırladı, boyları alışkın olduğum kurtların boyundan çok daha iriydi ve iki metreden büyük olduklarına emindim. 

Taehyung kurtlar bize doğru koşarken "Bunlar Odin'in kurtları Freki ve Geri, sabit dur ve sakın ama sakın kaçayim deme. Bize saldırmayacaklar ama eğer koşmaya ve kaçmaya başlarsan saldırırlar, dost muyuz düşman mıyız bunu test ediyorlar"dedi, iki tane devasa kurt hırlayarak üstünüze koşturduğunda hareket etmemeniz oldukça zordu ve irade isteyen bir işti. Hele ki omega bu konuda adeta deliriyordu, biran evvel dönüşmek ve ya kapışmak ya da ardına bile bakmadan tabanları yağlamak istiyordu ama Taehyung'un uyarısını ona sık sık bir motto gibi tekrarlıyordum.

Better Than WordsHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin