"9"

187 17 0
                                    

Rüzgar'ın ağzından
(İçimdeki ses)

"Sakin...sakin.."

Sürekli içimden kendime mani olmaya çalışıyordum ama nafileydi.

"Yapmıyacağım... Yapmıyacağım..."

"Neyi yapmıyacaksın?"

"Ne?"

Dediğini anlamamıştım ya da öyle yapmaya çalışmıştım?
Elementim yine le geçirmeye başlamıştı kaslarım kasılmaya başlamıştı. Alnımdan oluk,oluk ter akarken. Kendimi çok kötü hissediyordum. Hem piskolojik hemde fiziksel anlamda çökmüştüm. O beni nasıl yenerdi? Hemde 3 yıldır hiç bir dövüşmeyen beni? Hemde o cılız bedeniyle. Evet tahmin ettiğiniz gibi Safir beni yenmişti. Ve şu anda'da moladaydık. Safirle küçük bi diyolokdan sonra molaya girip bizimkilerle bir banka oturmuş havadan sudan konuşuyorduk. Yine onu gördüm...Safiri ona karşı 18 yıldır hayatımda yaşamadığım duygular yaşıyordum. Sen ne diyorsun Rüzgar! Kendine gel! Ona karşı bir şeyler hissetmen mümkün deyil. Yani... Sadece küçük bir hoşlantıydı deyilmi?
Düşüncelerimden Mert'in sesiyle sıyrıldım.

"Hu,hu Rüzgar burdamısın yoksa aşkın kollarındamı."

"Ne saçmalıyorsun be. Ben kimin kolların olucam."

"Kimin olcak tabikide Safir yengenin. Ama varya gerçektende güzel kız haa."

Hemen kafamı ona çevirdim ve koluna sertce vurdum. Bir yandan kolunu tutuyor bir yandan ise söyleniyordu. Bende onun gibi ona karşı söylenmiyor deyildim.

"Ne saçmalıyorsun oğlum sen yok öyle bir şey. Hem sen nerenden uyduruyon böyle şeyleri."

"He,he tabi ,tabi bizde inandık yani."

"Biliyormusun Rüzgar hiç yalan söyliyemiyorsun."

"Yalanmı öğraniyim oğlum! Hem o kim ben kimim bir birimizi nasıl yan yana getirebiliyorsunuz anlamıyorum."

Ben hala onlarla çocuk gibi tartışıyorduk ne kadar tartıştığmız tam bir muammaydı. Arada sırada beni böyle sinir etselerde, kızdırsalarda onları aeviyordum. Bu sevgi arkadaşlıktan'da öteydi onaları kardeşlerim olarak görüyorum onlarda beni.

Safir'in ağzından;

"Kızım sen ne yaptın öyle ya?"

"Harbi kızım o neydi ya çocuğun hıncını çıkardın nerdeyse."

Onlar başımda toplanmış molamı işgal eldip elimden alıyorlardı. Sürekli beni soru yağmuruna tutup övüp duruyorlardı. Ama ben onları duymuyordum bile. Kafam ve gözlerim başka yerdeydi,başka birindeydi. Rüzgar da gözlerim kaybolurken bir an için göz göze geldik. Ben ona o bana bakarken gözlerim'in içinde boğuluyordu sanki. Bu anı bozan şey ise bir Milen dürtülmesiyle gözlerimi hemen Milene çevirdim.

"Safir!!!"

"Ne bağırıyorsun be kulağımın dibinde!"

"Niyemi. İki saattir sana sesleniyorum ama aklın başka diyarlarda sanki."

"Ne diyarı be ne saçmalıyorsun?"

"Ne diyarında olucak canım tabiki Rüzgarlar diyarında."

"Ne diyorsunuz be siz!"

"Diyoruzki Rüzgar ve sen..."

Milen iki işater parmağını bir birine sürtmeye başladı ve bana imalı, imalı bakıyordu. Bende anladığım şeyle hemen gözlerimi kocaman yaptım.

"Saçmalamayın be. Ben kimim o kim... Hem bana bakmaz o bikere"

"Niye bakmasın canım fıstık gibi kıssın maşşallah."

"He valla benden bile güzelsin sen."

"Siz onu bunu boş verinde Mert ve Denizi ne yaptınız siz?"

Evet anladığınız üzere konuyu dayiştirmeye çalışıyordum. Eğer bunu yapmassam sabaha kadar başımdan ayrılmazlardı bu iki sapık.

"Valla ben yenildim"

"Milen sen?"

"Beni yenmesi sence mümkünmü? Tabiki yendim."

Milen tatlı ve küçük egoist biriydi. Ama bu agoistlik hem kimseyi incitmiyor hemde bence çok tatlı bile duruyordu. Bu egoistlik anını Mert iddalı sesi ile kesti.

" Madem kendine bu kadar güveniyorsun bugün okul çıkışı dövüş salonunda buluşalım ordada marifetlerini görmek dileyiyle."

"Tamam...ama bir şartla"

"Neymiş o şartın?"

"Kaybettiğinde ağlamayacaksın."

"Benmi kaybedicem?"

"Daha yeni kaybettiğini hatırlatırım."

"Heberin olsun, bu sefer hiç şansın yok."

"Orasını görüceğiz."

"Tamam ozaman okul çıkışı saat 17:00'da burda"

"Kaçıcam sanma"

Milen bize doğru koşa koşa yanımıza geldi.

"Başına çok büyük bir bela aldın haberin olsun Milen."

Kayıp KrallıkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin