8.Av Etkinliği

66 12 96
                                    

...

Yemeğimi hırsla yerken elimdekinin tavuk budu değil Min Yoongi'nin köprücük kemiği olduğunu hayal ediyor olmak beni cani biri gibi gösterebilirdi ama o aramızda henüz çok yeni oluşmuş ve kıldan iplerle birbirine bağlı olan köprüyü hızla yıkmıştı. Bu beni hem ona karşı hem de kendime karşı öfkelendiriyordu, onun gibi birine gardımı düşürerek ve sırf ruh eşim diye beni anlayacağını öngörerek hareket etmem aptallıktı.

Zira bunu kıskançlığa yorarak küçük bir çocuk gibi beni azarlamış, üstüne üstlük bir de bunun omegam tarafından oynanan bir oyun olduğu gibi saçma bir iddiada bulunmuştu. Eğer omega olmasaydım asla böyle bir şey söylemeyeceğini aklımdan geçirdiğimde ise içimdeki sinir daha da besleniyordu. Kendimi sabit fikirli olmamak için zorlayıp sadece kırıntı şeklinde de olsa birine güvenmeyi seçsem bile aldığım sonuç ortadaydı.

Dünyada belki de kaostan ve kavgalardan en çok yorulan kişilerden biriydim ama buna rağmen eğer biri bana bu şekilde hadsizlik ederse ve içimdeki kurda da haksızlık yaparsa sakin kalabilen biri olmadığım aşikardı. Belki de kendimi gerçekten çok beğeniyor, seviyor ve ukalalık ediyordum ama kimse bana bu şekilde muamele edemezdi.

Eğer ederse de sonrasında olacaklara karşı acımasızlık içimi bürürdü, kin içimde usul usul ilerler ve bu kişilere vereceğim zararlar konusunda umarsızlaşırdım. Sadece kendi ihtiyaç duyduğunda bana gelen bir ruh eşinin cehennemin dibine kadar yolu vardı. Ben gecenin seslerini gitar tellerinden dinlemeyi de severdim, kuytu köşelerde gizlenmiş yarasa kanatlarının ve gölgelerde saklanan avcıların diş takırtılarından dinlemeyi de.

Evimin içinde cadı dostum sayesinde hala daha öylece duran nergis çiçeklerine baktım, bileğimdeki nergis çiçeği de tıpkı ilk kez oraya yerleştiğinde olduğu gibi yanıp söndüğüne burnumdan sert bir nefes vererek "Sen de bir rahat bırak beni artık zaten hepsi senin yüzünden" dedim. Bir çiçeğe olan kızgınlığın komik olduğunu bile bile, hakikaten de her şey bu çiçekler ile başladığı için olumlu hissedemiyordum bu konu hakkında.

Elimdeki tavuktan bir ısırık daha almadan onu hışımla tabağa bıraktığımda omegam da en az benim kadar agresifti, dışarı çıkmak için diretse de dudaklarımı yalayarak "Lütfen en azından sen bana yardımcı ol"dedim. Bunu rica etmemle beraber sakinleşmiş ve pençelerini benden çekmişti, zihnimden geri çekilmesi beni biraz rahatlatırken gidip ellerimi yıkamıştım.

Ardından yatağıma yattığımda tam uykuya dalmak üzereyken telefonuma bir mesaj gelince keyifim hepten kaçmıştı, okuldan gelen mesaja göre teorik dersler yerine artık uygulamalı derslere geçecektik tamamen. Mezun olmamıza bu kadar az bir zaman kalmışken birilerinin başıma bela açmaması ya da benim birilerinin başına bela açmamam mucizevi olacaktı gerçekten. Torpiller, kayırmacılık, psikolojik baskı hat safhada iken buna okul deme cüretini gösterebiliyorlardı.

Öğrendiğim çoğu şeyi Taehyung'dan öğrenmiştim hem teorik bilgi olarak hem de davranış bakımından beni ailemden çok o yetiştirmişti, ona bunu söylediğimde müthiş utanıyor olsa da o da aynısını benim için söylüyordu, benden çok şey öğrendiğini ve bunların kimi zaman parşömenlerden yazanlardan bile daha değerli olduğunu açıklıyordu.

Bana kalsa okulu çoktan bırakırdım fakat öncelikle önyargılardan nefret edip umursamasam bile toplum içinde okulu bırakan kurt insanlara hepten zırcahil gözüyle bakılıyor ve dışlanıyorlardı, zaten uyum sağlayamadığım bu toplulukta dışlanmak için ekstra çaba sarf etmek istemiyordum. Üstelik bir de ailemin isteklerine boyun eğmesem bile bir noktada eğdiğim durumlar da olmuştu işte, bu okulu nasıl okuyacağımı kendim seçmiştim ama biraz olsun onların en azından bu konudan da muzdarip ve mahcup şekilde konuşmamasını sağlamaya çalışmıştım.

Better Than WordsHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin