"Önemi yok. Cidden. Konuşmayalım bu konuyu"
"Ben konuşmak istiyorum ama?"
Derin bir nefes vermiştim. Öğle arasındaydık. Yemekhanede Hyungsik'le karşı karşıya oturmuş yemeklerimizi yiyorduk ve Hyungsik ısrarla birkaç gün önce tatilde yaşadığımız şeyi konuşmak istiyordu. Elini kestiği gün beni terslediği anı yani. Ben ise bunu konuşmak istemiyordum. Çünkü Hyungsik'le daha fazla Jungkook içerikli bir konuşma yapmak istemiyordum açıkçası.
"Bak, herhangi bir konuda ters düşebiliriz. Bu çok normal çünkü bambaşka insanlarız. Ters düştüğümüz konuda tekrar tekrar konuşmaya gerek yok. Bu yüzden boşverelim tamam mı? Ben daha fazla tartışmak istemiyorum bu konuda seninle-"
"Tartışmıyoruz. Sadece doğru-"
"Doğrun senin doğrun Hyungsik" Kaşlarımı kaldırarak onun sözünü kesmiştim. "Doğru bir şey yaptığımı söylemiyorum ama yanlış olduğunu da söylemem. Çünkü bana göre yanlış değil. Senin doğrularına uymak zorunda değilim"
"Sadece doğru düzgün konuşmak istiyorum diyecektim ama tamam. Ben de bana uymak zorundasın demiyordum zaten."
Hay sikeyim. Yanlış yerde çıkışmış olmuştum şimdi.
"Bir an gereksiz yükseldim özür dilerim. Neyse, dediğim gibi bu konuda daha fazla konuşmayalım. Diğer söylediğine gelirsek de onu da konuşmaya gerek yok. Biliyorum. Tek arkadaşın ben değilim. Bir açıklama yapmak zorunda değilsin"
Hyungsik bir süre sessiz kalarak bana öylece bakmış, ardından bakışlarını aşağıya doğru çevirerek yutkunmuştu.
"Taehyung, sen benim tek arkadaşım değilsin ama en iyi arkadaşımsın" demişti tekrardan gözlerime bakarken. "Bu konuda üzerine geldim biliyorum ama sadece canının yanmasını istemediğim içindi hepsi. Ama merak etme, bundan sonra hiçbir şeyine karışmayacağım. Aramızın açılmasını ben de istemem"
"Beni düşündüğün için teşekkür ederim ama şu an halimden memnunum. Sadece mutluluğuma ve keyfime ortak olmanı istiyorum. Üzülsem bile yanımda olacağını bilirsem başka bir şey önemli olmaz benim için. Anlatabiliyor muyum?"
"Anlatabildin evet. Tamam o zaman. Daha fazla soğukluk yok?"
Ben zaten soğuk değildim, sen kendini geri çekiyordun demek isterdim ama dememiştim çünkü gerek yoktu, uzayacaktı yine boşuna. Bunun yerine gülümsemiş ve başımı iki yana sallamıştım.
Ardından birlikte sessizce yemeğimizi yemiş, bizden ayrı otursalar da yakınımızda olan Woobin ve Kai'ye biraz sataştıktan sonra tepsilerimizi alarak ayağa kalkmıştık. Ben ayağa kalktığımda üzerime birkaç bakışın döndüğünü fark ettiğimde ben de etrafa bir göz gezdirmiştim ve o anda birkaç masa arkamda Jungkook ve Minhye'nin oturduğunu fark etmiş, daha önce nasıl fark etmedim ben diye düşünerek şaşırmıştım. Jungkook'la göz göze geldiğimiz anda birden Jungkook önündeki elmayı alarak gözlerime bakarken koklamış ve ardından da bir ısırık alarak hafifçe sırıtmıştı. Bundan tam olarak ne anlamam gerektiğini bilememiştim ama anladığım bir şey vardı. O da Jungkook'un kolay kolay benden uzak duramayacağıydı.
-
"Uyan artık, ders bitti"
Duyduğum ses Jungkook'a aitti. Başımı yasladığım kolumdan kaldırarak yarım yamalak açık olan gözlerimle ona anlamsız bir şekilde baktığımda yüzümü inceler incelemez gülmüştü.
"İz olmuş hep yüzün" demişti gülerek. Ardından da biraz bana eğilerek yaklaşmış, eklemişti. "Yine de hala güzelsin"
"Siktir Jungkook" demiştim ben de gülerek. Geriye çekilerek esnemiş, görüntümün saçma ya da düzgün olmasını umursamamıştım. "Bari sevgilinle aynı ortamdayken yapma bunu. Ben bile o kadarını yapmazdım"
![](https://img.wattpad.com/cover/287385883-288-k440419.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Slumber Party: taekook
Fanfiction"Me and your boyfriend playin' dress up in my house"