Elimde değildi.
Ben de isterdim Jungkook'la kalmayı. Ben de isterdim her gün onun yanında yatıp sabah yanında uyanmayı. Ama bu imkansızdı. Ne zaman uyanacağını bilmediğimiz gibi ne zaman hastaneden çıkacağını da bilmiyorduk çünkü. Ayrıca yaklaşan bir üniversite sınavı vardı ve ben çoktan tükettiğim devamsızlık haklarım yüzünden okula gitmek zorundaydım.
Evet, okuldaydım.
Jungkook'tan uzakta, okulda olduğum yetmezmiş gibi bir de okul hayatımın en başına dönmüş gibiydim. Jungkook'la olan fotoğraflarımız çoktan herkesin eline geçmişti ve şu anda Jungkook da okulda olmadığı, kimse de durumunu bilmediği için Jungkook'u ayartsam da yine ortada kaldığım konuşuluyor, Minhye'nin yanında duran kişiler bana zorbalık yapmaya çalışıyordu.
Neyse ki onları takacak kadar aptal değildim artık. Ya da sessiz kalacak kadar pasif. Açıkçası kesinlikle kendimi iyi hissetmiyordum ama yine de bunu iyi gizlediğimi düşünüyordum. Aldığım her hakarete hiç çekinmeden karşılık veriyor, üzerime yürüyenlerin üzerine yürüyor, çelme takanlara, el kol şakası yapanlara birer yumruk sallıyordum. Aslında bu şekilde biraz da olsa Bay Jeon'a olan sinirimi atmış oluyordum üzerimden. Fena olmuyordu yani.
Arkadaşlarım ve Hyungsik elbette yanımdaydı. Ellerinden geldikçe bana destek çıkıyorlar, beni neşelendirmeye çalışıyorlardı. Hyungsik hariç diğerleri Jungkook'un durumunu bilmediği için beni ortada bırakıp gidişine söverek zaten sen ondan daha iyisine layıktın adlı konuşmalar yapıyorlardı. Kimsenin bir şeyden haberi yoktu ve ben arkasından sövmelerine izin vermek zorundaydım.
Beni şaşırtan şey şuydu, Minhye bile Jungkook'un gerçekten neden ortalıktan kaybolduğunu bilmiyordu. Bu bana kendimi biraz değerli hissettirmişti çünkü Bay Jeon her ne kadar beni ailesinden uzaklaştırmaya, Jungkook'a zengin bir kız bulmaya çalışsa da ortadaki durumu bana söyleyecek kadar ciddiye alıyordu demek ki.
"Taehyung, cevap vermeyecek misin?"
"Ne?"
"Telefonun çalıyor"
İrkilerek daldığım yere bakmayı bırakıp telefonumu elime aldığımda Bay Jeon'un bizzat aradığını görünce Baekhyun'u masada bırakarak kantinden çıkmıştım. Sessiz bir köşede durur durmaz açmıştım telefonu.
"Bay Jeon?"
"Jungkook'u uyandıracaklar."
Ne?
"Ne?"
"Aptallaşma. Duydun. Jungkook'u uyandıracaklar. İstiyorsan bir seferlik gelebilirsin."
Kalp atışlarım aniden yükselmişti. Bu yüzden bir an gözlerim kararır gibi olsa da kendimi çabucak toparlamıştım.
"Evet. Tamam. Geleceğim."
Zar zor konuşup telefonu yüzüne kapattıktan sonra adımlarımı direkt olarak sınıfa yönlendirmiştim. Bir anda düşünmeyi durdurmuş gibiydim. Hiçbir şey yoktu aklımda. Tamamen içgüdüsel hareket ediyormuşum gibiydi. Sınıfa gidip Hyungsik'e sadece ben hastaneye gidiyorum diye mırıldanmıştım ve çantamı da değil sadece cüzdanımı alarak sınıftan çıkmıştım. Hyungsik'in bana seslendiğini, bir şeyler sorduğunu duyabiliyordum fakat hiç ona dönmeden hızlıca okuldan çıkmıştım. Hastane yolunda yürürken bir taksi gelene kadar durmamıştım. Ne kadar çok yol gidersem o kadar iyiydi sonuçta.
Taksiye bindikten sonra titreyen ellerimi, kasılan bedenimi yeni yeni fark edebilmiştim. Üşümüştüm, titriyordum ve kaskatıydım. Arabanın sıcağı beni yavaş yavaş kendime getirirken beynim de buz tutmuş da yeni çözülüyormuş gibi fonksiyonlarımı çalıştırmaya başlamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Slumber Party: taekook
Fiksi Penggemar"Me and your boyfriend playin' dress up in my house"