Şakaklarından usul usul dökülmeye başlayan terlerle sanki hiç yorulmamışçasına kocaman gülümsemesi ile dolduruyordu partiyi Zümrüt. Müzik bitince koca bir alkış koptu, izleyenlerler hayranlıkla; izlemeyenler alkışlayanlardan geri kalmamak için alkışlıyorlardı Zümrüt'ü. Kıpkırmızı kesilen yanaklarının yanışını dansın bitmesiyle fark etti ve alkışlayanlara selam verdikten sonra koşar adım partiden dışarı çıktı. Derin bir nefes aldı, paniklemişti. Acaba bu yaptığı zenginlerin yaptığı bir şey miydi? O esnada yüzüne bir iki damla yağmur düştü. Sıcak yüzüne vuran soğuk rüzgar onu rahatlatıyordu. İçi içine sığmıyordu. Berat ile böyle bir gece geçiriyor olması gerçeğini zapt edemiyordu. Omzuna değen elle irkildi.-Zümrüt? dedi Berat sıcak bir tebessümle. Genelde gözlerinde hep bir sert dalış olurdu fakat şimdi hem endişe hem güzellik vardı.
-Ne oldu, iyi misin?
-Terledim, nefes almak için çıktım. Endişelendirdim mi yoksa?
Zümrüt farkında olmadan gözlerini kısarak vereceği cevabı bekledi yüzüne bakarak. Berat ise gayet kendinden emin bir şekilde
-Endişelendim. diyiverdi Zümrüt'ün alnına düşmüş saçı almak için elini kaldırırken. Fakat Zümrüt kafasını aşağıya eğdi. Berat başta şaşırdı ve bozuntuya vermemek için elini başının arkasına götürdü. Zümrüt neden böyle yaptığını bilmiyordu refleks olarak yapmıştı. Sanki hayranı olduğu bir ünlü televizyondan fırlamışta Zümrüt bu olayın saçmalığından korkup rüya diye uyanmaya çalışmıştı. O esnada duvar dibinde Zümrüt'ü büsbütün süzen Enes kafasını tatmin olmuş bir tavırla bir yukarı bir aşağı indiriyordu. Enes, Beratlar'ın grubundaki en sinsi çocuktu. Hatta onu bu gruba almalarının sebebi gruba sataşmamasıydı ve oldukça zengin olması tabii.
-Seni tanımak istiyorum Zümrüt ama bu ortamda olamayacak gibi, istersen sahile inebiliriz,
dedi Berat az önceki olayın tamamen iki yabancı kişi olduklarından sebep olduğunu düşünerek.-Olur, neden olmasın? Zümrüt dans ederken dağılan ve terden ensesine yapışmış saçlarını çözdü ve bir eliyle havalandırmak için at kuyruğu gibi yukarı kaldırdı.O esnada Berat yanındakinin hareketlerini seyrediyordu. İnce mavi damarlar boynundan çenesine uzanıyordu. Bembeyaz tenini ay ışığı aydınlatıyordu. Terden yapışan saçlarının desenleri ebru gibiydi ve sırtından yukarıda omzunun ortasına denk gelen beni fark etti. Sanat gibiydi.
-Ee kimsiniz, necisiniz bakalım? dedi zümrüt tekrardan saçlarını alttan topuz bağlarken.
Berat bir süre verecek cevap bulamadı bu soruya.-Ben kimim bilmiyorum, gayet sıradan bir insan olduğumu biliyorum fakat gerçek şu ki seni ilk gördüğümde nedense kendimi, seninle tanıyacakmışım gibi hissettim.
Zümrüt ateşlere yürüyor gibiydi fakat yokuştan inerken yüzüne vuran her rüzgar onu daha da alevlendiriyor ve artık kaçmak istemiyordu.
-Öyle mi? Peki beni ilk ne zaman, nerede gördün?
-Seni markette rafların arasında gayet kendinden emin alışveriş yaparken gördüm, o kadar odaklanmıştın ki arkandan seni gözetlememi bile fark etmedin.
Sahile varmışlardı, sohbeti bozmadan kumsala oturdular ve mehtabı seyrederek devam ettiler.
-Demek beni gözetledin, öyle mi? Zümrüt açıkça naz yapıyor ve bu durumun keyfini çıkartıyordu.
-Senin yüzündeki ifade bana çok tanıdık geliyor ve beni sana hayran bırakıyor.
İşte bu sefer Zümrüt daha da fena oldu.Yaptığı cilve utanca dönüştü ve nasıl konuşacağını şaşırdı.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Semenber
Teen FictionKötü şartlarda yetişen, fakat mutlu ve hayatından memnun çöp toplayan bir kızın, kendisinden çok ayrı olduğunu düşündüğü, kolejli bir gence platonik bir şekilde aşık olmasını ve aralarında geçen olayların anlatıldığı bir hikaye *** İyi okumalar <3