"Resmen gidiyoruz!"
Woobin heyecanla mırıldanıp bana arkamdan, oturduğum koltukla birlikte sarılmaya çalışmıştı.
"Yine bizi bir araya getirdin ve eğlenmeye götürüyorsun. Sen olmasan kim organize edecek bizi? Yerim seni"
Kıkırdayarak bana tutunan ellerini tutmuştum ben de. Şu anda hepimiz Jungkook'un arabasındaydık. Ben ön koltukta rahatça oturuyordum. Jungkook arabayı kullanıyor; Kai, Baekhyun, Woobin ve Hyungsik arkada oturuyorlardı. Elbette zar zor sığmışlardı ama otobüs parasından kurtuldukları için hiçbirinin sesi çıkmıyordu.
"Peki orada ne yapacağız?" Demişti Baekhyun. "Yani her an kaymayacağız sonuçta. Bir gün öğlen kayarız tamam ama sonrasında ne yapacağız?"
"Eğleneceğiz, oyun falan oynarız. Dağıtırız kafaları" demişti Kai omuz silkerek. "Lütfen oyun seçerken Taehyung'u öpebileceğim bir oyun seçtiğinize emin olun, başka bir şey istemiyorum"
"Öğk-"
Hyungsik öğürme taklidi yapmıştı hemen. Gülmüştüm ben de.
"Onun nesini öpmek istiyorsun? Taehyung iğrenç biri. Ah, hayali bile- öğk-"
Gerçekten benden tiksiniyormuş gibi çıkarttığı sesler büyük bir kahkaha atmama neden olmuştu ama tatlım, bunu kimse yemezdi. Jungkook hariç tabi. O bilmiyordu sonuçta.
"Siktir, Taehyung'u götürürken iyiydi-"
"Ya siktir git, ne götürmesi?"
"Tam üç buçuk yıl önce bir oyunda kaybettin de yaladın yuttun çocuğun dudaklarını. Şimdi gelmiş kusacağım diyor." Alayla gülmüştü Kai. "Hah, götüm"
"İlk defa hak verdim" demişti Baekhyun Kai'nin omzunu sıkarken. "Aferin lan, arada hafızan işe yarıyor"
"Teşekkür ederim bebeğim"
Kai ve Baekhyun yalandan flörtleşirken Hyungsik yüzünü asıp yolu izlemeye başlamıştı. Ben de sessiz kalmıştım. Bu konunun açılmasından hoşlanmadığını biliyordum, çünkü tam olarak itiraf etmese de bir kere konusu açıldığında o dönemlerde bana karşı hissettiği şeylerin arkadaşlıktan fazla olduğunu, bu yüzden gerçekten ciddi bir şekilde öptüğünü ima etmişti. Ben de bir daha bunun konusunu açmamıştım bu yüzden. Birazcık kaçmıştım sanırım.
"Biraz müzik açsak mı?"
Dudaklarımı hafifçe büzerek sorduğumda Jungkook bana kısa bir bakış atmış ve tutucusunda sabit duran telefonunu arabanın müzik çalarına bağlayarak ekranı bana doğru çevirmişti.
"İstediğini aratıp açabilirsin" diye mırıldandığında memnun bir şekilde gülümseyerek telefona doğru eğilmiştim biraz. Spotify'a girip arama butonuna bastığımda aklıma gelen ilk şarkının ismini yazmıştım hemen.
Avicii, The Nights.
Açık ara beni etkileyen en sevdiğim şarkılardan biriydi. Sözleri gerçekten çok anlamlıydı ve benim hayat mottoma da çok uyuyordu.
"Avicii" demişti Jungkook melodiyi duyduğu anda. "Güzel seçim"
"Bu şarkıyı seviyorum" demiştim istemsizce gülümseyerek. "Anlamlı bir şarkı"
"Doğru. Avicii genel olarak güzel anlamlı şarkılar bıraktı bize" dediğinde başımı sallayarak onu onaylamıştım.
"Evet. Hey Brother mesela, her dinlediğimde klibi de aklımda canlanıyor ve tüylerim diken diken oluyor. Kalbe dokunan şarkıları severim"